OLUP BİTENLER maya zorluyordu. İnsan, "İstikbalin iktidar partisi" oldugunu ilân eden bir partinin kongresinde değil de bir futbol maçında bulunduğunu zanne- debilirdi. Partisi iktidara geçtiği za- man en büyük mesuliyet mevkilerin- den birini işgal edecek Genel Başkan da bu haliyle samimi bir toplantıda şarkı söylemeye teşvik edilen bir a- matöre veya köy düğünlerinde oyuna (ciıavet edilen nazlı damatlara benziyor u. YURTTA Bütün mesele Osman Bölükbaşının Genel Başkanlık için adaylığını koy- mak istemiyor görünmesinden çıkı- yordu. Bütün bu ısrarların ve nazlan- maların hakiki sebebi buydu. Mesele daha evvel C.M.P. nin Yenişehirde, Bayındır sokagındakı Genel Mer- kezinde konuşulmuş ve esasen goruş birliğine sahip bulunmayan C.M li liderlerin arasındaki uçurum, büsbü- tün açılmıştı. Osman Bolukbaşı zorla kürsüye çıkarılıyor Nazlı çıkmayan kimse yoktu. Nitekim erte- i gün Kongrede Genel Başkanlık se- çımlerıne sırrı geldiği zaman, bu ma- kam için isimlen geçen kimseler a- rasında bir feragat yarışıdır başladı. Sadık Aldogan mazur görülmesini rica etti. Tahtakılıç da adaylığını oymak arzusunda değildi. Bu arada Osman Bölükbaşının da adaylığını koymak ıstemedıgı duyuldu Delege- ler nelerin döndüğünü anlayamıyor- lardı Bölükbaşı zorla salona getirildi e gene zorla kürsüye çıkarıldı, ko- uşmaya mecbur edildi. O zaman an- laşıldı ki Bölükbaşı' "muhterislerle çalışmak" istemiyordu. Bu muhteris- lerin kimler olduğu açıkça söylen- medi ve kimse tarafından da anlaşı- lamadı. Bölükbaşının bır köy damadı edasıyla nazlanması r hayli uzun ürdü. Bu arada kendisine partinin yuksek menfaatları" nın bahis mev- 10 Bu toplantıdan küskün zuu olduğu hatırlatıldı. Işte o zaman akan sular durdu ve Bölükbaşı Genel Başkanlığı kabul etti. Bu suretle sa- lonu dolduran delegelerin yüreklerini ağızlarına getiren mesele de tatlıya bağlanmış oldu. Suya düşen ümitler ebeci sinemasının salonlarında bu hadiseler olup biterken, bir çok delege, bu kongre için üzerlerine ku- uçkaya yattıkları yumurtaların cılk çıktığını esefle görüyordu. Bu sebep- le memleketin dört bir bucağından şevkle, imanla ve heyecanla gelenler, memleketlerine Aaynı şevk ve heye- canla dönmek imkânını bulamadılar. Hepsının zihinlerini işgal eden İşbir- iği mevzuunda bir arara varmak şöyle dursun, doğru dürüst bir müza- ere imkânı bile bırakılmamıştı. Ne zaman söz bu mevzuya getirilse bir gürültücü ekalliyetin şamatası başla- damat mış ve meselenin görüşülmesine fır- sat verilmemişti. Hatta bir aralık Bö- lükbaşının başı sıkıştığı zaman sarıl- dığı silâh az kalsın elden çıkıyordu. Bilindiği gıbı Genel Başkan İşbirliği mevzuunda daima bir aralık kapı bı- rakı ve "bu mevzuda karar verme selahıyetı ancak Genel Kurula aittir" diyor! Bu keyfîyeti müşahede eden, fa- kat duruma uymayı da çok iyi bi- len bazı delegeler, seslerini duyurma- nın çaresini buldular. Madem ki iş- birliğinden bahsedilmesi arzu edilmi- yordu, onlar da Genel Sekreter Bo- yacıgillere hücum ederek maksatla- rım anlatabilirlerdi. Bılındıgı gibi, Boyacıgiller, 1şbırlıgı in C.M.P. için- eki alı aleyhtarıydı ve kon- grede tenkit yıldırımlarının onun ü- zerine yağdırılmasının elbette' bir manası olmalıydı. Kongrenin bu ka- dar hırpaladığı bir liderin C.M.P. de faal bir mevki atmasına imkân kalmı- yordu. Nitekim Kongreden sonra ara- larında iş bölümü yapan yeni Genel İdare Kurulu azaları, Genel Sekreter- liğe Boyacıgillerin yerine Ahmet Bil- gin'i getirerek teşkilâtın kuvvetli ar- zusuna uydular. Esasen Boyacıgillerin Işbırlıgı bah- sindeki "şahsını ilzam eden" zaman- sız çıkışları olmasaydı bile mevkiini muhafaza etmesi gene Ur hayli güç olacaktı. Zira delegeler Büyük Kon- gre için yapılan hazırlıklardan mem- nun kalmamışlardı ve bunun mesüli- yetinin — Boyacıgillere ait bulunduğu kanaatına varmışlardı. Kongrenin a- çılacagının ilân edildiği saatta Cebe- ci sinemasına giden delegeler en ufak bir hazırlıgın dahi mamlanmamış olduğunu "yürekleri sızlıyarak" gör- düler. Çağrıldıkları yere zamanında gitmek itiyadında olan delegeler Ce- beci sinemasına geldikleri zaman ho- parlör tesisatının kurulması — şöyle dursun, akşam sinemayı seyredenle- rin salonda bıraktıkları fıstık ve çe- kirdek kabuklarının bile süpürülme- mış oldugunu görerek üzüldüler. He- C.M.P. programından bazı kısım- ların itina 1le yazıldığı bır Iavha ite sinema salonunda teşhir edilen bir bankanın ikramiye plânının yanyana asılmaları en asık suratlı delegelerin bile tebessümünü uyandırdı. İşbirliği ve C.M.P. Osman Bölükbaşı'nın İkinci Büyük Kongrenin açılışında ve -kapanı- şında söylediği nutuktan anlaşıldığına C Muhalefet partileri ara- sındaki işbirliği mevzuunu sadece se- çimler bakımından ehemmiyetli bulu- yord Ehh, seçimlere de vakit oldu- ğuna göre bir müddet daha kulağının üstüne yatmakla ve kendini naza çek- mekle bir şey kaybedilmiş — olmıya- caktı. Osman Bölükbaşının "müsten- kif” kalmak politikasının motörü bel- ki de bu düşünceydi. İhtimal "müs- tenkif Genel Başkan" bir taşla iki kuş vurmayı da aklından geçiriyor olmalıydı: Cumhurbaşkanlarının ta- rafsızlığı münakaşa mevzuu olduğu bir sırada "iktidara namzet" bir par- tinin lideri olarak, hayati meselelerde bile ne derece tarafsız kalabildiğini âleme göstermenin bundan iyi fırsa- tı. aramakla bulunamazdı. Aramakla bulunamayacak birşey de şimdiye ka- dar yüzlerce defa tekrarlanmış söz- leri bu kadar sabırla, dinleyen, bu kadar canü gonulden' alkışlıyan di- siplinli bir topluluktu. İhtimal ki, bir çok delege bir sürü masraf edip, An- karada günlerce otel köşelerinde kal- mayı bizzat Bölükbaşının ağzından defalarca dinledikleri sözlere bir kere daha muhatap olmak için mi katlan- dıklarını memleketlerıne döndükle- rinde kendi kendilerine sormuşlardır. Hele sadece basılan broşürlerden bah- seden faaliyet Traporu ile kongre es- nasında liderler arasındaki ahenksiz- liği hatırlıyanlar kolay kolay ken- dilerini tatmin edilmiş hissedemeye- ceklerdir AKİS, 3 KASIM 1956