KADIN Jektorlermı ayarladılar. Böylece do- günü, gürültü ve telâş olmıya- cak, herşey hazır bekliyecekti. Çün- kü doktorumun — söylediğine — göre pscho-physiologigue doğumun ilk şar- tı sükünetti. Kendimi tamamıyle tek- sif ederek, yalnız yapacağım hare- ketleri duşunmem icab ediyordu. Doğum günü derece meşguldüm ki, bana nefe- simi tutmayı veya nefes verme- yi' öğreten doktorumdan başka kim- seyi görmüyordum. Kocam yanıba- şımda idi ve 33 teknisyen etrafımı sarmıştı. Fakat odada çıt — yoktu. Herkes kameraların arkasına gizlen- mişti. Yalnız kızım doğunca mey- dana çıkıverdiler. Koskoca adamla- rın gözleri yaşlı idi. Ben hiçbir za- man bu derece büyük bir hürmet ile karşılaşmamıştım: Doğum güzel bir şeydi. Sinemacılar çalışıyor Bu da bir hizmet Saadet Nıhayet kocamla başbaşa kalmış- tım. Kocam: "Bu çocuğu adeta beraber doğurduk" dedi. Ben de ay- nı hissi duymuştum. O doğum es- nasında hep yanımda idi ve ben ne ıstırap çekmiştim, ne de o bir suç- luluk hissine kapılmıştı. Çocuğu iste-, miştik ve ona acısız, azapsız, telâşsız ve korkusuz sahip oluyorduk. Zaten hamileliğim esnasında da kocam, eg- zersizlerimi yaparken daima — bana yardım etmişti. Böylece o da çocuğa daha ilk günden, benim kadar bağ- lanmıştı. Ağrısız doğum medeniyetin kadım lara verdiği en büyük hediyelerden biridir. Çünkü bu kontrollü anneye muazzam bir kuvvet vermekte, onun maneviyatım — yük- 22 Aile, E rkeklerden şikâyetçiyim: Biz kadınların ciddiyetle yaptığı- mız birçok şeyleri kâfi derecede ciddiye almıyorlar. Meselâ dernek- lerde gösterdiğimiz faaliyetler bir çoklarını halâ bıyık altından kıs kıs güldürüyor.. Hatta ileri i'ıkırlı bazı muharrirlerimiz — dahi man Za- man, bu kadın faalıyetlerini balta- layıcı düşüncelerini ifade ediyor- lar. Bugün Türkiye'de — zanneder- sem 5.000 tane dernek 'mevcuttur. Bunların bir kısmı mesleki — der- neklerdir: araştırmalar yapar, tet- kiklerde bulunurlar. Bir kısmı ha- yır islemek, bir kısmı da muay- yen bir fikri yayarak içtimai ve sosyal kalkınmayı temin etmek için kurulmuştur. Dünyânın her yerinde olduğu gibi bizde de bu derneklerde kadınlar erkeklerden daha fazla faaliyet gösterirler. Be- ki bir zihniyet, bizi, kadınların bu gibi faaliyetlere sırf gösteriş için katıldıklarına inandırmaya çalışır. Bu tamamiyle yanlıştır. Dernek- lerde çalışmak fedakârlık ve sa- mimiyet ister. Bu hisleri duyanıı- yanlar, birkaç denemeden sonra vazifeyi terkederler. Bu dernekler içinde büyük işler başaranlar ol- duğu gibi henüz ancak ' mevcudi- yetlerini sağlamağa çalışanlar, emekliyenler de çoktur: Senede yüz yaralının daha yarası sarılsa bu zararlı mıdır veya on kişi daha doğru, daha medeni şekilde dü- şünse bu, faydadan uzak mıdır?. Fakat öyle zannediyorum ki bu derneklerin bize bu küçük hiz- metler yanında çok daha büyük bir faydası dokunabilir: Bize top- luluk halinde çalışıp organize ol- mayı, iş birliği yaparak, müşterek mesuliyet esasına dayanarak ta- seltmektedir. Bu doğum ne ilâçla, ne de tabiata aykırı herhangi bir vası- ta ile elde edilmiştir. Bilâkis bu ye- nı metod kadını ta biate geri çevir- miş dikkat, anlayış, disiplin ve irade sayesinde hayatta en zor zannedilen şeylerin bile yenilebileceğini öğret- miştir. Doğum başından sonuna — kadar kolay rahat ve güzel birşeydir. Bunu her kadının bilmesi ve korkusuz, ço- cuğunu zevkle beklemesi bugun ar- tık bir hayal mahsulü olmaktan çık- mıştır. Sosyete Windsor Düşesinin hatıraları indsor Düşeşinin birçok dediko- dulara sebebiyet veren hatırala- rı nihayet kitap' halinde basıldı ve tarihe mal olan bu büyük aşk ma- cerasının gizli kalmış taraflarım öğ- renmek kabil oldu. Bazı rivayetlere göre Windsor Dü- Okul, Dernek ve Ötesi.. Jale CANDAN mamiyle demokratik prensipler da- hilinde çalışmayı oğret ek... Ta- bi! bunun için yepyeni bir zihni- yetle hareket etmek, bir gaye uğ- runa beraber çalışırken, değişmez efendi olarak yalnız tuzuklerı, bu tüzüklere dayanan prensip karar- larını kabul etmek lazımdır.. Şunu inkâr edemeyiz ki, bugün çok büyük bir ekseriyetimiz de- mokrasimiz hakkında endişe duy- maktayız. Bu dün de böyle idi. Muhtemelen yarın da, şartlar ne olursa olsun, aynı endişe zaman zaman kendisini gösterecek ve a- ğaç kökleninceye kadar zaman za- man rüzgârların tesiri altında sal- lanacaktır. Siyaset adamları bu gibi vazıyetlerde ancak rüzgârın is- tikameti ve ağacın tutunabılecegı dayanak üzerinde müessir olabi- lirler. Mesele daha derindedir ve ağacın kökü bizim elimizdedir. İşte bunun içindir ki, siyaset adamlarımız, temenni edelim,, kar- deşçe mücadelelerini yaparken* biz hiç usanmadan ve an ağa- cın kökünü sulamakta, devam ede- im. Bunun için de yalnız siyaset sahasında değil, üç insanın yanya- na geldiği her yerde — demokrasi prensiplerini hâkim kılmaya, onları öğrenmeye ve öğretmeye gayret sarfedelim. Ailede, okulda, oyunda ve derste çocuklarımızı tamamiyle demokratik şekilde düşünüp, de- mokratik şekilde hareket etmeye alıştırabiliyor. muyuz İşimizde veya herhangi bir toplulukta, bir dernekte aynı prensiplere riayet e- derek çalışabiliyor muyuz Su halde korkmıyalım. Çünkü — biz bunları yaparken, ötesini hazırla- dığımız muhakkaktır. şesi bu hatıraları yazarken hakikat- lere daima sadık kalmamıştır. Onun ilk çocukluk ve ilk gençlik seneleri- ne ait "bazı teferruatla oynamış ol- ması muhtemeldir. Hattâ belki, his- lerini de, herzaman aynı samimiyet- le ifade etmemiş olabilir. Fakat ha- tıralarda nakledilen tarıhı hâdiseler yüzdeyüz hakikate uym mecburi- yetinde idiler. Zira bu hadıselere İŞ- tirak etmiş olan birçok mühim şah- siyet bugün hayatta bulunuyordu. Bu hâdiseler arasında en çok alâ- ka toplıyanlardan biri, kralın aşkı- na hükümetin, basının ve halkın mü- dahalesidir. İngilterede büyük mev- kiler işgal eden kimselerin — hususi hayatlarının ne derece kontrol altın- da olduğunu herkes bilmektedir ama 'Windsor Düşesinin bu hususta yap- tığı ifşaat buna rağmen yine de şa- şırtıcıd Bir tehdıt mektubu W indsor Düşesi daha doğrusu Wal- lis Simpson, David ila sevişmeye AKİS, 21 TEMMUZ 1956