OLUP BİTENLER Fakat Baturun taraftarları bile bili- yorlardı ki Bölükbaşıyı bu sefer yen- mek ihtimali azdır. Buna rağmen her türlü münakaşanın üstünde, Bö- lükbaşıya karşı alınacak her rey C. P. nin işbirliğine ne kadar taraftar gösterecekti. Tahtakılıç, Bornovalı ve Kök "Baturcular"ın ve İşbirliğinin- şam- piyonlarıydı. Bu satırların basıldığı sırada, İhti- mal ki Cebeci sinemasında delegeler başta Bölükbaşı, partinin ileri gelen- lerini alkışlamaya başlamış olacak- lardı bile. Ama Kon,; grede her şeyin sükünet 1ç1nde geçmeyeceği muhak- haktı. Zira İşbirliğine aleyhtar gü- rültücü ekalliyetin karşısına İşbirli- ğine taraftar uyuşuk ekseriyet bu se- fer ağzı bağlı olarak çıkmayacaktı. Elbette ki kopacak gürültü karşısın- da iktidar organı "C.M.P. dağılıyor, parçalanıyor" diye — feryad edecekti. Ama her şey gösteriyordu ki CM.P. liler Hür. P. nin kompleksine kapıl- mayacaklar, iddialara cevap yetiştir- meye kalkmakla vakit geçirmeye cekler, bilâkis her Demokraside oldu- ğu gibi birbirlerile mücadele ederek partilerinin resmi görüşünü tesbit o- deceklerdi. Hayatiyeti olan ve siya- si parti sıfatını hakeden teşekküller- de işlerin böyle cereyan ettiği aşikâr- dı. YURTTA Şimdilik bir tek tahmin yapılabi- lirdi: C.H.P. İşbirliği kapılarım ara- lık tutacaktı. Zira bizzat Işbırlıgı a- leyhtarları bile aslında C.H.P. ile savat esası üzerinden 1şb1rlıg1nın n hararetli taraftarıydı. C. H.P. Canlanan uyuşuklar u haftanın sonunda, elinizdeki A- KİS'in satışa çıkmış olduğu bir saatte İstanbulda, Taksim gazinosu- nun büyük salonunda İsmet İnönü C.H.P. İl Kongresinin delegelerine ve bırakırlarsa, dınleyıcılerıne- hi- taben son rotuşlarım bir kaç gün ev- vel yapmış bulunduğu Konuşmasına başlayacaktır. İhtiyar Genel Başka- nın yüzünde memnun bir eda görecek kimselerin hayret etmemeleri lâzım- dır. Eski parti, görülmemiş bir can- lılık içindeydi ve ...İsmet İnönünün ren adı verilen ikinci bir erkek to- runu -ÖÜmer İnönünün oğlu- geçen haftanın sonunda dünyaya gelmişti. Eski partide hakikaten küllerinden silkinmiş bir hal vardı. Sanki parti- ye gençlik aşsa yapılmıştı. Başta es- ki Başbakan Şemseddin Günaltay, acul Kasım Gülekten ağır İsmail Rüştü Aksala kadar herkes kolları sı- vamışa benziyordu. Doğrusu istenilir- se İktidardan gelen hücumlara Muha- lefetten gelen hücumlar eklenince H.P. de bir tesanüd havası kendili- gınden doğmuştu. Üstelik umumi ef- kar, Işbırlıgı meselesinde. Hür. P. nin yaylım ateşinin havai fişeği olduğu- na süratle Aanlamıştı ve ilk bir kaç gün aleyhte esen 12 rüzgâr şimdi lehe dönmüştü. Bunun bir sebebı eski par- tinin bu meselede ha olduğunun anlaşılmış bulunması, bır diğer sebebi Hü nin bilhassa İbrahim Öktem Ve Turan Güneş marifetile tamiri çok güç potlar kırmış olman, Üçüncü s bebi de C . nin ağırbaşlılık ve 01 gunluğunu muhafaza etmeyi başara- bılmesıydı Hakikaten Hür. nde, C. yi bile çok geride bırakan bir Şekılde kelimenin tam manasıyla hor kafadan bir ses çıkarken hücuma uğ- ramasına rağmen C.H.P. saflarında batılı manasıyla bir "parti disiplini" nin büküm sürmesi iyi karşılanmıştı. Gerçi Şemseddin Günaltayı bir kap- lan yapan, İsmail Rüştü Aksalı bir seyahatin dönüşünde ayağının tozuy- la bir parti kongresine koşturan biz- P.P. Genel Başkanının büyük taktik ha tasıydı. Ama 'muharrik ne olursa olsun, son hadiselerden fayda- lanan tek siyasi teşekkül C.H.P. ol- muştu. Hele İstanbul İl Başkanlığı mese- esi de hemen bütün partililerin arzu- ladığı şekilde, yanı İlhamı Sancar gi- bi dinamik bir şahsın iş başına gel- mesiyle halledilirse C.H.P. hakikaten dönemeci döndüğünü millete ispat e- decekti. S.eçimin manası lhami Sancar resmen Parti Meclisi azası kalmayı, İl Başkanlığına ter- cih ettiğini bildirmişti. Ama bunun altında yatan esrar, oldukça şahsiydi. İlhami Sancar avukattı ve C.H.P. nin bütün genç nesli gibi -Akaldan Dic- leliye, Erimden Satıra, Barutçudan, Sirere kadar..- iktidardayken politi- kayı servet temini vasıtası saymadı- ğından hayatını çalışmakla kazan- mak zorundaydı. Ilhamı Sancar ıyı Kasım Gülek Acul politikacı avukattı da. Ama İl Başkanlığı yap- tığı sırada bütün gücünü bu vazifesi- ne verdiğinden âdeta iflâs etmişti. Halbuki geçinmeye — mecburdur. İl Başkanlığından ayrıldıktan — sonra- dır ki müşterilerile meşgul olmak fırsatını bulmuştu vs böylece yo- kuş yukarı çıkmaya yem başla- i vaziyeti oldukça iyiy- i. Tekrar İl Başkanlığını kabul etmesi, sefalet günlerine avdetten başka mana taşımayacaktı. Zira İl- hami Sancar gene bütün vaktini par- tiye hasredecek, — müşterileri kapalı buldukları kapıdan gene dönüp, gide- ceklerdi. Bu bakımdın, mazeret kuv— vetliydi. Ama, eğer C.H.P. nin İstanbul teş- kilâtı ıçınde o çapta bir başka adam bulunsaydı, İlhami Sancarın yakası bırakılabilirdi. Ne var ki kabahati, istenilen başkan olmasıydı ve parti- nin kendisine ihtiyacı vardı. Cumar- tesi günü seçilecek ölen başkan, C.H. P. yi İstanbulda fiilen seçimlere gö- türecek başkandı. İstanbul ise, en mühim merkezdi. Partinin orada gös- tereceği faaliyet, memleket ölçüsün- de ehemmiyet taşıyacaktı. Öteki a- dayların ekserisi "iyi adam"lardı. A- ma İlhami Sancar değillerdi. I yüzdendir ki bu haftanın içinde muhtelif hizipler arasında ya- pılan anlaşmalar hiç kimseyi tatmin etmiyordu. Hatta İlhami Sancann "her türlü yardım" vaad ettiği grup bile delegelere sempatik değildi. Ni- tekim "Sancara rağmen Sancar" tezi, az zamanda alâka topladı. Parti İl- hami Sancara vazifeyi — vermeliydi. Sonra isterse, o istifa etsin. -Ki San- carın, bunu kabul zorunda kalacağı muhakkaktı-. Yalnız genç avukatın mazereti de partililer tarafından göz önünde tutulmalıydı İlhami Sancardan başka birini se- çecek İstanbul İl Kongresini muvaf- fak olmuş saymak kolay olmayacak- tı. Eski parti öyle bir yoldaydı ki, herkesin kendisine — düşen vazıfeyı yapması şarttı. Bir çok vatandaş "şu Demokrasi kurulsun diye parasını değil, canım da değil, hepsinden kıy- metli olan hürriyetini tehlikeye ko- yarken biraz daha alçak geçim sevi- yesi insanları kendilerinden bekleni- leni yapmaktan alakoymamalıydı. Meşhur nutuk ongrenin arefesinde, müşkül mev- kide bulunan İlhami Sancardan ibaret, değildi. İsmet İnönü de mükel- lefıyet altındaydı. Zira bu haftanın sonunda bütün bir milletin gözü ihti- yar fakat, meşhur Time mecmuası- nın tabirile "çakı gibi"- liderin du- daklarındaydı. Konuşmasında, alaka- ya lâyık olmak — mecburiyetindeydi. Fikirlerinin yuksek bir seviyede kal- ması, buna rağmen C.H.P. nin elle tu- tulur düşüncelerini bilmek isteyenleri tatmin etmesi lâzımdı. Gürültüsü bu kadar büyük nutukların, nutuk sa- hipleri için handikap teşkil ettiği mu- hakkaktı ütü i İnönüden, daima normalin üstünde şeyler beklemiyorlar mıydı? AKİS, 27 EKİM 1956