kurma kararı almasını, bunun için Kurultayını fevkalâde toplantıya ça- ğırmasını teklıf ediyordu. Bu teklifi- ni de umumi efkâr önünde red veya kabule davet ediyordu. Cevap veril- mezse bundan çıkacak mana Halk Partisinin rejim, memleket ve millet davasında samimi olmadığı olacaktı! O takdirde de C.M.P., C.H.P.'siz bir muhalefet cephesi kuracaktı C.H.P nin yerine Köylü Partisi alınacaktı! Halbuki işin ashnda C.H.P. cevap vermezse bundan çok daha tabii bir mâna çıkacaktı: şahsı adına konuşan sayın Secretaire General'i muhatap addetmediği! Ki, olacağı da buydu. Muhalefetin işbirliği meselesinin bu gibi hâdiseler atlatması mukadderdi ve. Allahtan ki bütün 1 numaralı a- lâkalılar bunları peşinen göze almış- C.H.P. de tenkidler Bu haftanın başında Ankara'da ve Adada -Büyük Adanın Yat Klü- bünde- oturan bir kısım muteber ze- vat gazetelerini okudukta yüzlerini buruşturdular. Bahis mevzuu kimse- lerin ekseriyetini gençler teşkil e- dıyordu. Yedi sene kadar evvel mem- lekette kendilerine iyi birer ' isim yapmışlardı. Bunlar son C.H.P. ka- bınesının muvaffak — bakanlarıydı. Fakat "iktidar adamı" sıfatını tak- dir edilecek tarzda taşıyan bu ze- vat "muhalefet adamı" imtihanında sıfıra pek bir numara almış- lardı. Yüzlerini buruşturanlar arasın- da başkaları da vardı; onlar da şöh- ret sahibiydiler, onlarda da bir çok meziyet tevehhüm ediliyordu. Kimisi daha eski . kabinelerinde yer almışlardı, kimisi aklı selim sahibi diye biliniyordu. Son Kurultayda hep- si, C.H.P. Meclisine — seçilmişlerdi. Hem de adaylıklarının - konmasına müsaade ederek, yani çalışma vaa- dinde bulunarak.. Ama çalışmamış- lardı, ama çalışmıyorlardı, ama Yat Klübünde sefa sürmeyi tercih edi- yorlardı ve işte partilerinin Sarıyer- de yapılan kongresinde idare heyeti hepsine birden ver yansın etmişti. O- kudukları gazetelerindeki haber, buy- du. Pazar günkü Sarıyer kongresi he- yecanlı olmuştu. İlçe Başkanı Oğuz Oran dinamik bir gençti. Lâfını esir- geyenlerden de sayılmazdı. Elbette ki bu, bütün fikirlerinin doğruluğunu is- pat etmezdi. Ancak fikrini söyleyen C.H.P. liler makbul sayılmak gere- kirdi. Hakikat, fikirlerin . çarpışma- sından ortaya çıkacaktı. İdare heyetinin raporunda tenkid okları iki hedefe çevrıktı Bunlardan Biri Parti Meclisinin "Ankarada ve ada" yan gelen azalarıydı. Rapor- da gayet haklı olarak bu şekilde dav- rananlara Anadolunun uzak köşele- rinden rey verilmeyeceği belirtiliyor, 1954 mağlübiyeti de aynı zihniyete bağlanıyordu. C.H.P. nin çalışması lâzımdı. Bahis mevzuu zevat çalış- mak için bütün manevi imkânlara sahipti. Bir yere giderlerse el üstün- de tutulacaklar, her sözlerinde kera- met bulunacaktı. Hele milletin bü- yük bir kısmının D.P. den şikâyet- çi bulunduğu şu günlerde “iyi şöh- ret" ler mutlaka tesirli olacaktı. A- ma hayır! Beyzadeleri — Ankaradan ayırmak kaabil değildi. Ankaradan ayrıldıkları zaman da Adaya geliyor- lar ve ya deniz, ya da güneş banyo- su alıyorlardı. Aralarından bir kıs- mı ise Riviyeranın tatlı sahillerinde senenin yorgunluğunu -siyasi faali- yetten doğma yorgunluk değil- gide- riyorlardı. Sarıyerliler buna fena hal- C.H.P. Parti Meclisi Yat Klübünün sayın azaları AKİS, 21 TEMMUZ 1956 YURTTA OLUP BİTENLER de alınmışlardı ve alınganlıklarını söylemeyi vazife bilmişlerdi. İkinci hedef, il başkanı Muhlis Sır- malıydı. İdare heyetinin raporuna göre il başkanı kâfi derecede cevval, atılgan, faal ve sert değildi. Hâdise- lere, tekaddüm edemiyor, onların al- tında eziliyordu. İl teşkilâtı bu yüz- den lüzumlu çalışmayı yapamıyor- du. Sarıyerliler iki partılının elinden geleni yaptığı kânâatindeydiler: Ge- nel Başkan İnönü ve Genel Sekreter Kasım Gülek. Tabii bunlara bir kaç kişiyi daha eklemek kaabildi ama doğrusu istenilirse Sarıyer — kongre- sinde yapılan tenkidler C.H.P. camia- sının, hattâ büyük tarafsız kütlenin hıslerıne tercüman oluyordu emle- ket iyi bir muhalefete muhtaç bu- lunduğunu hıssedıyordu ve 1946-50 muhalefetini hasret anıyordu. O muhalefetin dınamızmıdır ki 1950 den evvelki ıstırapları bıçak gibi kesip atmıştı, bugünkü muhalefetin -affe- dersiniz- sünepeliğidir ki 1950 den sonraki ıstırapları adeta teşvik et- mişti. Bir memleketin gidişinde mu- halefetin rolünü gormemezhkten gel- mek mümkün değildi ve eğer Muha- lefet bu Muhalefet olmasaydı, — hiç şüphesiz İktidar bu İktidar haline gelmezdi. Sarıyerlilerin tenkidleri, bu nun ifadesiydi. Projeler, projeler... .H.P. Meclisi sadece proje yap- makla meşguldü. Zaman zaman gazetelere ekipler halinde Anadoluya dağılınacağı, orada partililerle temas- arda bulunulacağı yolunda haberler uçuruluyordu. Aslında verilmiş hiç bir karar yoktu ve her şey yakıştırma- dan ibaretti. İşin aslı Ankaradaki ve Adadaki muteber zevatın derin bir rehavet içinde olduğuydu. Eski par- tide dinamizm Genel Başkanla Genel Sekreterden başka pek az kimsede vardı. Halbuki bir küçük ateş, doğ- rusu herkese duman attırırdı. Zira millet. Muhalefete bağlanmak için u- facık bir teşvik bekliyordu. Belki de 1946 dan bu yana hiç bir konjonktür, Muhalefet bakımından bu kadar el- verişli olmamıştı. Kütleler D.P. . den çoktan kopmuştu; fakat bunlar henüz ortadaydı. C.H.P. ye yaklaşmak için mâni yoktu. Ne var ki CH.P. buna lâyık bulunduğunu ispat etsin. C.H.P. nin devlet idare etmiş bir parti ol- ması en büyük avantajdı; nitekim D. P. nin avantajlarından belli başlısı- nı da başında Başbakanlık etmiş Ce- lâl Bayarın bulunması teşkil etmiş- ti. Fakat gayret, fakat çalışma, fa- kat azim Ve tabii, rahatsızlığa kat- lanma, Tat Klupte banyo almaktan fedakarlık İşte C.H.P. nin eksiği buydu. Gazetelerde çıkan ve Parti Meclisi âzalarının yurt içi seyahatle- riyle alâkalı programlar tahminler- den, tasavvurlardan ibaretti.Hiç kim- se ne yapacağım bilmiyordu. Halbu- ki diyar diyar dolaşıp C.H.P. nin ne demek olduğu, eski iktidarla ye- nisinin farkları, ekseriyet alındığında ne yapılacağı anlatılmalı vatandaş tenvir olunmalı ve hepsın en mühi- mi bir demokraside reyin kudreti i- 7