ler çoktu. Fakat bunların hiç birinin, arzularını yerine getirmelerine müsa- ade edilmemişti. Şemseddin Günalta yın hazır bulunduğu parti kongrele- rinde kapılar pencereler delikler ka- patılmış, içerisi hamam haline sokul- muş, boğulacak hale gelenler olmuş- tu. Verilen yemeklerde sivil, hatta resmi polislerin mevcudiyeti muşahe— de edilmişti. Yalnız eski Başbakanla değil, halen milletvekili olan ve D.P. kabinelerinde bakanlık yapmış şahıs larla vatandaşların goruşmelerı tah- ditle uğramıştı. O kadar ki pek ço kimse Hür. P. kurucularına: "— Bu nasıl şey, diye sormuşlar- ım. Siz D.P. deyken sizinle rahatça konuşuyorduk; Siz n ayrıldı- nız, sisinle konuşmak yasak edildi". Simdi ise Adnan Menderesin dolaş- ması sırasında halkın yollara çıkma- sı temin ediliyor, memurlar karşıla- ma törenine katılmak üzere sevkedi- liyor. alkışlar ve "candan tezahürat" resmen arzulanıyor, bayraklar ası- liyor, kurbanlar kestırılıyordu Bu halin büyük kütlelerin yuregını eze- ceği düşünülmemiş miy Merkezdeki bazı Demokrat çevre- lerin "büyük taktik hatası" dediği, işte buydu. Azıcık psikoloji bilgisi, o kütlelerin nasıl ruh haletine düşecek- lerini anlamaya yeterdi. Buna ne lü- zum vardı? Toplantı ve Gösteri Yü- rüyüşleri Kanunu rejimle alâkalı ka- nunlar içinde büyük kütleye intikal eden tek kanundu. Onun tatbikatı hakkında böylesine bir fikir vermek hata olmuştu. Kanun çıkarken den- mişti ki "secime daha çok var, halkın işinden gücünden edilmesine göz yum mayacağız" Ama işte, Adnan Men- deresin ziyareti vesilesiyle bizzat ida- re âmirleri * halkı işinden gücünden ediyorlardı. Hakikaten bu degışık muamele bu farklı davranış Egede D.P. nin a- leyhinde zaten mevcut havayı bus— bütün arttırdı. Francala yiyen insan- lara karşı kara ekmek yiyenler na- sıl hasedle bakarlarsa, hatta içlerin- de hiddet duyarlarsa 'Muhalefet par- tılerının ileri gelenleri bahis mevzuu olduğu zaman toplanmaktan, alkış- lamaktan hatta konuşmaktan men edilen bir çok Egeli D.P. için aynı şeyleri düşündü. Halbukı iyi bir tak- tikci bu hataya düşmez, bu ihtiyat- sızlıktan çekinirdi. Kaldı ki Adnan Menderes bütün konuşmalarını Mu- halefete karşı çok ağır hücumlara hasretti. Bunların büyük ekseriyeti, şahıslara' hücumlardı. Muhalefet a- leyhindeki en sert sözlerin meydan- larde, mitinglerde, resmi makam sa- hıplerının yanında söylenmesi, konuşanların her türlü yardımdan faydalanmaları aklıselim sahibi Ege- liler nezdinde hiç de iyi karşılanma- ı. D.P. Genel Başkanının gezip do- laştığı yerlerde dudakların ucuna bır tek sual geliyordu: "Vay, reji halde imiş!" Hiç bir şey Muhalefetın şikâyetlerine, bundan fazla hak v diremezdi. Durup dururken buna yol açmakta ne mana vardı? İşte bu AKİS, 27 EKİM 1956 haftanın başında Genel Başkanlarını tenkid eden Demokratların hayal su- kutuna uğrama sebeplerinden biri buydu. Muhalefeti uyandırma akat hayal sukutunun ikinci bir sebebi vardı. Muhalefet partileri kendi beceriksizlikleri yüzünden bir- birlerine gırmışlerdı ve topyekün Mu- halefet umumi efkâr önünde son de- rece kötü bır not almıştı. Dünyanın bütün nutukları, dünyanın bütün hü- cumları İktidar için bundan büyük fayda sağlayamazdı. Ağızlara sakız edilen İşbirliği hikâyesinden gına gelmişti, hele partiler ileri gelenle- rinden bazılarının başka muhaliflerin şahısları aleyhinde bulunmaya baş- lamaları, dün dostça konuşanların bugün neredeyse, selâm sabahı kese- cek hale dönmeleri Muhalefetin pres- tijini çok kırmıştı. Bu vaziyet karşı- sında İktidar partisinin Genel Başka YURTTA OLUP BİTENLER sin o sözlerinden sonra Hür. P. için- de aklı selimin sesi duyulmaya baş— ladı. Hürriyetçiler -ihtimal ki " bence CHP. den iyidir" diyen Hasan Kangal bile..- hatalarını anlamışlardı. lşbırlıgının lüzumlu olduğunu, akade- mik mülâhazaların fayda sağlamadı- ğını görüyorlardı. İnönünün yapa- madığını Menderes yapmıştı.. Böyle- ce D.P. Genel Başkam bir defa daha C.H.P. Genel Başkanının yardımına koşmuştu. İşte bu, Demokrat çevre- lerde büyük hayret uyandırdı. Bir profesyonel taktikçi böyle hataya na- sıl düşebilirdi? Fakat D.P. Genel Baş kanının CH P. Genel Başkanına yar- dımı bundan ibaret kalmadı. Adnan Menderes, suni olduğu aşi- kâr bir taktikle İzmirde Muhalefetin siyasethanesinde cereyan edenlerden hiç haberdar olmadığını — söylemiş, bilgisinin kulaktan dolma bulundu- u ileri sürmüş, kendisine has ta- vırla ellerini açarak: Menderes İzmir'de karşılanıyor Ya.. ya.. nına düşen, hadiselerin üstünde kal- mak, Muhalefetin haline iğneleyici bir kaç kelimeyle dokunup geçmek, onlarla hiç meşgul olmamak,onları düştükleri nisyan kuyusunda bırak- mak ve yoluna devam edip gitmekti. Fakat D.P. Genel Başkam, sinirleri- ne maalesef hakim olamadı ve tak- tik hatalarının en büyüğünü böylece işledi. vvelâ, İzmirde Cumhuriyet mey- danını dolduranlar Adnan Mendere- sin ağzından Muhalefete karşı sert hü cumlar duymuşlardı, İşin daha garibi, bu hücumlar Hür. P. ne müteveccih- ti. Halbuki Hür. P. Işbırlıgını acaip tutumuyla, komplekslerıle sekteye uğratan partiydi. Onlara hücum, on- ları otomatik şekilde öteki muhalif partilere itecekti. Nitekim Mendere- Şşa.. şa.. ESHOT çok yaşa! "— Belki hata benim sevgili İz- mirlilerim.. ne yapayım hiç va- kit' bulamıyorum demişti Sonra da o siyasethanede cereyan edenleri nasıl büyük alâkayla takip ettiğini ortaya koyan onuşmalar yapmıştı. Üstelik, Fevzi Lütfi Kara- osmanoğlunun mükemmel şekilde he- men o gün belirttiği gibi, herkes bi- liyordu ki Muhalefetin İşbirliği me- selesi D.P. siyasethanesinde üzerinde en fazla durulan meselelerden biridir. Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu bu yü: den Adnan Menderesin kaç geceler uykusunun kaçtığını iddia etti. Ad- nan Menderesin uykusu kaçıyor muy- du, elbette ki bilinmez. Ama İzmir- den içerlere dogru gidildiğinde görül- el Başkanı Muhalefetin her sözünü, her hareketini dikkâtle 5