karına bildiriyordu. Pulitzer, bu u- ğurda hiç bir şeyden çekinmiyordu. Meseleyi bilmemezlikten gelen gaze- telere ilânlar göndererek hakikatin bütün halk efkârına duyurulmasına çalışıyordu. Kolayca tahmin edilebi- leceği gibi, bu mücadelesinden galip çıktı. Seçimlerde Cumhuriyetçiler he- zimete uğradılar, Demokrat Partinin şimdiki başkan adayı Stevenson İlli- nois valisi oldu. St. Louis Dispatch, Cumhurıyetçı— lerle bir ölüm kalım mücadelesine gi- rişmesine rağmen tarafsız bir gaze- teydi ve öyle de kaldı. Nitekim .Cum- huriyetçi vali Green'e karşı giriştiği mücadelenin en çetin safhasında, Mis souri'de bir Cumhuriyetçi adayı -De- wey'i- desteklemekte -tereddüt etme- di. Gazetenin mücadelesi sadece va- kıalara dayanıyordu. — Bir yolsuzluk bahis mevzuu edilince, bu yolsuzluğu ispat için okuyucuların üzerine yağ- mur gibi, delil yağdırılıyordu. Zira Amerikan okuyucusu reddedilmez de- biler gösterilmedikçe, bu çeşit yolsuz— luk haberlerine itibar etmiyordu sebeple bir yolsuzluktan bahsedılınce okuyucunun önüne bıktıracak sayıda delil de getiriliyordu ve gazetecının vazifesi burada bitiyordu. Am, sullerin kurtulmasına imkân yoktu Zira o noktadan sonra ya mahkeme- ler, ya parlâmento, yahut ta seçmen- ler harekete geçiyorlardı. Halkın menfaati ve basın asının murakabe vazifesini izah e- den ve ehemmiyetini ortaya çıka- ran bir hadise de bu yaz Illinois'te cereyan etti. Eyaletin hesap işlerini kontrol etmekle — vazifelendirilen E. Hodge, valinin emriyle istifasını ver- di ve devlet parasını Zzimmetine ge- çirmek sucuyla mahkemeye sevkedil- di. "Chicago Daily News" bu hadiseyi parmagına dolamamış olsaydı Hodge hâlâ bu "kolay ticaret"e devam ede- cekti Daıly News", hâdiseden bir oku- yucu mektubu — vasıtasıyla haberdar olmuştu Hodge'un bütün mümanaa- tına rağmen gazete, tam iki ay Hod- ge'un bürosunda hesapları tetkik et- tirdi. Bundan önce de bir yolsuzlugu meydana çıkardığı için Pulitzer mü- kâfatı kazanan gazeteci George Thi- em bu işe memur edilmişti. George Thiem, meseleyle ugraşıyor ve buldu- ğu elıllerı gazetesine veriyordu. Bu haberler yalnız "Daily News"da de- gu Chicago'da çıkan bütün gazetele- rin sütunlarında yer alıyordu. Zira bü tün Amerikan basını hadiseyi, halkın menfaati arının korunmasında gazete- lerin oynadığı büyük rolü gösteren bir misal olarak sevinçle karşılamış ve benımsemışlerd - Bu memlekette Jozeph Pulitzer'in ŞU söz lerını bütün gazeteciler, ku- laklarına küpe etmişlerdi: "Kendinizi yılmadan iyinin ve te- rakkinin yoluna koyunuz. Adaletsizli- ğe, irtica ve irtikâba kafiyen taham- mül etmeyiniz. Her cins demagojiyle mücadele ediniz, Hiç bir partiye bo- yun eğmeyiniz. Kotulugu ortaya dök- mekten korkmayınız AKİS, 27 EKİM 1956 İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Kalkınma Yeni nutuklar Geçen hafta içinde iktisadi durum, siyasi konuşmaların gene başlıca mevzuu olmakta devam ediyordu. Üç gün içinde yapılan üç ayrı konuşma, birçok bakımlardan dikkat çekici idi. Konuşanlardan biri Başbakan, biri bakan, diğeri de bir sabık bakandı. aşbakan İzmirde konuştu. İzmire gıdışının şehrin imarı ile alâkalı ol- uğunu gazeteler gunlerce onceden belirtmişlerdi. mevzu nun imar çalışmaları olacagı sanılı— yordu. Fakat aşbakan imar işine hiç dokunmadan iktisadi ve mali si- yasetin savunmasını yaptı. Bu arada da muhaliflere şiddetle hücum et- mekten geri kalmadı. Zeyyad Mandalinci "Zig . Z<Ag Başbakan kendisini dinlemek için toplanmış olan kalabalığı iktisadi bir müşir olarak kullanmakla söze baş- "Filhakika iktidarımızın yedin- ci senesini dolduracağımız tarih yak- taşmaktadır.'Bugün bu noktadan ile- riye doğru baktıgımız zaman man- zara hiçbirimize pişmanlık, emniyet- sizlik ve ümitsizlik telkin edecek ma- hiyette değildir. Aksine olarak, mem- leketin refah ve saadet ve iktisadi is- tiklâl yolunda en mühim merhalele- ri katetmiş olduğunu görmekle bu- gün cümlemiz bahtiyarız. Işte bu gör- düğüm tezahürleri, bu mânada kıy- metlendirmek lazım gelir". Bir politikacı olarak başbakanın bu hareketi, üzerinde durulacak bir şey olmayabılırdı Fakat memleketin bü- tün iktisadi hayatında -şehircilik dahil- bugün için tek söz ve karar sahibi durumunda olan Başbakanın, şu veya bu sebeble kendisini dinle- meğe gelenlerin çokluğunu, takip et- mekte olduğu iktisadi siyasetin doğ- ruluğuna bir delil olarak kıymetlen— dirmesi hıç de memnunluk, "emni- yet" veya "ümit" telkin edecek ma- hiyette degıldı Başbakan geçen yıl iktisadi duru- mumuz hakkında muhalifleree yapı- lan tenkid ve tahminleri tekrarladı. Sun'i olarak yaratılmış bulunan dar- lıklara sözü getirdi: "Bu iddialar ha- kikattan ne kadar uzaksa, o yokluk buhranları da o derece sun'i idi. şe köşe, bucak bucak bütün vatan sathında, kafileler halinde dolaştılar. Gazetelerde bu uğurda tonlarca mü- rekkep sarfedildi. Şu bulunmayacak. bu bulunmayacak, şekere koşunuz, çimentoya, petrole koşunuz, diyerek- ten vatandaşlar durmadan tahrik e- dilecek olursa, ayrıca dıştan gelecek tesirlerin de harekete getırılmış ol- ması bunlara eklenince, o sun'i yok- luk buhranları ve geçen senekı te- essür verici manzaralar, elbette ka- çınılmaz hal alır. Hele memlekette hürriyet nizamının ters anlaşılıp tat- bike konulması, büsbütün bir karışık- lık havası yaratmış bulunursa, neti- cenin nasıl vahamete gıdebılecegı ko- layca takdir olunabilir" Piyasada hâlâ çok zaruri bir takım ithal malları bulunmadığı, üstelik bazı yerli mahsullerin de Milli Ko- sayesinde ortadan çekıldıgı bir sırada yokluk buhranla- rının geçip gitmiş olduğunu göğsünü gere gere soyleyebılmek sorumlu ol- ması gereken bir et başkam için "ziyadesiyle cesur bır hareketti. Muhalifler hükümetin plânsız, programsız gidişinden otedenberi şi- kâyetçi idiler. Başbakan bu iddiaya da dokunuyordu. Ama sadece eski ik- tidarın D.P. ye bir plân ve program devretmemiş olduğunu belirtmekle yetiniyordu. Eskinin bir programı, bır plânı olmaması yenıye aynı yolda yü rümek hakkını verir mi Bütün konuşmalarında olduğu gibi bunda da Menderes, bugün hâlâ bü- yük çoğunluğa mal edilememiş bulu- nan iyimserliğini —ifade — etmişti: "Çünkü iktisadi kalkınmanın en çe- tin safhasını artık geride bırakmış bulunmakta, bu i safhadaki gay- retlerimizin netıcelerını şimdi idrak etmekte ve iktisadi kalkınmanın i- kinci ve daha çok verimli safhasına geçmek üzere bulunmaktayız". Baş- bakanın bu sözlerinin bir gerçeği di- le getirmiş olmasını, muhalifler da- hil bütün vatandaşlar arzu ederlerdi. Ama Başbakanı bu aşırı iyimserli- gınde yalnız bırakmak, pek çok kim- se için, çok daha makul bir davra- nıştı. Başbakan muhalefette tenkitlerinin her zaman yanlış teşhislere dayan- dığını buyuk bir memnunlukla belir- tiyordu: "Görüyorsunuz ki muarızla- 15