Z A B Cinayetler Aşk kurbanları 9 Ekim pazartesi gecesi, Ankaralı- lar Cumhuriyet bayramı dolayısıyla tertiplenen şenlikleri görmek için so- kaklara dökülmüşlerdi. Fener alayla- rı ve Mehtar takımı çocuklar kadar büyüklerin de alâkasını -çekiyordu. Zaman zaman patlamalar duyuluyor, sonra gökten yere doğru rengârenk yıldızlar dökülüyordu. Kulaklar havai fışeklerın gürültüsüne alışıyordu. Fa- kat bu sırada Yenişehirde, Ataç so- kağındaki 49 numaralı evden duyulan patlamalar hiçte normal karşılan- adı. 49 numaralı evden duyulan pat- lamaların şenliklerle bir alâkası ola- mazdı. Nitekim yoktu da.. Bu "evin sakinleri Amerikan yardım heyetine mensup gediklilerdi. Patlama sesle- rinin isitildiği odada çavuş William Lathi oturuyordu. William Lathi'nin bir Türk kadı- nıyla münasebet kurduğunu komşu- ları biliyordu. Amerikalı çavuş birkaç aydanberı bu Türk kadınıyla beraber evi geliyor, sonra geç vakit gen* be- raberce çıkıyorlardı. William Lathi'- nin genç Türk kadınına çok bağlı ol- duğu görülüyordu. Genç kadının adı Şenel Soykan'dı ve bir turizm acen- tasında çalışıyordu. William Lathi Ankara'ya geleli 6 ay kadar olmuştu. Bekârdı. Ameri ka'da bulunan annesine bir mektup yazmış, Şenel'le evlenmesine muvafa- katini istemişti. 10 gün once Ameri- ka'dan gelen cevapta — "muvafakat" bildiriliyordu. William, Jammat'ın seyahat bilet- lerini almak için sıksık Tantürk'e uygardı. Şenel'i. burada görmüş, sev- — adisenin geçtiği oda I T A miş ve seyahat firmasına hergün uğramayı adet haline getirmişti. Şe- nel de William'a olan zaafını yakın arkadaşlarına açmıştı. Ancak ailesi- nin muvafakatını alıp almıyacağın- dan endişe ediyordu. Nihayet ailesi- nin de muvafakatim aldırını birkaç gün evvel Aarkadaşlarına — söylemiş, hatta nikâh elbisesini getirtmek için Beyrut'ta bir arkadaşına mektup yaz- mıştı. Şenel'in söylediğine göre, 3 Kasım günü William ile nikahlan kı- yılacaktı. Hadise gecesi enel'le William 29 Ekim — gecesi 5 de Ataç sokaktaki 49 numaralı e- ve gitmişlerdi. O gün ikisi de çok heyecanlıydılar. Bir şeyler munakaşa ediyorlardı. William'ın — odasına gir- dikten pek az sonra kararlarını ver- diler. Kararları "ölüm"dü. William, titreyen elleriyle bir mektup karala- dı: "Şenel, kendisini öldürmemde İs- rar etti. Muhalefetime rağmen onu, sonra da kendimi öldürüyorum. Eş- yamı anneme gönderiniz". İkisi de mektubu imzaladı.. Aynı pansiyonda oturan Amerikalıları ilik- lerine kadar titreten hadise — biraz sonra vuku buldu. Mahalleli birbirine girdi ve iş polise duyuruldu. Hadise- ye el koyması gereken savcıyı bul- mak mümkün olmuyordu. Filhakika savcı, kendi babasının ölüm haberinin tesırınden kurtulamadan bu hadiseye el koymak zorunda kalmıştı. Bir po- lis jeepi kendisini arayadursun, diğe- ri de Emniyet Müdürü Faruk Oktayı bulmuş hadise yerine getirmişti. "Mü- dür bey" içeri girer girmez ilk em- niyet tedbirlerini aldı. Sonra tahkikata geçildi ve ayni ev- de oturan Amerikalıların ifadelerine Hâlâ kan ve barut kokuyor Tahkikat Cinayet mi? müracaat edildi: İkinci Şube Müdürü Haydar Özkın, mütercim Halük Hak- man a dönere — Sorunuz lutfen silâh sesini du- yunca Mr. G y, hadısenın cereyan ettiği odaya girmiş mi? dedi. Tercü- man, Mr Grady'nın cevabım şöyle naklett '— Soylıyemem diyor, i — Bınbaşısından öyle emir almış, efendim Bu konuşma hadisenin cereyan et- tiği odanın kapısının hemen önün- de cereyan ediyordu. Evin içinde son derece sıkıcı bir hava esiyordu. Yere atılmış izmaritler sayılamıyacak ka- dar çogalmıştı Içerıde sağ elmacık kemiği, sağ sı alnının sağ tarafı tamamen parçalanmış bir Amerikalı ile, karyolaya sırt üstü uzanmış genç. siyah saçlı beyaz tenli 20-21 yaşla- rında güzel bir Türk kızının cesed- leri vardı. Odanın kapısından bakın- ca göze ilk çarpan şev. ölen Ameri* kalı'nın yerdeki sahipsiz şapkasıydı. Sağ taraftaki gardrobun kapağı açıl- mış, sahipsiz kravatlar görünüyordu. William'ın bacakları arasında bir av tüfeği duruyordu. Odanın köşesine sırtüstü düşmüş, beyninden sıçrayan kanlar, duvarı lekeye boğmuştu. efendim." Hadisenin diğer kurbanı Şenel ise. yatakta, derin bir uykuya yatmış gi- biydi. Ölümü güzelliğinden bir şey eksiltememişti. ÂAz sonra Amerikalı binbaşı, cesed- lerin bulunduğu odaya girmek istedi. Bu defa da. o "hayır" kelımesıyle karşılaştı. Tercüman Binbaşıya şöy- e dedi: "— Türk kanunları, Cumhuriyet savcısı gelmeden odaya kimsenin girmesine müsaade etmiyor. Müdür bey bu sebeple mazur görülmesini ri- ca ediyor" AKİS, 3 KASIM 1956