başkanı vardı. Bu dâvanın duruşma- sı açık yapıldığı takdirde müdafaa sadedinde söylenecek veya derme- yan olunacak hususların ihtilat yap- ması mümkündü ve buna karşı mil- li hislerin rencide olması ihtimal da- hilindeydi. Savcılık bu noktayı göz önünde tutarak emniyeti sağlamak bakımından duruşmanın gizli yapıl- masını istiyordu. vcı muavininin bu konuşması ü- zerine Bedii Faik'in söz istediği gö- rüldü. Bedii Faik başkana hitaben şunlârı söyledi: "Gizlilik meselesine dair kanuni i- tirazlarını avukatlarım — yapıyorlar. Ben şâhsıma taallük eden bir nok- taya burada cevap vereceğim. İddia makamı dediler ki: müdafaaları sı- rasında ileri geri lâf edeceklerdir ve bilhassa milli hisleri rencide edecek şekilde konuşabileceklerdir. Bu, doğ- rudan doğruya benim terbıyeme te- cavüzdür. Ben terbiyeli bir insanım. Devlet Reisi hakkında neler söyle- necektir. Ve bilhassa mahkemede na- sıl konuşulacaktır. Bunları, en az kendileri kadar iyi bilirim. Benim bu şekilde konuşacağımı nereden bili- yarlar? Ben. hele milli terbiye bah- sinde kimsenin şahsımdan şüphe et- mesine müsaade edemem. — Lütfen kendilerine daha dıkkath konuşma- larını ihtar ediniz." Onu iki avukatı, Necmeddin Gü- cü ve Hikmet Bıl takip etti. meddin Gücü kendilerinin de en az iddia makamı mensupları kadar bu mesleğin saliklerinden — olduklarını, müdafaanın hududunu asgari ke ndi- leri kadar takdir edebileceklerini ha- tırlattı. Savcılık makamının ihtima- lâttan bahisle gizlilik karan istene- meyeceğini bilmesi lâzımdı. Mütea- kiben Hikmet Bil söz aldı ve şöyle di: "Gizlilik talep eden müddeiumumi mucip sebep olarak suçtan zarar gö- renin Cumhurbaşkanı olduğunu söy- ledi. Halbuki Bedit Faik, Sayın Ce- lâl Bâyar D.P. nin avukatlıgını ya- pıyor dıye yazmışsa ve bu suç sa- yılmışsa, böyle bir iddiadan olsa olsa zarar gören tek meslek şerefli avu- kattık mesleğidir. Sonra yine müddeiumumi mahke- me esnasında maznunun ve müdafi- lerinin ileri geri konuşabileceklerini ve muhtemelen milli hislerin rencide edilebileceğini söyledi.Asıl böyle bir dâvayı huzuru mahkemeye getirmek- le iddia makamının pek muhterem Cumhurbaşkanına karşı hürmetsizlik ğil Sayın Celâl Bayar'ın avukatlığı- nı yapacağım. Bu işi yaparken de milli hislerin rencide edilebilmesi el- bette düşünülemez. Yine iddia makamı — Anayasamıza göre bitaraf bir makam olması iti- bariyle Reisicumhurdan adetâ doku- nulmaz gibi bahsetti. Halbuki bizim bildiğimiz Anayasamızda Reisicum- hurlar için mutlak bir dokunulmaz- lık tanınmamıştır."" Duruşmaya beş dakika ara veril- di; Oturum tekrar açıldığında mah- AKİS, 21 TEMMUZ 1956 keme heyeti kararını okudu: duruş- ma gizli yapılacaktı, Salon boşaltıl- dı, kapılar Bedit Faikin ve beş avu- katının üzerine kapandı. İzmir ""Matrak" mahkemede stanbuldaki — hâdiseden iki gün sonra, başka bir savcı muavini İz- mirde Birinci Ağır Ceza mahkeme- sinin huzurunda heyetten gizlilik ka- rarı istiyordu. Duruşması yapılan. Matrak adlı mizah gazetesinin sahi- bi ve mesul müdürü Mehmed Usalan idi. Kendisine izafe olunan suç, Mec- lisin ve hükümetin manevi şahsiye- tine neşren hakaretti. Savcılık ma- kamı duruşma esnasında maznun ve- ya vekili tarafından hükümete ve Meclise karşı hakaretamiz — sözler soylenebılecegı ihtimalinin bulundu- ğunu ileri sürerek gizlilik — kararı talep ediyordu. Fakat mahkeme, bu- na lüzum bulunmadığını bildirdi. Mü- teakiben sanıktan ne diyeceği so- ruldu. Sanığın ifadesine göre dâva mevzuu birinci yazı Şair Eşrefin bir. beytinden ibaretti. İkinci yazıda ise hakaret edilmiyor, bir gerçek olan hayat pahalılığından şikâyet olunu- yordu. Duruşma başka bir güne bırakıldı. Demokrat İzmir savcılıkta, şağı yukarı aynı sırada Demok- rat İzmir gazetesinin mesulleri de ifadelerine müracaat olunmak üzere İzmir savcılığına davet — olunuyor- lardı. Demokrat İzmir "Demokrat" dını taşıyordu ama daha — ziyade Hür. P. ne taraftardı. Takibat se- bebi Başbakana hakaret iddiasıydı. Gazetede böyle telâkki edilen bir fik- ra neşredilmiş, dâva açılması — için Başbakan Adnan Menderes muvafa- BASIN kat vermişti. Gazetenin sahibi, me- sul müdürü ve fıkranın muharriri sanık mevkiinde bulunacaktı. Nazilli Nazilli Postası mahkemede Gene aynı sırada D.P. milletvekil- lerinden Şevki Hasırcının muva- fakatıyla Nazilli Postası sahip v neşriyat müdürü Reşad uzarda aley- hinde Göl kazasında açılmış olan bir neşren hakaret dâvasının duruşma- sında mahkeme heyeti kendisini red- dediyordu. Reşad OÖzarda Nazilli Hür. P. başkanıydı. Duruşmada — gazete sahibi usül bakımından bir itiraz ser- detmiş ve dâvanın Nazillide gorule— bileceğini bildirmişti. Mahkeme he- yetinin kendi kendisini red sebebı Sanığın görüşü kabul edil- ve dosya Nazilliye gönderili- u. Bursa 100 bin lira! B ütün bunlar cereyan ederken Bur- sa Toplu Basın Mahkemesi yeni Basın Kanununun ilk tatbikatı ola- rak bir gazeteciyi 100 bin lira para cezasına mahküm ediyordu. —Bursa- da intişar eden ve bin kadar bası- lan Çivi adındaki mizah mecmuası- nın bir fıkrası savcılık — tarafından yeni kanunun üçüncü maddesine ay- kırı görülmüştü. Bunun üzerine ga- zetenin sahibi Necati Akgün ile me- sul müdürü Yalçın Kaya mahkeme ye verilmişlerdi. Toplu Basın mah- kemesi suçu sabit görmüş ve sanık- ları cezalandırmıştı. Cezalar şuhlar- dı: Yalçın Kaya bir yıl hapis, 10 bin lira para cezası; Necati Akgün 100 bin lira para cezası. Gazeteciler kararı derhal temyiz ettiler. Ceza ütün Türkiyede tarifi imkânsız akisler uyandırdı.