s P O R Futbol İş yumruğa kalınca G eçen hafta, Pazar günü Şeref stadında oynanan Sarıyer - Bey- lerbeyi maçında hakem Semih Zoroğ- lu Sariyerli bir futbolcu tarafından sahanın ortasında dövüldü. Haber spor çevrelerinde bir bomba tesiri yarattı. Hakeme karşı -ne kadar eh- liyetsiz olursa olsun- bir sporcunun el kaldırması hoş görülecek neviden bir hareket değildi. Son senelerde sa- halarda neler olmamıştı. Ama ha- kem dövülmemişti. Esasen Semih Zoroğlu spor muhitinde efendiliği ve hakşinaslığı ile tanınan bir şahıstı. Kararları ölçülü idi. Onun büyük id- diaları yoktu. İdare ettiği maçlarda halkın ağır protestolarına hedef ol- mamıştır. Basın kendisini daima sem- yatta olduğu gibi, ani heyecan ve surprızlerden hoşlanılmaya başlandı" sözüne hak verdiler. Zira 90 dakika- lık mücadele, tam bir kör döğüşü ha- linde cereyan ederek seyircilere ne zevk verdi, ne de lezzet.. Maç boyun- ca bir güzel hareket, bir kuvvetli şut boş yere beklenildi. Eğer Vefa'lılar ellerine geçen müteaddit fırsatı heba etmeselerdi, şüphesiz sahadan mağ- lüp çıkmıyacaklardı. Galatasaray'ın iki yan hafinin iyi günlerinden birin- de olmamaları -keza müdafaa da- takımın ahergini bozmuş, insicamı kaybettirmişti. Bu durum karşısın- a hücum hattı ile müdafaa arasında en ufak bir rabıta kalmamıştı. Vefa yarı sahasındaki beş muhacim, bütün oyunca kendilerini muhasara altında hissettiler. Oyunun bitmesine doğru K. Ali'nin attığı gol, Galatasaray'a Federasyon Galatasaray - Vefa maçından görünüş Gol değil, patik bulmuş ve teşvik eder mahiyet- te yazılar yazmıştı.' Boyle bir adama yumruk atmak!. Üzüntü uyandıran cihet buydu. Elbette adli makamlar ifa müdahele edecek ve bir sporcu olmaktan ziyade alelade bir müteca- viz olan bu ateşli futbolcuya hak et- tiği cezayı verecekti. Ama bir de bu- nun yanında teşkilâtın hâdiseyi nasıl karşılayacağı — meselesi vardı ki asıl merak edilen oydu. Ağır hareket et- mek ve mevzua lâyık olduğu ehem- miyeti vermemek, ilerde daha nahoş ve üzücü hadiselere yol açabilirdi. Federasyon Kupası ecen hafta yapılan Galatasaray - Vefa maçını seyredenler, "Futbol XIX. asrın sporudur. Zamanımızın insanına heyecan vermekten uzaktır. Çünkü artık sporda da, tıpkı edebi- AKİS, 27 EKİM 1956 ofsayt!. Kupasında bir tur atlatıyor ve Vefa'- yı turnuva dışında bırakıyordu. Doğ- rusu Yeşil-Beyazlı takım bu akibeti hak etmemişti. Mevsimin en güzel maçı eçen pazar Mithatpaşa stadın- dan çıkan binlerce seyirci şu ka- naata varmıştı: "Fenerbahçe Kasım- paşadan üç senelik hıncını bir tak- sitte aldı". Sayı levhasının 6'yı gös- terdiği bu maçta, Sarı-Lâcivertli ta- kım son senelerin en güzel oyununu çıkarmıştı. Taraftarlar memnun, fut- bolcular memnun, hatta Şeref trübü- nünde maçı heyecanla takip eden lâ- civert rölöve şapkalı İkinci Başkan man Kavrakoğlu da memnundu. Kavrakoğlu bu memnuniyetini her gol atılışında etrafındakilere tebes- sümler dağıtmakla — ifade ediyordu. Eğer arada bir "kongre ne zaman yapılacak" sözü ortaya atılmasaydı, diğer idareciler de hayatlarından memnun olacaklardı. Lâkin bu dü- şünce, kazanılan başarıları sindire sindire, övmek ve benimsemek imkâ- nını bırakmıyordu Antrenör Sze- kelly'nin meşhur duvar sistemi -İkin- ci Dinamo maçında bu duvar istimlâ- ke tabi tutulmasına rağmen bu maçta genç ve enerjik Fenerbahçeli genç- ler tarafından' muvaffakıyetle tatbik edildi. Bu sefer iki orta haf geriye değil, ileriye çalışıyorlardı. Gerek Na- ci, gerek Necdet bu vazifede muvaf- fak oluyorlardı. Topu yere indirdik- leri vakit Kasımpaşa takımım saha- dan siliyorlar ve hemen ceza çizgisi içersine dalı veriyorlardı. Gol adedinin mutat hilâfına 6ya yukselmesı bu sa- yede mümkün o Beşiktaş döndü mniyet mağlübiyetinin — akabinde şöyle bir başlarını dinlemek için komşu İsraile kadar uzanan Beşik- taşlılar, maalesef bazı hadiseler yü- zünden orada da umduklarım bula- madılar. İlk iki maçın beraberlikle bit mesi, Siyah-Beyazlı idarecilerin can larını sıkmıştı. Hakemin bitaraf ha- reket etmemesi bu beraberliğe sebep olarak gösteriliyordu. Fakat sonradan bu hadiseleri unutturacak daha him bir hadise cereyan etti. Gerıde bıraktığımız haftanın Cumartesi günü Kudüste oynanması icap eden maçın elçimiz tarafından iptal edilmesi Be- şiktaşlıları müşkül durumda bıraktı. Organizatör oynanmayan maçın Za- rarını Beşiktaşa yüklemeye kalkmış- tı. Beşiktaşlı idareciler ise bunu ka- bul etmediler İsrailden ayrılış işte böyle oldu... Güreş Mindere çıkmadan önce Viran bir binadan kurtulup konfor- lu bir otele yerleşen Güreş Milli Takımımızın kampı nihayet geçen hafta -Mehmet Kartal hariç- kadro- sunu tamamlamış bulunuyordu. Mel* burn olimpiyatlarına bir hafta kalın- caya kadar bu 24 kişilik kadro mu- hafaza edilecek ve bir hafta kala seç- meler yapılarak nihai takım, tesbit e- dilecekti. Yalnız bu nihat takımın tesbiti işi, münakaşaya yol açıyor- du. Antrenör Celâl Atik'e göre Mel- burna minderde galip gelen gitmeliy- di. Yaşar Doğuya göre ise, gidecek güreşçilerde bir de temsil . kabiliyeti aranmalıydı. Bu iki zıt fikrin hangi- sinin tercih edileceği henüz belli de- ğildi. Bu mevzuda selâhiyetle konuş- ması icap eden Vehbi Emre ise uzun müddetten beri susmayı daha iyi bu- luyordu Celâl — Atik'in evvelâ Hüse- yin Erkmen'i yardımcı antrenörlüğe kabul etmiyeceği şeklinde ortaya a- tılan dedikodular sonradan bizzat Ce- lâl Atik tarafından "Ben Hüseyin Erkmen'i severim müşterek mazimiz var, iyi arkadaşımdır. Onunla bera- ber çalışmayacagım da kiminle çalı- şacağını" sözleriyle tekzip edilmiş bulunuyordu. 38