YURTTA Millet Tehlike çanları u haftayı milletçe dünya ve bil- hassa bolgemız için son derece tehlikeli bir siyasi konjonktür içinde bitiriyoruz. Bütün memleketlerde ol- duğu gibi faizde de dış politika hadi- seleri her türlü diğer meşgalenin ü- zerinde bir ehemmiyet kazanmış bu- lunuyor. Çarşamba gününden beri Süveyş, mevzuundaki İngiliz - Fran- sız ültimatomu ve onu takip eden as- keri harekât harbi sadece hudutları- mızın civarına getirmiş olmuyor, ay- nı zamanda ön safında bulunduğumuz her cepheyi alevlerın yalamasına yol açıyor. Bu, 1945'ten bu yana ilk de- fa cereyan edıyor Haftanın sonunda Ankarada bütün kkat beynelmilel hadiselerin geliş- mesine teksif edilmişti. ınan ha- berler ve elçiliklerimizden — gelen ra- lar süratle mhurbaşkanına ve başbakana ulaştırılıyordu. —Hükümet adamlarımız arasında — istişareler, de- vam ediyordu. Siyasi çevrelere hakim olan kanaat son derece dikkatli, ihti- yatlı ve basiretli hareket etme- miz İJüzumu, adımlarımızı tartal almâmız temennisiydi. Ateşten -hür- yetimiz ve istiklâlimiz hariç- her ne pahasına olursa uzak kalmamız, ken- dimizi maceralara atmamamız bir Za- ruret halinde ortadaydı. Türk milleti- nin harbi katiyyen arzulamadığı bili- yordu ve tahrik sayılacak her hangi hareketten dikkâtle sakınmamız arttı. İşimizi kolaylaştıran Amerikanın bizim görüşümüze uyan bir vazi- yet takınrnasıydı Türkiye -bu tama- mile AKİS'in fikridir- İngilterenin ve fransanın hareket tarzlarını ancak bih edebilirdi.. Milletlerarası mü- nasebetlerde, haklı olanların dahi zor kulllanmalarını tasvip edemezdik. Kal dı ki İngiltere ve Fransa haklı da de- ğildi ve İsrailin mütecaviz olduğu or- tadaydı. Küçük milletlerin, toprağına, topraktaki geçitlerin masuniyetini muhafaza etiketi altında tecavüz et- meyi bizim tasvip etmemize imkân elbette ki yoktu ve Amerikayı des- teklememiz bir politika degıl sadece zaruretti. Bu meselede Amerika Rusyanın -başka maksadlar altın- da dahi olsa- eş görüşe sahip olmala- rı bizi ancak memnun edebilirdi ve hiç kimseye karşı mütecaviz emeller beslenmesını beğenmeyen bir devlet olarak yerimiz bu iki büyük kuvvetin yanıydı. Ingılteredekı ve Fransadakı temlekeci çevrelerin tahriklerin takılamazdık. Nasırın rejimini begen meyebilirdik, hattâ bu zatın politika- sı iyi idare edemediğini kabul da bilirdik. Ama inkâr edemezdik ki İngilterenin ve Fransanın hareketi sırın hareketinden bin defa daha imdir ve mensubu bulunduğumuz camiası için bir yüz karasıdır. 4 OLUP BİTENLER Cumhurbaşkanından beklediğimiz hlike günlerini nasıl karşıla- yacağımız, aftanın sonunda milletçe merak mevzuuydu. Demok- ratikteamülü terketmemiz bahis konusu olamazdı. Herkesi susturma- ya kalkışmak ve politikayı bildiği- miz gibi idare etmek, modası çoktan geçmiş bir usüldü ve sadece milli bir- liği ortadan kaldırabilirdi. Buna mu- kabil milleti yekvücud hale sokmak Ve kuvveti tesanüdden almak, muh- telif partilere ayrılmış vatandaşlarm reklerinde kırgınlığın, infialin, hak- sızlık yapıldığı .endişesinin zerresini amak herkesten çok Devlet Başkanına düşüyordu. Çetin anlarda birlik kurmak, Devlet Başkanlarının vazifesi değil miydi? Bu en kısa zamanda Mecliste temsil edi- len bütün partilerin Başkanlarını Çankayada bir toplantıya çağırmak, sonra da görüşülenlerden elbette' ki bahsetmeden bunu vatana duyurmak ve -eğer varılırsa- varılan mutabakatı bildirmek bundan sonra cereyan e- decek hadiselerde sesimizin kuvvetini artırırdı. Siyasi şahsiyetlerimiz arasın da bir husumetin hüküm sürdüğünü İnkar etmek imkânsızdı. Ama mem- leketin menfaatleri bahis mevzuu ol- duğuna göre, bunların hepsi ikinci plânda kalmalıydı. Şimdilik bir harp en yalan ihtimal değildi; ama öyle bir ihtimal karşısında bile nasıl hare- t edeceğimiz siyasi liderlerin mu- tabakatı ile tesbit edilmeliydi. Bunca an, bunca emek, bunca ıstırap pa- hasına kurduğumuz Türkiye Cum- huriyetinin birbirlerine karşı kırgın- lıklarını bir türlü unutamayan politi- Refik Koraltan Ebedi başkan kacılar yüzünden tehlikeye düşmesi- ne gönül hiç şüphe yok razı olamaz- dı, iç politika endişelerinin dış politi- ka meselelerindeki tutumumuza, tesir etmeye başladığı gün dâvayı kaybe memiz elbette mukadder hale gelırdı Bu tehlikeyi önlemek içinse, aklın bu- labildiği başka bir yol yoktu ve batı emokrasilerinin hepsi böyle anlarda böyle hareket ediyorlardı. D.P. Statüko haftanın ortasında, çarşamba ünü gazetelerini açıp Meclis grubunun teblıgını okuyanlar ne Nedim Ökmenin, ne de Fuad Kop— ünün adına rastladılar. Buna m kabil tebliğde, bir tek değişiklikle statükonun muhafaza edildiği açıkla- nıyordu. Bir gün evvel D.P. Meclis grubunda Meclis ve Grup Başkanlık divanlarının seçimi yapılmıştı. Grup Başkanlığında Namık Gedik, başkan vekilliğinde Muzaffer Kurbanoglu bı- rakılıyordu. Öteki Başkan Vekıllıgıne alük Şamanın yerine Abidin Pot oglu getiriliyordu. Meclis Başkanlıgı e Refik Koraltanın uhtesindeydi. Başkan Vekilleri de -en büyük sü riz, aynen ipka olunmuşlardı Meclısm yeni devresinde de müzakereleri Fik- ri Apaydınla beraber İhsan Baç ve Agâh Erozan idare edeceklerdi. Teb- liğde bildirilen bundan ibaretti. Seçi- lenlerin karşısına kimselerin çıkmı olup olmadığı, çıkmışlarsa seçimler- e ne miktar rey alındığı bildirilini- yordu. Geçen sene olsaydı gazeteler, buna rağmen seçimlerin cereyan tar- zı hakkında etraflı malümat verirler- di. Fakat yeni Basın Kanunu bu im- kânı ortadan kaldırmıştı. Zira gizli celselerde olup bitenleri yazmak ya- saktı Meclis Başkanlığı için bundan bir hafta evvel eski Maliye Bakanı Ne- dim Ökmen harekete geçmiştir. Ne- dim Ökmenin sık sık Meclise geldiği, orada Demokrat milletvekilleriyle te- mas ettiği görülüyordu. Bunların bir kulis faaliyeti olduğunu anlamak zor değildi. Eski Maliye Bakam D.P. gru- bu içinde iyi isim bırakmış bakanlar- dandı. Maliyenin başında bulunduğu sırada herkesin gönlünü almaya mu- vaffak olmuştu. Bu bakımdan bır çok kimse kendisine şans veriyor ve her şeyin, D.P. Genel Başkanlığı adayının şahsıyetıne bağlı kalacağım ileri sü- yordu. Nedim Ökmenin Prof. Kö, Öp- rulu tarafından da desteklendiği söy- leniyordu. İki sabık bakanın temas ettikleri tesbit olunmuştu. Fakat geçen haftanın sonunda eski Maliye Bakam. Meclis Başkanlığına namzetliğini koymayacagını bıldırdı Adnan Menderese taraftar t çevrelerde belırtıldıgıne gore Nedım m şansına malik bulun- madığını anlamış, milletvekillerinin AKİS, 3 KASIM 1956