TİYA Yeni Tiyatro Hâdise yaratacak piyes u hafta Çarşamba gecesi İstan- bulda, Yeni Tiyatroda Şehir tiyat- rosu artıstlerı hâdise yaratacak bir pi- sin ilk temsilinde rol almanın he- yecanı içindeydiler, Eser, memleketi- mizin | numaralı tiyatro müellifi Ce- vad Fehmi Başkut tarafından yazı- lan "Kleopatranın Mezarı"ydı. Piyesi Vasfi Rıza Zobu sahneye koyuyordu. Memleketimizdeki tiyatro müellif- lerinin en başarılısı olan Cevad Feh- mi Başkutun bundan önce temsil e- dilen eserleri daima kapalı gişe oy- nanmış ve daima tiyatrolarımızda çok temsil edilme rekorunu kırmıştı. En başarılı eserleri arasında olan "Paydos" memleketimiz hudutlarını da aşmış ve Yunan diline tercüme e- dilerek aylarca Atinada temsil edil- mişti. Halk psikolojisinden anlayan, yaşadığımız devrin tiplerini ve sos- yal meselelerini vukufla sahneye ge- tirmesini çok iyi bilen Cevad Fehmi Başkutun bu yeni eserinin de tiyatro âlemimiz için yem bir iftihar vesile- si olacağı muhakkaktır Amerika Bir aktör yetişiyor enç, ucun boylu ve sarışın bir adam New York'un en eski ma- hallelerinden birine girdi, bir binanın önünde durdu. Burası es- kiden kilise idi, fakat şimdi cephesi- ne asılı beyaz bır tabelâ üzerinde si- yah harflerle "Aktörler Stüdyosu" ibaresi okunuyordu. Binanın önünde duran sempatik yüzlü genç de aktör- dü. New York sahnelerinde yeni ye- ni görünmeğe başlamış, fakat hiç bir zaman ne Marlon Brando'nun, ne de T R O James Dean'ın seviyesine ulaşama- mıştı. Adı Daniel Crohem idi. Tek ar- zusu Brando'nun ve Dean'in yetiştik- leri "Aktörler Stüdyosu"nun pek de kolay açılmayan kapısından içeri gi- rebilmekti. Bir sonbahar günü mu- radına erdi. Stüdyonun direktörleri Elia Kazan ve Lee Strasberg genç ak- törün dinleyici sıfatıyla kurlara de- vamını kabul etmişlerdi. Böylece mo- dern Amerikan tiyatrosuna bir üslüp kazandıran ve hattâ Hollywood üze- rinde pek müessir olan "Aktörler Stüdyosu"nun kapıları genç adama açılmış ve Marlon Brando ile James Dean'i şöhrete ulaştıran, Elia Kazan'- in rejisine o büyük rağbeti kazandı- ran bir tiyatro mektebi onun naza- rındaki esrarından sıyrılmış, aydın- lığa çıkmış oluyordu. Crohem şimdi bir tiyatro kilisenin taş mer- Mektebin holün- Daniel mektebi olan eski divenlerini tırmandı. de elli kadar talebe küçük gruplar halinde toplanmış, kendi aralarında münakaşa ederek saatin 11 olmasını bekliyorlardı. Çoğunun elinde üstün- den dumanları yükselen karton kah- ve bardakları vardı. Talebelerin kıya- fetleri çok çeşitliydi. Kımı pek ek- santrik giyinmişti. Kimi daha sade idi. Kiminin çehresinde curetkar bir mâna okunuyordu. Kimi daha çekin- gen ve sessiz duruyordu. Güzel kızlar ekseriyeti teşkil ediyordu. Onların a- rasında Crohem'in gözüne genç bir kız 111şt1 Ötekilerden üstün- lüğünü gizlemeğe — çalışan bir hali rdı Bu mektebin iki müdüründen birinin, Lee Strasberg'in kızı idi. Lee Strasberg aynı zamanda —"Aktörler Stüdyosu"nda ders veren tek profe- sördü. Susan Strasberg bir müddet önce "Anne Frank'm Hatıratı" isim- li piyeste büyük bir başarı kazanmış ve arkadaşlarının adeta kıskançlığına hedef olmuştu. Bu başarısı onu mut- lak bir yalnızlığa mahküm etmiş gibi idi. Biraz sonra, ders başladığı vakit tamamen sessiz ve hareketsiz dura- caktı. Bu esnada bir kapı açıldı ve talebe- ler ders salonuna girerek sıralarına oturdular. Dershane yarım daire şek- linde inşa edilmişti. Her haliyle eski bir kiliseden bozulma olduğu,derhal göze çarpıyordu. Biraz sonra Lee Strasberg içeri girdi. Gri bir elbise giymişti. Başı saçsız denecek kadar çıplak, gözlüklü bir adamdı. Açılır kapanır bir san- dalyeye oturdu. Önüne hemen çalış- bir ses alma makinası yerleştirilmişti. Şimdi onunla talebe- ler arasında sahne vazifesini görecek gayet küçük bir mesafe kalmıştı. Üç esas nokta talebelerden biri, yirmi otuz yaşları arasında, hayatı güçlüklerle geçmiş, hiçbir bakımdan tatmin olmamış, neticede kendisim is- yana ve sarhoşluğa kaptırmış bir kahramanı canlandıracaktı. Temsil edilecek sahne, Thomas Wolf'un bır bır romanından piyes hâline getirilen "Bez ve Kaya" isimli eserde, piyesin Kahramanı Monk'un bu ruh halini belirtecekti. Monk'u temsil edecek olan talebe yerinden kalktı. Hafif kambur yürü- yerek bir şişeyi alıyormuş gibi bir hareket yaptı ve oturdu. Tam otuz beş dakika, bu talebe, tek kelime ko- nuşmadan, sırf Jestlerı ve mimikle- riyle bir adamın isyan, ümitsizlik, hiddet, nefret, sarhoşluk, zaman Za- man geçmişi duşunup yeniden isyana ve hiddete kapılış halleriyle ifadeye çalıştı. Herkes susuyordu. Talebe za- man zaman yerinden kalkıyor, kolla- rim boşluğa doğru uzatıyor, kendini tekrar bir koltugun üstüne atıyor, e- linin tersiyle ağzını siliyor, görünme- yen bir kâğıdı buruşturuyormuş gi- bı yapıyor, yine görünmeyen bir şi- şeden içki yiyor, ellerini alnından, gözlerinin üstünden geçiriyor, bir ta- kım hayaletlerle çarpışıyordu. Tam 'Aktörler Stüdyosu"ndaki çalışmalardan görünüşler 30 Konservatuvardakine benzemiyor AKİS, 16 MART 1957