"Filhakika, sevgili hemşehrilerim bir an için bu sözlerin doğru olduğu- nu düşününüz. Buna herkes ve ecne- biler ne der? Ne düşünür? Böyle ko- nuşan bir eski Başvekıldır O böyle söylediğine göre, Türkiye'nin ahva- linde bir bozukluk vardır diye düşü- nebilirler. Dünyanın görülmemiş bir hızla ilerlediği bugünkü devirde, Tür- kiye eğer 6-7 senedir yerinde sayı- yorsa, bu düşmanlarımızın iştihasını tahrik edecektir. Bizimle beraber yü- rümek isteyen dost ve müttefikleri- mizi de meyus etmekten başka birşe- ye yaramıyacaktır. Muarızlarımızın memleketimizi göstermek istedikleri şekilde bir Türkiye, 6-7 senedir yerin- de sayan, bir de borçlara mustagrak olan bir Türkiye, dostları ve mütte fikleri için ancak bir tehlike teşkil e- debilir. Dostlarımız ve müttefikleri- miz böyle dıyebılırler ve bize el uzat- mayabilirler Böyle şey nasıl olabilirdi? Hic ec- nebiler bir adamın sözlerine kulak mı verirlerdi? Hele Demokratik re- jimleri bilen ecnebiler!. İşte İngilte- rede iktidar Muhalefeti, Muhalefet İktidarı milli menfaatlere alenen hı- yanet etmekle suçlandırıyordu ve A- merikada Stevensonun Cumhuriyetçi- ler Hakkında söyledikleri Günaltayın D.P. hakkında söylediklerinden bin kat daha ağırdı. Ne oluyordu? Hiç! Amerikalıların bizim Muhalefetin te- ranelerine göre hareket edeceklerini belirtmekle Adnan Menderes bizzat kendi iktidarını küçümsemiyor muy- du? Adnan Menderes kendisine Hücum ettikçe, uyuklamaktan olan Şemsed- din Günaltayın kaplan kesildiği gö- rülüyordu. Üstelik mücadelenin eş silahlarla yapılmaması umumi efkârı kendiliğinden eski Başbakanın tara- fına çekiyordu. Sonra unutulmama- lıydı ki Şemseddin Günaltay mem- lekette iyi şöhreti bulunan bir politi- kacıydı ve böylelerini yıpratmak ko- lay değildi. Hatadan dönüş B u hal, haftanın ortasına kadar de- vam etti. D.P. Genel Başkanı si- nirlerine hakim olamaması yüzünden gırıştıgı polemiğin hem — kendisine, hem de D.P. ye olan zararım ancak Aydında farketti. Ama orada da söz- lerim kesemedi, hatta Aydında "bun- lara bir de Denizlide cev ap ve- recek, sonra işime bakacağım" dedi. Hakıkaten Denizlide de aynı şeyleri tekrarladı. Şemseddin Günaltayı "a- cemi politikacı" olarak tasvir ediyor- du. Politikada Aacemiliğin bir delili diye de C.H.P. nin 1950 seçimlerinde kaybetmesini — gösteriyordu. kat paratoner şimşekleri çekmeye başla— mıştı. Menderese İsmail Rüştü Aksal da cevap verdi ve cevabı çok beğenil- di. Seçimleri kaybetmek, bir Demok- raside seçimleri kazanmak kadar ta- biiydi. O halde D.P. Genel Başkanı C.H.P. nin seçimleri kaybetmesine niçin "can verme" dıyordu” İktidar- dan düşmeyi "can verme" addeden bir zihniyet, Demokratik olamazdı. AKİS, 27 EKİM 1956 - Zorlu milletvekilleri Yırcalı Refakat Adnan Menderes Denizlide hatasın— dan dönme yolunu tutmuştu P. o zamana kadar hakikaten çok Za- rara uğramıştı. Muhalefet partileri iktidardan gelen hücumlar karşısında tesanüdü muhafaza zorunda ©Oo - larını ve bunun için de fedakârlığı sadece C.H.P. den beklemenin hatası- , herkesin kendisine düşeni yapma- sı gerektiğini anlamış görünüyorlar- dı. Umumi efkâr D.P. Genel Başka- nının tenkidlerini kuvvetli bulmamış- Nihayet büyük kütleler Muhalefe- te ve İktidara karşı muamelenin de- ğişik olduğunu gözlerile gördüklerin- den rejim bahsinin ehemmıyetını elle tutulur şekilde — farketmişlerdi. Hal- buki bunlara hiç lüzum yoktu. Adnan Menderes İzmire ayak bastığında partisi içinde bugünden çok kuvvetliydi ve Muhalefetin o tarihte gösterdiği perişan manzara D.P. mil- letvekillerinin içine muvakkaten su serpmişti. Partiye karşı gösteri Z ira Ankarada bir çok siyasi şah- siyet, Adnan Menderesin son se- yahatini D.P. içindeki durumunu Meclisin açılması arefesinde kuvvet- lendirmek maksadına bağlıyordu.. Ge— nel Başkan her gittiği yerde "hükü- met işlerinin iyi gitmekte oldugundan haberdar bulunduğunuz içindir ki bizleri bu derece büyük heyecanla karşılamaktasınız", "şu muazzam ka- labalığın heybetı bizi tasvip ettiğini- zin delilidir" veya "gözlerinizden bi- ze 1man1a bağlı olduğunuzu anlıyo- rum" gibi cümlelerle konuşmalarını süslemişti. Validen yazılı tebliğ aldığı için meydana gelen bir memurun ve- ya müessesesi tarafından oraya gön- derilen bir işçinin bu sözlerin muha- tabı olmadığı ortadaydı. D.P. Genel Başkam radyolarda okunan bu cü lelerle asıl başka yerlerdeki ve bıl— hassa D.P. grubundaki taraftarlarına hitap ediyordu. YURTTA OLUP BİTENLER Fakat açık taktik hataları Demok- rat bazı çevreleri hakikaten üzmüştü. D.P. nin seçimleri kazanmak için bir şeyler yapması İlüzumuna ve bunda geç kalındığı takdirde yaya kalına- cağı hakikatine bu çevreler inanıyor- du. Memlekette partinin durumunun gösterilmek istendiği gibi toz pembe olmadığı aşikârdı. Muhalif parti kad- rolarının dışında umumi bir Muhale- fet havasını vatanın sathında hisset- mek imkânsızdı. D.P. için asıl teh- lıkelı olan oydu. Şimdi Genel Başka- nın seyahatinin yarattığı hava bunu arttırmaktan başka işe yaramaya- caktı. Acaba Adnan Menderes, taraf- tarlarının ağızlarından eksik etme- dikleri politik taktikçilik hassalarını artık kayıp mı etmişti? Muhalefetı niçin tesanüde — sevketmişti, yük kütlelere bu memlekette Muhalefete ve İktidara karşı değişik muamele e- dildiğini neden ayakla/rina kadar gi- derek hissettirmişti? İnsanları hak- sız, gayriımüsavi muameleden daha fazla rencide eden, onların hislerini perçinleyen bir şey var çok şeye tahammül mümkündü, ama bilhassa Türk milleti bir kımseye karşı haksız muamele edildiğini gö- rünce kendiliğinden onun tarafım tu- tardı. Bu haftanın başında bazı Demok- ratlar kendi kendilerine soruyorlardı: — Bizim Genel Başkan eski ikti- darı Türk milletinin kudretini hiç takdir etmemiş olmakla suçlandırı- or. Ama acaba biz, onun hislerini takdir edebiliyor muyuz, onun gönlü- nü kazanmanın yolunu iyi seçiyor muyuz?" Bu sualın cevabı, pek çok kimse i- çin "hayır"dı. Parti tesanüdü B elki de parti içinde değişik düşün- celere sahip kimselerin çokluğu- dur ki geçen haftanın son gu ü Lâ- lehdekı "Lâle düğün salonu"nda is- kemlelerin havada uçmasına yol aç- mıştı. O gün salonun civarında polis ve polis gorevlılerın köşe başlarında bek lediğini görenler, salonda muhalefet partilerinden bırıne ait bir toplantı olduğunu sandıla Halbuki içerde bir müddetten beri devam eden D.P. Ocak kongrelerın— den birisi, Kumkapı Nişancası ocağı- nın kongresı yapılıyor ve partililer- den başkası, hattâ gazeteciler dâhi alınmıyordu Nitekim, o gün civardaki polisleri görerek salona girmek isteyen bir ga- zeteciye önce Toplantı ve Gösteri Yü- rüyüşleri Kanunundan ve içerde ta- mamen hususi bir toplantının yapıl- dığından bahisle güçlük çıkarılmak istenmiş, fakat tam bu sırada baş- layan gürültüler, kapıdakileri de salona çektiğinden gazeteci toplantı- ya girebilmişti. — Dışarıdaki polisler önceden bizzat D.P. yüksek kademe- leri tarafından, çıkabilecek muhtemel hadiselere karşı çağrılmıştı. Esasen iktidar partisinin ocak kongrelerinde İstanbul teşkilatındaki Sarolcular ile 7