kümet Milli Korunmanın sert hüküm- lerine güveniyor olmalıydı. undan önceki konuşmalarının bi- rinde bakan bir alım satım kontuarı kurulmasına karar verildiğini bildir- mişti. Bu husustaki çalışmalar çok i- lerlemiş bulunuyordu. Yakında tasarı hükümete verilecekti. Bazı ithal mallarının ayrı ayrı fi- atlarla memlekete girmesinin sun'i olarak bir fiat artışı doğurduğuna i- şaret ettikten sonra bakan sözü ge- ne Milli Korunmaya getirdi: "Milli Korunma Kanunu piyasada mal dar- lıiğı doğuracaktır, şeklindeki avazele- rini bu güne kadar fiilen tekzip et- tik". Şaşırmamak imkânsızdı. Ya halk yanlış görüyor, gazeteler yanlış ha— ber veriyorlar ya da sorumluluk yük- lenen kimseler hadiseleri tersınden goruyorlardı -Çünkü bugüne kadar iilen tekzip" edilen hükümetti. İt- hal mallarını bir yana bırakalım, yağ, peynir,' yoğurt, patates, yumurta, hattâ kuru soğan gibi maddelerin yer yer bulunmaz oluşları herhalde artık sesı çıkmay muhalefetin "meş'um" tahrıklerınden ötürü de- ğildi. Bakan devam etti: "Burada e- hemmiyetle işaret etmek isterim ki bugün ekonomimiz bir dönüm nokta- sında bulunmaktadır. Bir çok mah- sullerimizin geçen seneki rekoltelere nazaran bu ok daha fazla mik- tarda olduğu tesbıt edılmıştır Bu ba- kımdan bilhassa cari ihtiyaç madde- lerinin kolaylıkla teminine kavuşmuş bulunuyoruz. İşte bu bizim için bir dönüm noktasıdır". Demek hüküme- tin başarılı iktisadi ve mali siyasetine rağmen işimiz gene Allaha kalmıştı. Havalar iyi gidip mahsul bol olduğu yıllar başarıyı hükümet benimseye- cek fakat durum tersine döndüğü n ayni hükümet hemen feryada başlayacaktı Hattâ ayni mevsim i- çinde hem kuraklıktan, kıtlıktan şi- kâyet edildiği, hem de 'mahsulün bol oluşu sayesinde bir dönüm noktası- na geldiğimiz belirtildiği görülecek- ti. Nitekim bu yıl böyle olmuştu. Da- ha geçenlerde Başbakan İskenderun- da yaptığı- konuşmada bu yıl üçüncü bir kuraklık yılı olduğundan şikâyet etmişti. Hattâ bir kısım buğdayımızı Amerikadan ithal etmek sorunda ka- lacaktık. Şimdi Ticaret Bakam Man- dal inci yukardaki sözleriyle Baş ba- kan'dan ayrılmış oluyordu Aksalın konuşması K onuşanların üçüncüsü C.H.P. ik- tidarının son hükümetinin Maliye Bakanı İsmail Rüştü Aksal idi. Eski bakan. Ticaret Vekilinin basın top- lantısından iki gün önce Antalyada konuştu. Muhalefet hatiplerinin ikti- sadi mevzulara pek yüzden temas et- tikleri, veya zabıta kuvvetleri ile kö- şe kapmaca oynamaktan iktisadi mevzularda halkı aydınlatmağa, ken- di görüşlerini duyurmağa fırsat bula- madıkları bir sırada, eski bir maliye bakanının iktisadi hakkındaki görüşleri çekici olacaktı Aksal "iktisadi —sahada övünülen AKİS, 27 EKİM 1956 mali durum elbette alâka Zeytinyağı ve fiatları Lüks mü, değil mi? başarıları, Türk vatandaşı olarak a- nayasamızda teminat altına alınmış bulunan hak vs hürriyetlerimizin da- raltılması ve kısaltılmasının mazereti ve kefareti olarak" kabul edemiyor- du. "Kaldı ki iktisadi ve mali sahada çizilen bu parlak tablo hakkında da birkaç söz"ü vardı. Aksal, Başbakanın son konuşma- sından birindeki bir cümleyi ele ala- rak "bu parlak tablo"nun aslında na- sıl renkten, ciladan mahrum olduğu- nu açıklamağa çalıştı: "Başbakan bir konuşmasında D.P. iktidarının yap- makta olduğu işleri sayıp döktükten sonra takip ettiği iktisadi ve mali politikayı ve hiç şüphesiz muhalefet- leri kastederek biz bütün bunları dev- letin ve hükümetin icra takatinin tü- kenmiş olduğu ve iflas ettiği iddia o- lunduğu bir zamanda yapmaktayız, diyordu.. Biz takip edilen iktisadi ve mali politikayı çok şiddetli ve ağır da olsa tenkit eden hiçbir mesul mu- halefet liderinin bu politika yüzünden İKTİSADİ VE MALİ SAHADA devletin iflâs ettiği veya edeceğini i- leri sürdüğünü hatırlamıyoruz. Haki- katte biz devletin iflâs etmek üzere olduğu iddiasına sadece sayın D.P. kurucularının muhalefet yıllarında söyledikleri, nutuklarda Tastlamıştık. Dahildeki 1ht1yaç1ar1 karşılamak üze- re icabında kâğıt para basmak hafta- nı ortadan kalkmadıkça milletlera- rası infaz kabiliyetini haiz bir icra e iflâs kanunu bulunmadıkça dev- letlerin iflâs etmesinin bahis konusu olamıyacağı aşikardır. Yalnız şu var ki her ne kadar devletler hukuki mâ- nada iflâs etmezlerse de hatalı ikti- sadi ve mali politika neticesi olarak bir memleketin iktisadi ve mali ha- yatında emniyet ve istikrardan eser kalmayabilir. — Fiatlar — alabildiğine yükselebilir hayat pahalılığı ve geçim zorluğu geniş vatandaş zümrelerini içtimat sefalete maruz bırakabilir. Geniş vatandaş kitlelerinin istismarı pahasına servetlere garkolan vurgun- cular türeyebilir ve sonunda cereyan eden hâdiselere arka çevirmekte inat- la ısrar edenler ve hattâ iktisadi ha- yattaki keşmekeşi ve fiatlardaki de- vamlı yükselişi bir nevi refah alâme- ti gıbı göstermeğe gayret edenler çaresiz kalarak bu facialı gidişi zabı- ta tedbirleri ile onlemege çabalıyabi- lirler. Dışarda ise, bu hatalı mali ve iktisadi politika yuzunden taahhütler zamanında ifa edilmeyebilir, memle- ketin mali ve ticari itibarı kökünden sarsılabilir, taahhütler yerine getiri- lemediği için dış âlemde o memleketi rencide edecek neşriyat yapılabilir. Bu yuzden kalkınma hareketlerinin devamı için zaruri olan kredi imkân- ları daralabilir, ve bütün bunların so- nunda bizzat b memleket ve o mem- leketin gelecekteki kalkınma hamle- leri zaafa uğrar". Bu cümleleri, ile Aksal, Menderesin itibar etmediği “"kit abi"lerden oldu- ğunu ortaya koyuyordu Söyledikleri hem kitaba uygundu m de birkaç senelik tecrübelerimizle teyit edilmiş- ti. Daha sonra Aksal, Başbakanın mil h gelir ve bütçe bakımlarından dun ile bugünü karşılaştırmasına doku- narak bu karşılaştırmalarda madal- yonun sade bir yüzünün gösterildiği- ni belirtmiş ve şunları söylemişti: "Fakat milli gelir ve bütçe mevzuun- de asıl dikkate şayan olan nokta 1953 yılından itibaren hakiki milli gelirin ve bütçelerin fiili hizmet gücünün artmadığı, aksine azaldığı hakikati- dir. İktisadi hayatımız ilk yılları çok müsait şart ve imkânlarının neticesi olarak kaydettiği oldukça ehemmi- yetli gelişmeye mukabil takibinde 1s- rar edilen hatalı mali ve iktisadi po- litika yüzünden 1953 yılından itiba- ren nisbi bir duraklama ve hattâ ge- rileme devresine girmiş bulunmakta- dır". Eski bakam, bu sözlerinden ötürü, aşırı kötümser bulacak kimseler çı- kabilirdi. Fakat iktisadi ve mali is- tatistiklerimizden — iktisatçıların çı- kardıkları netice de eski bakanın söy- lediklerinden pek farklı değildi. 17