tekrar kalabalık arasında görünüyor- du. Pazar günü at yarışları Ta- rım Kupası koşusunu seyre gitmiş, galibin, şerefine şampanya kadehi kaldırmıştı Fuad Köprülü ise Anka- raya bu haftanın başında dönmüştü. Soranlara, adaylığını koymayı düşün- mediğini söylemekle iktifa ediyordu. Belki D.P. Grubuna ve Meclisin açı- liş merasimine bite gitmeyecekti. Cumhuriyet bayramı günü de tebri- kâta katılmayacaktı. Bu hafta başında, taraf tuttuk- ları bilinen bir çok Demokrat, böy- le söyleyenlere karşı gülüyorlar ve diyorlardı ki: "- Onların içinde zaten kıvılcım, filân yoktu ki.. Kıvılcım, sizin uy- durmanızdı" Hür P. Başka telden çalanlar u haftanın, başında bir gun mem- leketin kuzeyınde Hür. P. nin Ge- nel Sekreteri Dr. İbrahim Oktem Mu- halefetin işbirliği mevzuunda diyor- u ki: "— C.H.P. nin cevabı muğlaktı. Biz, oturup goruşmekten kaçmadık. Ne görüşeceğimizi söyleselerdi, mü- zakereler kesılmezdı Görüşmeğe da- ima haz Aynı esnada memleketin batısında ür. P. Meclis Grubu Başkan Vekili Prof. Fethı Çelikbaş — şunları söylü- ordu ”— Artık İşbirliği filân yok. Öküz öldü, ortaklık ayrıldı" ir kaç gün sonra memleketın do- ğusunda Hür. P. Genel Başkam Fev- zi Lütfi Karaosmanoglunun sesi yük- selıyor u: Muhalefet partileri beraber ça- lışmalıdırlar Her şey düzelecektir". anzaranın garip tür manzara ol- dugunda zerrece şuphe yoktu. Hür. P. nin görüşü neydi, anlamak müm kun degıldı Bu yuzdendır ki partinin Muhlis» Ete, Muzaffer Timur, Enver Güreli, Feridun Ergin, Behçet Ka- yaalp, Selahattin Toker, hatta Emrul- lah Nutku gibi ileri gelenleri üzüntü içindeydiler. Parti, dağınık bir mania ra gösteriyordu. erkafadan ayrı bir -ses çıktısını görmemek imkânsızdı. Gerçi 19'lar "şahıs hakimiyeti"ne is- yan edere .P. den ayrılmışlardı. Fakat bu, herkesin her aklına geleni partiyi ilzam ederek — söylemesi de- mek olamazdı. Partilerin görüşleri- nin tesbitine lüzum vardı. Hür. P. nin beğenmediği C.M.P. de bile birlik, daha fazlaydı; C.M.P. li liderler daha ciddiydi. İşte, İşbirliği —mevzuunda konuşmamak karart vermişlerdi, nuşmuyorlardı. Hür. P. ndeki hava, CHP. cevabı- nın reddinden bu yana hayli değiş- mişti. Bunda D.P. Genel Başkanı Ad- nan Menderesin son seyahatinin ve son nutuklarının hissesi küçük de- ğildi; ama aklı başında insanlardan müteşekkil Hür. P. attığı adımın ha- talı olduğunu görmüştü. Bilhassa do- ko- AKİS, 27 EKİM 1956 laşan Hür. P. li milletvekilleri mille- tin İşbirliğini arzuladığını anlamışlar- dı ve büyük kütlenin "oturup konu- şalım" cevabının niçin menfi cevap sayıldığına akıl — erdiremediğine şa- hid olmuşlardı. Hakikaten vatandaş- lar şunu soruyorlardı: "— C.H.P. sizin tekliflerinizi red mi etti?.Hayır! Ne dedi? Hareketi- nizi tasvip ediyoruz, İşbirliğini daha ileri bir safhaya götürmeliyiz, pren- siplerde mutabıkız, oturup konuşalım dedi. O halde, niçin konuşmadınız?" Buna cevap vermek kolay olmuyor- du. Hususi bir maksad Işin dogrusunu anlatmak kabil ol- saydı, Hür. P. li milletvekilleri meş hur muhtıralarının C.H.P. üzerinde bir umumi efkâr baskısı yaratmak gaye- Hayal ve Hakikat ür. P. nin kuruluş günlerin- de 19ların bir tek iftihar ve- sılesı va ızim Kasım Gülekler miz, bızım Osman Bölükbaşıla— rımız olmayacaktır". Sayın akademisyenlerin naza- rında Kasım Gülekler ve Osman Bölükbaşüar zaman zaman se- viye düşüren, zevzeklik eden, gayrıciddi dorumlar yaratan politikacı tipiydi. zaman geçti ve bir gün Hasan Kangalın akademik beyanatı gazetelerde intişar et- ti? — D.P. 1950'deki vaadlerini yapsın, size söz veriyorum ken- dimi Meclis kapısında astırı- Tım" Hasan Kangal Hür. P. nin muteber milletvekillerinden, dı— namik sözcülerinden ve hale Prof. Fethi Çelikbaşın ideal ar- kadaşlarındandır. Bari üstad da, eli değmişken ilâve etseydi: "— İpini de ben çekerim". sini güttüğünü açıklarlardı. Hakika- ten bir çok Hür. P. ileri gelenine gö- re C.H.P. ile görüşmeler partinin ge- lişmesine mani oluyordu. Bu bakım- dan Hür. P. fikirlerini bir muhtıra ile bildirmeliydi. Muhtırada ancak Hür. mahsus çok parlak bu- luşlar bulunacağından umumi efkâr bunu tutardı. bunları kabul ederse, mesele kalmazdı Yok, redde- derse umumi efkâr Hür. P. ni haklı bulurdu. Ama evdeki pazarlık çarşı- ya uymamıştı. C.H.P. "oturup konu- şalım" demişti. Hakikaten Hür. P. nin tekliflerini hadis niyetine almak hiç kimsenin aklına gelmezdi. Bunun üzerine Hür. kanaatince gelişme- sini önley he_rke her kabahati bir sebebe bağlar— İşbirliği lâfından kur- tulma zamanının geldiği kanaatiyle YURTTA OLUP BİTENLER Fevzi Lütfi Karaosmanoglunun di- dinmelerine rağmen o meşhur muka- belede bulunmuştu. İşte hata, oydu. Nitekim büyük kısmı Ekrem Alican tarafından hazırlanan esaslar hafıza- lardan çoktan silinmiş, onun yerine ür. P. nin menfi ve haksız tutumu kalmıştı. Hür. P. mensuplarının büyük kısmını bugün üzen buydu. İşbir- liğinin Zarureti ortadaydı. Fakat köprüler yeniden nasıl kurulmalıydı? Böyle bir cereyanı Hür. P. içinde ge- çen hafta sezmemek imkânsızdı. Hür. Partililerin vatanperver ve idealist olduklarında şüphe Ama bir yandan tecrübesizlikleri, dıger taraf- tan en müşkül meseleleri dahi bir ka- lem darbesıle halledebıleceklerı yolun- daki çocukça inançlar: endilerini müşkül mevkide bırakmışt. "Her şeyden evvel vatan" e var ki Muhalefet partileri ara- sına hiç yoktan ve sebepsiz -zira aslında hepsi — İşbirliğinin Zzarureti- ne inanıyordu, hepsi birleşme tarafta- rıydı- karakedi girmesi topyekün Mu halefete olduğu kadar — memleketin ve rejimin menfaatlerine de aykırıy- dı. Ortada anlaşmazlık mevzuu ola- rak ne vardı? Hiç, ama hiç bir şey!. Hangi mesele üzerinde taraflardan biri red cevabı vermişti? Böyle bir şey mevcut değildi. Üstelik hem C H.P. ve he ür. P. iktidarı tek başlarına düşünmediklerini resmen beyan etmişlerdi. ir çok mevzuda mutabakatın bulundugu da açıklan- mıştı. Geri kalan hususlar için açık kapı bırakılmıştı. Müzakere için ma- saya oturmak varken, dirsek çevır— menin manası bulunabılır miydi ? H selim ve rejimi düzeltmek arzusu niçin ikinci plânda bırakılıyordu? Demokrasıyı kurmak içi ü CHP. Hü tı. lkısı bırlıkte aynı derecede C.M. . nin -de ışbırlıgını arzu ediyordu. Bu vaziyette olan siyasi teşekküller, bir masanın,başına geçecek yerde, birbirlerine sırt çeviriyorlardı. Anla- şılır iş değildi. Zarardan doğan fayda u, geçen haftadan itibaren bir çok Hür. Partiliyi kendi partileri üze- rinde düşünceye şevketti. Hür. P. he- nüz ciddi bir parti manzarası gös- termiyordu. Fevzi Lütfi Karaosman- oğlu lider değil, sadece bir Genel Baş— kandı. Gara kendısı bunu "Müteşeb bis heyet başkam olmasına baglı— yordu. Hakikaten Hür. P. henuz ilk kongresini bile yapmamıştı. a ha kiki sebep, partinin dagınık halı ve er bir mensubunun kendisini ayrı bir parti zannetmesiydi. İş başında- kilerin işi sıkı tutmaları lâzımdı; bunun için partinin ekseriyeti kendı— lerini desteklemeğe hazırdı. Hisler disipline hakim oluyordu. Fazla man- tık, mantıksızlık haline geliyordu, Kararlar bir "hava"mn doğması ne- ticesi alınıyor, o an karara katılanlar ile sonradan pişmanlık duyuyorlar- diı. 9