O gün, aynı Toplu Basın Mahkeme- li: Bediit Faik hakkında altı aylık bir le hapis cezası Vermış, bu cezayı tecıl etmişti. Ceza T.C.K. nun 158'in maddesi gereğince Verılmışti Mah— seme heyetine nazaran Bedit Faik 1 Nisan 1956 tarihinde Dünya gazete- mde neşredılen "Seyirciler dayana- başlıkh fıkrasında Cumhurbaş— kanı ha u kelimesini kullandığı bır cümle ile "Cumhurbaş- kanına karşı edebe ve hürmete mü- kafi" neşriyatta bulunmuştu. Mahku- niyet karan ittifaklaydı, tecil ise ek- seriyetle.. Duruşm 1 cereyan itmişti. Sadece kararın tefhimi açık elsede olm Bu retle Azız Özbay dâvası, tecil dılmış bir mahkümiyete sahip Bedit Faik'in aynı günkü ikinci duruşması- teşkil ediyordu. Genç gazetecinin konuşmaya, başlamasından önce avu- katı bir noktaya itiraz etmişti. Avu- kat Cehti Türelin bildirdiğine göre Aziz Özbayın muvafakati savcılığa telgrafla gelmişti. Bu ise, 6334 sayılı anunun aradığı şekil değildi. Bu ba- kımdan dâvanın açılmasında usulsüz- lük vardı. Fakat mahkeme heyeti iti- razı varid görmemiş ve duruşmanın devamına karar vermişti Bedii Faik. 1ddıanamçnın okunma- mdan sonra söz aldı. Üzerinde koyu renkbır elbise, açık renk jile vardı. Meslek hayatımda bugüne ka- rar, gerek" sizlerin gerekse başka Ba- n Mahkemelerinin huzuruna müte- ddit defalar getirildim, dedi. Ama akkımda açılan dâvalardan hiç biri, Şu anda huzurunuzda bulunan dâva adar, beni hayrete düşürmemiştir. Üç yoktan bir adam çıkıyor, adın- dan sanından ye kendinden bahset- mediğim bir yazıyı ele alıp "Burada alatılan tip benim ve — dâvacıyım", or." Bedit Faik'in bildirdiğine göre "Üç" p" başlıklı yazı cemiyetin muhtelif Biesseselerine ariz olmuş bir takım ipleri ve bunların evsafını canlandır- mak maksadile kaleme alınmıştı, genç gazeteci "Bu, eski Yunan ede- biyatından beri yapılagelen bir iştir; mucidi benim, ne de ilk tatbik e- eni" dedi. Sonra Kibarlık Budalala- nı veya Cimri'yi hicveden Moliere'- en, uzun burunlu Cyrano de Berge- ac'ı sahnede yaşatan Edmond Ros- anddanbahsettı Dedi enim tanıdıgım Azız Özba- n hiç de küçük sayılamayacak bir urnu vardır. Acaba neden Edmond ostand veresesi hakkında dâva aç- ıyor?" Müdahilden sonra B edii Faik'in konuşmasından sonra Aziz Özbayın avukatı, Bedii Faik'i ven, onu çok takdir ettıgını bildiren, azılarını zevkle okudu uğunu belirten müdahelede bulundu. "Geniş şöh- sahibi ve bu kadar sevilmiş bir azar" olan genç gazeteci avukatın ıdıasınagore sıyası şahsiyetleri - ya- zbayı! - halkın husumetine Moliere'in, aruz bırakmamalıydı. Bedii Faik Sıra Rostand'da mı ? Balzac'ın, Rostand'ın eserlerinde mu- hayyel tıpler vardı. Bedii Faik'in ya- zısında ise müvekkilinden bahsedil- mişti. Sanık, zikrettiği misallerin muhay— yel olmadığını bildirdi ve "halkın hu- sumeti mevzuuna temasla şöyle de- di: "— Hal husumetine gelince, halkın husumeti ne demektir reis bey— fendi ? Herhangi bir vatandaş bir ya- zıyı okur okumaz bunuma falanca şahıs anlatılıyor diyemedikten sonra halkın husumeti bahis konusu nasıl olur? Bırakınız başkalarını, siz, eli- nizi Vicdanınıza bastırarak bu yazıyı okuyunuz ve Aziz Özbay kasdediliyor deyiniz, benım için kâfi. Size başk, bir misal vereceğim. Ahmet Emin Yalman bir yazısında Akis mecmu- asına cevap verirken, mecmuanın is- mini zikretmiş, yazılarından pasajlar almış ve hücum etmiştir. Buna kar- şılık Akis mecmuası sahibinin gön- derdiği cevap yazısı, sırf ismi zikre- dilmediği mülâhazasıyla hâkim tara- fından reddedilmiş bulunuyor. Bu na- sıl adalet sistemi ki, bir taraftan isim yok diye cevap hakkının kullanılma- sına dahi cevaz vermez, diğer taraf- tan isimsiz bır yazı için benim mah- kümiyetimi is Hâkim beyfendı isimler hiç kaale alınmıyacaksa, —neden babalarımız bize isim koyuyorlar acaba? Ve siz, bizzat siz, her dâvada sanıkların i- simlerini neden dikkatle tesbit edi- yorsunuz? İsim bu, şahsiyetlerimizin tabelâsı gibi alınlarımıza işlenmiş Bunu kaale almıyacak olduktan son- ra nüfus kütüklerinin, hüviyet vara- kalarının, belgelerin ne hükmü ka- lır?" Mahkeme heyeti, Dünya gazetesi- nin yazı işleri müdürü İhsan Gö- ğüşün ifadesinin alınması için onun celbine karar vererek duruşmayı başka güne bıraktı. Brezilya Hükümetin baskısı S ıcak bir ağustos gecesiydi ve Rio' - nun meşhur Tribuna da Imprensa gazetesinin — baskısı bitmek üzerey- di. irden matbaanın içini — polis kuvvetleri doldurdu. Bu kuvvetlere komuta ederi Bınbaşı rmes de Fonseca yukarıdan emir aldığını söy- lüyor ve gazete mensuplarından ken- disine karşı gelmemelerini rica edi- yordu. Polis gazetenin bütün nüs- halarına el koydu. Zira o günkü sa- yıda Carlos Lacerda'nın Brezilya hal- kına hitap eden bir beyannamesi de yer alıyordu. Bolle biraz sonra Estado de Sao Paulo gazetesının Rio bürosunu da basarak ayni beyannameyi ihtiva e- den nüshaları alıp götürüyordu. Liberal Cumharbaşkanı Polisin bu hareketi herkesi hayret içinde bırakmıştı. Zira Kubitschek Cumhurbaşkanı seçilir seçilmez — ör- fi idareye son vermiş, 11 Kasım 1855 deki hükümet darbesiyle ortadan kal- dırılan basın hurrıyetını yeniden te- sis etmişti. O n bu yana yeni Cumhurbaşkanı basına karşı takındı- ğı örnek tavrı hareketinden dolayı övülüyordu. Zira Kubitschek tenkidi de medih kadar rahatça karşılıyor gözüküyordu. Dostça bir hava için- de gecen basın toplantılarında Baş- kanın her suali samimiyetle cevaplan- dırmak endişesi açıkça müşahede e- dıl ordu. toplatma kararları ile Kubıtschek in liberal tuttuma tezad halindeydi. Bu kirli işi kim yap- mıştı ? Muhalefet Mecliste ateş püs- kürüyördu. akam hadise- den malümattar olmadıginı açıkladı. Kubitschek ise susmayı tercih edi- ordu Devlet içinde devlet Ertesi gece, polis şefi general Ma- gessi sakin bir sesle, — toplatma emrini bizzat verdiğini bildirdi — ve Cumhurbaşkanına hareketinin bütün mesuliyetini kabul ettiğini beyan e- den bir rapor gönderdi. Raporda toplatma işinin — "selâhiyetleri dahi- linde ve yürürlükteki kanunlara uy- gun olarak" yapıldığı da belirtilmişti. Kubitschek çok müşkül durumda kalmıştı. Zira general Magessi, Mil- li Savunma Bakanı General Teixera AKİS, 3 KASIM 1956