memlekette yaygın halde 'olan "Os- man Bölü efsanesi" ne rağmen Genel Başkanın pek çok delegeden Fuad Arnaya gosterılen alâkayı g mediği açıktı. Bunun bir tek sebebı vardı: Fuad Arna Işbırlıgıne taraf- tardı Genel Başkan ise "müstenkif- Bir partinin Genel Başkanının İş- bırlıgı gibi hayati bir meselede "müs- nkif” kalmış olması gerçı aklın ko- lay kolay alacağı bir husus değildi. Genel Başkanların "müstenkif” kal- ması, dünyanın hiç bir yerinde şim- diye kadar görülmemişti. Zira dün- yanın her tarafında Genel Başkanlar partilerine istikamet veren şahsıyet— ler sayılırlardı Ama Osman Bölük- başı, nkif” idi. Müstenkif de- mek ise, fîkrı olmayan adam demekti. Haki k ten Osman lükbaşı, yaz ortasında, Muhalefet partilerinin Mec lis grupları arasında bir işbirliğinin yapılıp yapılmaması gerektiği hususu C.M e Kurulunda görü- şülürken mustenkıf' olduğunu bil- dirmişti. Kendisine itiraz edilmiş, Ge- nel Başkanların müstenkif kalama- yacakları hatırlatılmıştı. Hatırlatan- ların başında şbırlıg aleyhtarı Ab- durrahman Boyacıgiller vardı. Ama Osman olukbaşı ortada vaziyet al— mayı tercih etmişti. Sonra da, part ler arasında işbirliği lâfının en zıyade hararetli olduğu günlerde C.M.P. Ge- nel Başkam her hangi bir f'ıkır der- cinden dikkatle kaçmıştı. C.M.P. liler anlamışlardır ki Osman Bölükbaşı ikir bakımından çok zengin değildir ve tıpkı karikatürlerde olduğu gibi en iyi sembolü bir ses makinesidir. Ses makinelerinin fikre diye tezahürat yapmalarınııı sebe.t;i buydu. Ankara, münevver muhitler- den biriydi. Kongre toplanınca u astırlar basıldığı sırada, C.M.P. ongresi toplanmış o- nel İdare Kurulu tarafından hazırla- . Fakat Genel İdare Kurulu- i Ankaraya zama- degıllerdı Bir mühim meseledeki ihtilâf C.M.P. ileri gelen- lerini birbirinden ayırıyordu. Bu me- sele. İşbirliği idi. Gerçi ihtilâf, sade- ce fikir ihtilâfı i Böyle bir anlaş- mazlık yuzunden parçalanma bekle- meye mahal yoktu. C.M.P. nin başın- dakiler kader bırlıgı yapmışlardı. De- gışık goruşlere sahıp olabilirlerdi, fa- kat sonunda kazanan fikir kaybeden fîkrı yok edıyor kaybedenler kaza— nanlara uyuyorlardı Demokrasi de bu değil miydi ? C.M.P. ıçınde, şimdiye kadar ya- zılanların aksine, hakiki temayül partiler arasında bır işbirliği yapıl- ması lehindeydi. Ne var ki, bir gürül- tücü ekallıyet mevcuttu ve sadece o- nun sesi duyuluyordu. Abdurrahman Boyacıgillerin — hayallerine — kapılan kimse yoktu ve herkes biliyordu ki AKİS, 27 EKİM 1956 —Abdurrahman Boyacıgiller dahil- C. M.P. bu 1 kette tek başına se- çim kaz hatta bugünkünden fazla mılletvekılı dahı çıkaramaz. A- ma ne kadar gürültü yapılırsa C.M.P. o kadar süratle taazzuv eder, ne ka- dar süratte taazzuv ederse C.H.P. den müsavi muamele görmesi ihtimali o kadar artardı. C.M.P. için hakiki ide- al, seçimlere C.H.P. ile müsavi şart- " gibi görüyorlar- dı. CHP. nin bir sadece Hür. P. ile ışbırlıgı yapması ihtimali CM. P. illeri endişeye uşurmuştu Fakat kanaatlerine göre Hür. P. yaptığı muazzam taktik hatası ıle kendi da- lını kendi kesmişti. Böylece C.H.P. ile C.M.P. başbaşa kalıyorlardı. İş- te bu yüzdendir ki Genel İdare K rulunun son toplantısında Osman Bö- Suphi Batur Şanssız — rakip lukbaşıya yapacağı konuşmalarda C e karşı kapıları kapamaması yolunda talimat aradan çıktıktan laylaşıyordu. C.M lar altında Hür P. ancak D.P. n ları arasına duşebılırdı böylece o me- sele de ortadan yo İşte Büyük Kongrenin arefesınde C.M.P. deki hakiki manzara buydu Fakat İstanbullu parti ileri gelen- leri. İşbirliğinin daha müsbet faale ge— tirilmesi taraftarıydılar. C.M.P. muğ- lak vaziye ınmakla bir şey ka- zanmazdı. Belki taktik bakımından faydalar mülâhaza edilebilirdi. Fakat partı "müstenkif Genel aşk n"ı ile mumi efkâr nezdinde çok şey kay- bedıyordu Bu yüzdendir kı Osm an Bölükbaşıya karşı Suphi Baturun des teklenmesi, İstanbulda kararlaştırıldı. Okuyucu mektupları Politikacılar hakkında KİS'in 128 inci sayısında Oku- Ayucu mektupları sütununda Ay- dından Kemal Batur adındaki şah- sın İnönü hakkında kullandığı "si- zin bütün gayeniz eski Milli Şefi Cumhurbaşkanı yapmak, ona mil- leti yeniden köle etmek" tabirini üzülerek, okudum Bu" gibi endişeler ancak memleke- kinin ruhuyla hiç bir zaman bağda- şamamış gafillerdir.. Ahmet Karaman - Elâzığ * KİS'i uzun zamandan beri zevk- e takıb edıyorum Yalnız zaman hede olunuyor. Meselâ son sayınız- daki -127- kapak resminiz.. Bir is- pat hakkı tasarısına tilki kumazlı— ği ile i basmakla idealist, va- büyük bir yanlışlık yapılabilinir ve bir yalancı pehlıvan ortaya çıkar. Nevzat Sözen - Münih Partiler hakkında Rejimin bekası için — kendilerine bu kadar güvendiğimiz akade- mik Hür. P. nin hür düşünceli ele- manlarının gazetelerdeki resimleri- ne bakarken dahi sevinç ve gurur duyuyorduk. Fakat kendisinden şe- refli vazifeler beklenen Hür. P. ha- yati mevzudaki son — hareketleriyle bu güveni âdeta zedeliyor. Yoks bunun için mi tarihti ayrılışlarını yaptılar? vet, AKİS çok haklı! Bütün ka- bahat C.H.P. nin 23 senelik iktida- rında,. , den T. Faik Günen - Trabzon * Ne mal olduğunuz tamamile orta- ya çıktı. Bu memlekette herkes AKİS gibi düşünecek değildir. Sev- gili İsmet İnönünüze ağzının payı verildiğinden beri Hür. P. ne ateş püskürüyorsunuz. Ateş olsanız, cür- münüz kadar yer yakarsınız. Süleyman Çiğdem - Ankara * ecmua hakkında KİS idarecileri, mecmuanın he- pimize ait olduğunu unutmuşa benziyorlar. Son zamanlarda AKİS'- in dâvaları sayfaları doldurmakta. Esasen az olan sayfalar bu suretle okuyucuyu pek alâkadar etmeyen bir mevzu ile büsbütün azaltılıyor. Bu hal mecmuanın kıymetini düşür- mektedir. Eğer bunların okuyucuya duyurulması muhakkak lâzım geli- yorsa, mecmuaya sayfa ilâve edil- mek yoluna gidilmelidir. Özcan Vural - Erzurum