lıktan gelmek, onun — temsilcilerini devlet kesesinden verilen ve yaban- cılar şerefine tertiplenen ziyafetlere, kabul resimlerine çağırmamaktan çok daha büyük ihtilâtlara yol a- çacak ehemmiyettedir. Hükümet ]%çkleyen münhaller Onümüzdeki hafta içinde Başba- kan Adnan Menderes resmi bir ziyarette bulunmak Üüzere Afganis- tana gittiğinde kendisine muhteme- len bir Dış İşleri Bakan Vekili refa- kat edecek ve bu Bakan Vekili -he- men bütün Bakan Vekilliklerinde ol- duğu gibi- Ethem Menderes olacaktır. Zira biten hafta içinde kabinede mün- hal bulunan çok mühim Dış İşleri Bakanlığına bir tayin yapılması hu- susunun ele alındığına dair hiç bir belirti yoktu. FFakat — Başbakanın memleket dışına çıkması başka bir meselenin daha üzerine dikkat nazar- larım çekecekti. Acaba Cumhurbaş- kanı, Başbakan vekilliğine kimi ta- yin edecekti? Böyle hallerde Ethem Menderes son derece faydalı oluyor, şahsiyeti itibarile ihtilâla — meydan vermiyordu. Fakat Afganistan seya- hati sırasında o da yurttan uzak bu- lunacağından bir tercih yapmak ge- rekiyordu. Akla gelen isim, Bayındır- ık Bakanı Muammer Çavuşoğluydu. Kabinede hâlâ üç bakanlık mün- hal duruyordu. Bunların içinde bir tanesi daha son derece mühimdi: Milli Savunma Bakanlığı. Muhalefet bu mevzuda bir sözlü soru vermişti, fakat muhalif milletvekillerinin Mec- lise kâtilmadığı günlerde bunların Protokol Pakıstan Cumhurbaşkanı Ge- neral İskender Mirza Tür- kiye'ye gelirken, yolda Tahra- na da uğradı. Tayyaresinin in- diği hava meydanında kendi- sini karşılayan İran Başbakanı Hüseyin Alâ idi. Ziyaret tama- raile hususi olduğundan Başba- kan, Pakistan devlet başkanını ve refikasını aldı, saraya götür- dü- İran Şahı ve İmparatoriçe sarayın kapısında misafirleri- ni istikbal ettiler. Beraberce kahvaltı yapıldı. Sonra İran hü- kümdarları Pakistan — devlet başkanını ve refikasını gene ka- pıya kadar uğurladılar. Orada veda edildi. General İskender Mirzanın tayyaresi — Ankaraya gelmek üzere Tahrandan ayrıl- dı. İran ile Pakistan son, derece dostturlar. hepsi düşürülmüş, böylece mesele ay- dınlanmamıştı. Muhalefetin sorduğu, niçin Milli Savunma Bakanlığının ve- killikte idare edildiğiydi: Üstelik Ba- kan Vekillikleri ancak altı ay süre- biliyordu. Devlet Bakanı Şem'i Ergi- nin Milli Savunma Bakan Vekilliği ise altıncı ayını tâmamlıyordu. Bu bakımdanbir tayin yapmak ve ka- binede tadilâta girişmek zaruri hal alıyordu. Milli Savunma Bakanlığı i- çın Şem'i Erginin. asaleten tayını ak- la ân yakın ihtimaldi. Fakat onun yerine Devlet Bakanlığına acaba bir YURTTA OLUP BİTENLER kimse getirilecek miydi? Bu hafta- nın içinde pek çok Demokrat millet- vekilinin bunu düşündüğünden şüp- he edilemezdi. Adn Menderes Milli Savunma Bakanlığına yapması gereken tayin vesılesıyle kabinesini yeniden gözden geçirmeye karar verdiği takdirde hıç şüphesiz Dış İşleri Bakanlığım da i mal etmeyecekti. Bu bakan Vekıllıgı- ne Ethem Menderesin getirilmesi -ve meselâ Samed Ağaoğlunun getirilme- mesi- O sıralarda verilmiş bir karar bulunmadığının işaretiydi. Fakat Baş- bakanın karara varması lüzumu da inkâr olunamazdı. Bu bakanlık için ismi geçenlerin başında Fatin Rüştü Zorlu geliyordu. Meclis tahkikatın- dan piripak çıkan sabık Başbakan Yardımcısının mütehassısı — sayıldığı Dış Işlerını tedvire memur edilmesine hiç bir mâni yoktu. Zaten Fatin Rüş- tü Zorlu bu işlerle alakasını kesme- mişti, zihni daima dış siyaset mese- lelerıyle meşguldü, bakanlıktaki ar- kadaşlarıyla memleket dâvalarını gö- rüşüyordu. Pek çok kimsenin kanaa- tınca onun Dış İşleri. Bakanlığına gelmesi D..P. iktidarı için mükemme bir icraat olacaktı. Aynı şekilde, başka bir Meclis tah- ikatı mevzuu olup temize çıkarılan sabık Devlet Bakanı ye Cumhurbaş— kanı ile Başbakanın çok yakın me- sai arkadaşı Dr. Mükerrem Sarol un açılabilecek —Devlet Bakanlığı ıçın namzettik vasfını muhataza ettiğine de şüphe yoktu. Dr. Mükerrem Sarol halen İstanbuldâ bulunuyor ve istira- hat ediyordu. Fakat muvakkaten ih- râç edilmiş bulunduğu pârtisinin em- rinde olduğunu bundan bir müddet evvel Basına verdiği beyanatta ifade ATATÜRK'TEN VECİZELER: No. 1 "KANUNLAR HİSSİYATA İPTİNA VE İTTİBA OLUNARAK YAPILMAZ"— AKİS, 21 TEMMUZ 1956 K. ATATÜRK