Kalkınma Muhalefetin sesi P. Genel Başkanı ve Başbakan dnan Menderes'in son Ege gezi- sinde boyuna iktisadi kalkınmamız- danbahsetmesi, 1950 öncesi ile son- -ası arasında karşılaştırmalar yapa- cak eski devirde, iktisadi sahada hiç- bir şey yapılmamış olduğunu ileri sür- m .H.P. ileri gelenlerini iktisadi Mevzularda daha fazla ve daha tesirli konuşmağa sev- ketti. Yakın zamanlara kadar ba- zı muhalefet sözcüleri 1950 den bu yana hiçbir şey yapılmadığını iddia eder görünüyorlar, böylece halkın gözünde kendi durumlarını sarsıyor- lardı. Birtakım yeni tesislerin açı- --şını gören, işiten kimseler, haklı o- larak muhalefet sözcülerinin haki- katları saklamak istedikleri kanaati- da kapılıyorlardı. Muhalefete düşen yapılanların aksaklıklarını belirt- mekle birlikte, yapılması mümkün iken çeşitli sebeblerle - Şüphesiz bu sebebleri de acıklıyarak - yapılama- yanları seçmenlere duyurmak idi. Es- ki Maliye Bakanı İsmail Rüştü Aksal'- ın konuşmasından sonra bu yolda eni- yi denebilecek adımı, 23 Ekimde yap- tığı konuşma ile, eski Bayındırlık Ba- kanı Kasım Gülek attı. Bunu eski Cum hurbaşkanı İsmet İnönü'nün C.H İstanbul İl Kongresinde 27 Ekımde' yaptığı konuşma takip afeti. İnönü bu konuşmasında iktisadi ve mali mev- zulara çok geniş bir yer ayırmış, iktidarıniddialarım cevaplandırmağa, eskiyi savunmağa çalışmıştı Konuşmasının iktisadi ve “Mmali ha- atla alâkalı bölümünde İnönü, ilkin yeni açılan fabrikalardan bahsetti. sanayileşme yolundaki — çalışmaları, prensip olarak, C.H.P. uygun görü- yordu: "Medeni bir memleketin yal- nız ziraat içinde kalamıyacagı ziraat kesinin de asgari bir endüstri kud- retine sahip olması esas itibarile bi- zim tezimiz ve programımızdır. Dev- letçiliğimizin zarureti ve inanası da udur. Bizim devletçiliğimizi kusur sanıp da serbest teşebbüsle endüstri kurmak kâfi olacagını zanneden bu- günküiktidar, kurduğ fabrikalar dün devlet membalarını en geniş öl- çüde kullanmaktadır. Demokrat ikti- darilk senelerde bütün kuvvetim zi- raat sahasına hasretmek arzusunda idi. Büyük Meclis zabıtları şahittir. Memleket için asgari bir endüstrinin lazım olduğunda ısrar eden ve dışar- ın gelen yardımların — gelmeyeceği gunlere hazırlanmayı tavsrye eden biz olduk". lnonu bunları "tarizleri insa- na davet 1çın söylediğini belirtiyor- du. Yoksa iş yapmanın nekadar güç olduğunu iyi Bu yüzden her açılan fabrika'nın müteşekkiri, her yeni köprünün minnettarı" idi. Amma işler insanlık borçları dışında azife hudutları içinde tetkike baş- landığızaman durum başkadır. İkti- darın mali ve iktisadi anlayışı ile bir- birine zıd zigzagları yüzünden millet- çe kayıplarımız ve ıstıraplarımız hu- dutsuzdur". İnönü milletçe uğradığı- mız kayıplara işaret etmekle yetin- mişti. Bu noktada Gülek daha açık ko - nuşmuş, el ile tutulur deliller ileri sür müştü: “"Bugün öğündükleri işlerin pek çoğunu planıyla, — programıyla, başarılması için gerekli mali imkân- larla kendilerine devrettik. Bu işlerin hepsini senelerce geciktirdiler. Dün- ya Bankasıyla kredi anlaşmaları ha- zırlanmış, plânları, programları uzun elemeler sonunda tasdik edilmiş li- manlar, silolar kaçar sene gecikmiş- “ Raman petrol tesisleri Acaba kim haklı? tir? Kısaca göz atalım: 24 Temmuz 1950 tarihli resmi gazetede anlaşma- ların metni var. İstanbulda Haydar- paşa limanı, Salıpazarı limanı, İzmir- de Alsancak limanı 31 Aralık 1953 de hazır olacaktı. İskenderun limanının 1952 sonunda, Samsun limanının 1956 Sonunda bitmeleri lâzımdı. Bunlardan hiçbiri bitmedi. Silolar da aynı du- rumdadır. 34 bin tonluk Haydarpaşa silosu 1963 sonunda, 20 bin tonluk Alsancak silosu 1953 sonunda 20 bin tonluk lskenderun silosu 1952 sonun- da bitecek idi" Gülek, mılletçe uğradığımız başka kayba da dokunmuştu: bir "1949 da Dünya Bankasından bir heyet Türkiyeye gelmiş esaslı incelemeler yapmıştı. Bu heyete verdiğimiz izahat o kadar kanaat getirici oldu ki Tür- kiyeye en geniş şekilde kredi yardı- mında bulunmayı kabul ettiler. Eli- e geçen bu muazzam fırsattan is- tıfade edilmedi. Dünya Bankasıyla aramız açıldı. Mümessil — Türkiyeyi terketti. Ve bundan sonra Dünya Bankası kredilerine nisbetle çok ağır başka kredilere muhtaç olduk". İnönü 1950 de memleketi harabe halinde devraldıklarını söyleyen D.P. ileri gelenlerine karşı şöyle konuşu- yordu: "Biz rap bir memleket al- dık ve iki cıhan harbinden çıkmış bir ulkeyı maddi, manevi, hususile ma- nevi ve medeni sahada en yük- itibarda bir varlık olarak ye- ni program ve yeni azim Ssahip- lerinin hizmetine bıraktık." "... Mü- saade buyurunuz. Bir iki 1statıs— tik rakkamı da ben zikredeyim. Biz iktidarı vaktiyle dünyalara yayılmış olan bir ımparatorluktan aldık. Mem- lekette dokuma ıçın yeni fabrika sis- teminde 10 bin iğ yoktu. Pamuğumuz çok kusurluydu. Tem pamuk hnesli yetiştirdik Bunun için dünyanın uktedir mütehassıslarile 10 seneden fazla çalıştık Bıraktığımız — resmi ve hususi iğ sayısı aldıgımızın 30 misline yakındır. Biz maziden bir gram şeker almadık. Bizim bıraktı- ğımız dört şeker fabrikasının — 1955 istihsali 123 bin tondur. 180 bin ton istihsal ettikleri sene de olmuştur. Biz ağır demir ve çelik endüstrisi korduk. Bol ve hazır nara elde iken «demir ve çelik ihtiyacımız henüz ona dayanıyor. Biz kömür havzası olarak imparatorluktan ne aldık, ne teslim ettik? Hele havzanın gelişmesi için bıraktığımız program ve plân tatbik halinde değil mi idi? Biz Sey- han ve Sarıyar barajlarıma plân- larını ve nara tertiplerim hazır bıraktık. Altı sene sonra aleyhi- mize propaganda bayramlarını sey- rediyoruz. Biz Ankara'dan kalktık demiryoluyla Horasan'a vardık. Altı senede Horasan'dan 100 kilometre ö- tede — Sarıkamış'a — çıkılamamıştır. Genç'te bıraktığımın treni 100 kilo- metre ötedeki Muş'a altı senede gö- türdükleri zaman nasıl gösteriş ya- pacaklarını bilemediler. Bu günlerde petrol torenlerı ile hep sevınıyoruz er | ne önce bugünkü gibi ça- lışmaya başlansa imiş neler olurmuş İnsafsızların sanki cevabım felek ter- tip etmiş gibi, ayni günlerde gazete röportajları Raman - Batman havza- sının menkıbeleri ile doludur. 1950 de ele geçen imkânlarla ve eski gayretle çalışılsa idi petrol durumumuz elbette bugün başka türlü olurda. Petrol dâ- vasında kimin haklı okluğunu zaman gösterecektir". Bu sözlerle kendi devrinin savun- masını yapan İnönü, C.H.P n de bir plânı, programı yoktu ıddıasına da kısaca cevap vermiş oluyordu. Ge- AKİS, 3 KASIM 1956