Konserler Warfield resitali Ses ve Tel Birliği yeni mevsimini, Salı akşamı opera salonunda ve- rilen parlak Ur konserle açtı. Günü- müzün ünlü ses sanatkarlarından A- merikalı zenci bariton Willam War- f'ıeld çeşitli, karakterde eserlerden teşekkil usun bir program süre- sınce, dinleyicileri avcunun içinde tuttu. Tabii zenginliği olan bir sesi, titiz bir çalışma sonunda elde edilmiş icracı vasıflarıyla — besleyen şarkıcı, gerçi her noktası aynı tatmin olma duygusu vermeyen, fakat toplu ola- rak en üstün seviyeye yaklaşan bir şan resitali verdi. Programdakı ilk 1k1 parçada, Mo- zart'ın konser a yası Ment ti las- cio, O figlio!" (K. 513) ve bilhassa Monteverdi'nin "Laudate Dominum"- unda, üslüp kandırıcılıgı yoktu. Mr. Wa rfeld Mo zartta sathi,- Montever- di'de kudretsizdi. Bu ikinci parçanın melismaları iyi çizilmiş, kesin olarak mafsallanmış hatlara kavuşamadı. Fakat, Lully'nin Amadis de Gaule" operasından "Boi ais" aryasıyla başlayarak Wıllıam Warfîeld şöhre tinin hiç de mübalâğalı olmadıgını gittikçe artan bir inandırma gücüyle, anlatmağa koyuldu. Konserin en yük- sek kısmım teşkil eden lied'lerde sa- natkâr, bu çeşit musikinin icracısın- da aranan samimiyete, duyguya, mu- siki ve söz ifadelerinin aksettirilme- sine hiç bir engel teşkil etmeyecek kadar sağlam bir vokal malzemeye, iyi bir Almancaya, belki hepsinden ö- nemlisi, şumullü bir kültüre malik ol- dugunu gösterdi. Gerek Karl Loewe'- nin parçaları "Susses begraebnis" (Op. 62-No. 4) ve "Hochzeitlied" (O 20- No 1), gerekse Schubert'in Ene Schöne Mullerın adlı lıed serisinden üç parça (No. 7), ancak en büyük lied şarkıcılarının verebılecegı zevkle dinlendi. Handel'in "Judas Maccabaeus oratoryosundan resita- tif ve arya "The Lord Worketh Won- de rs", William — Warfield'in üslüp ve çağ anlayışının sağlığı için, Monte- ve'rdi ve Mozart'ın veremediği temi- natı sağlıyordu. Üstelik, onaltılık no- talar halindeki koloraturanın icrasın- daki heyecan verici kesinlik, Mr. Warfield'in aynı zamanda mükemmel bir virtüöz olduğunu da gösteriyor- du. William "Warf'ıeld in nefesi bol ve nefes kontrolü bariton oldu- ğu, çeşitli fırsatlarla anlaşıldı. Fakat yer yer, entonasyon kontrolünün ay- nı mukemmelıyette olmadıgı görüldü. Hernekadar "piano" söylediğinde se- si renk bakımından yumuşak ve tatlı idiyse de, "forte" lerinde tonlarını her zaman kudretle tınlatamıyordu. Bundan başka, önemsiz bile sayılsa— lar, ten sallanmaları Ravel'in "Kad- diseh"inde bilhassa- dikkati çektı Ay- nı bestekarla "Don Çuichotte â Dul- cinee" si, hernekadar üstün bir Fran- AKİS, 27 EKİM 1956 William Warfield Kara bedende ak ses sız. şarkıcısının verebılecegı ve şiire ulaşamadıysa da, anlayışla teganni edildi. Almancası gibi, sa- natkârın Fransızcası da iyiydi ve te- lâffuzunda daima vuzuh gardı. Programın ikinci kısmı, — Aaron Copland tarafından düzenlenmiş A- merikan şarkılarından ve Hall John- son V. Burleigh'in düzenlediği zenci spırıtual lerinden müteşekkildi. Baritona her zamanki piyanisti Otto Herz refakat etti. Program, Opera salonunu ne yazık ki tamamen dolduranııyan dınleyıcı— lerin pek az şarkıcıya nasip olan te zahüratıyla sona erdiğinde, Devlet Operası baritonlarından Selim Üno- kur, Amerikalı meslekdaşına bir bu- ket takdim etti. Sonra William War- inceliğe dınleyıcılerın bir isteğini yerine geti- repertuarındaki en şöhretli parçalardan biri olan, Kern'in "Show Boat" operetinden "Ol'Man River" le konserini bitirdi. Arkansas eyaletinin West Helena kasabasında doğan,"William Warfield, üç yaşındayken — ebeveyniyle beraber New Yorkun Rochester semtıne yer- leşmiş, ilk olarak kilisede şarkı söy- lemeğe başlamış, lisedeyken bir ses müsabakasını ve bunun mükâfatı o- lan bir bursu kazanmış, musiki tah- silini Eastman Rochester Konserva- tuarında yapmıştır Ilk konserını 1950 yılında New Yor vermiş, daha sonra gerek Avrupa Ve gerek Amerika'da resital halinde ve- ya orkestra refakatiyle defalarca sah neye çıkmış, "Porgy a ope- rasında oynamış, filmlerde rol almış, birçok plâk yapmış, kısa zaman dünya çapında büyük bir şöhrete rişmiştir. Son turnesinde Türkiye aşka Yakın Doğu ve Afrika'nın çok şehrinde konserler vermiştir. ne programında, istanbul'dan son. birçok Avrupa memleketi vardır. Kültür Plâk savaşı kokulu sab İ ngiltere'den gelme Fransa'dan gelme esans ve dud boyası vitrinlerde müşteri beklerk Bach'ların, Wagner'lerin, Debussy' rin müziğine, sen lükssün memlek giremezsin, demek biraz tuhaf olu Siyavuşgil'in bir makalesinden lınmış bu cümleyle, İstanbul'un beş gunluk fikir ve sanat gazet "Yeditepe", Türkiye'ye plâk ithali müsaade edilmesini saglamak için kampanya açıyordu. Gazetenin iki sayısında, plâk ihtiyacı mevzuu da memleketin musiki sahasında t nınmış isimlerinden bazıları arasın açılan anketin — cevapları, neşred mişti. İstanbul Konservatuarı İl Kurul Başkam ve Şehir Korosu Ş. Muhiddin Sadak yurda plâk ith hususunda bir yasağın mevcut eki sına ihtimel bile vermek istemiy unun bir yanlışlık olduğuna ve kında muhakkak düzeleceğine gü niyordu. İstanbul rkestr Şefi ve Bestekâr bir memleketin ü İ musiki anlayışıyla ölçüldüğünü il sürüyor ve bilhassa genç neslin gör ve bilgisiyle beraber, duygusunu inkişaf ettirebilmemiz için gramof plâğına olan şiddetli ihtiyacımızı lirtiyor, ayrıca bir diskoteğin -tır bir kütüphane gibi- milli bir ser olduğuna işaret ediyordu. İstanl Radyosu Program Müdürü Faruk ner nikbindi: Plâğın en azından kit ve mecmua kadar ehemmiyetli o nu, bugün ise bizlerin, ünlü b tecileri istediğimiz anda dinlem bahtiyarlığından mahrum bulundu muzu ifade ediyor ve "Hükümetin zin bu çok önemli meseleye en ki zamanda çare bulacağına inanıyoru Başımızdaki idarecilerin ruhlarım uzun müddet 1ş1ksız bırakmıyacak rına şüphe yoktur" diyordu. Müne kit İlhan Mimaroğlu, hele memlel timizde, musiki dinlemenin en eli rişli aracı olarak plâktan başka b şey tanımıyordu. İstanbul Filârm Derneği Başkanı Frumet Tektaş, gr mofon plâklarının hayatımızda ki tür ve öğretim bakımından oynadı pek mühim role temas ediyor, Der ğin "Plâk Dinleme Seansları" teri ettiğini, fakat — plâksızlık yuzund bu seansların devamına imkân dığını söylüyordu. Zarardan dönmek kârdır editepe sanat muhitlerine hit eden bir gazeteydi; — okuyucula bu meselenin ele alındığını görmek önce sevinecekler, sonra da dertler çeklerdi. Yıllardır Hükümetin, me lekete plâk ithali işinin kültür k