BASIN ONAT'A İSPAT HAKKI TANIYABİLİR Meşhur adıyla 'İspat hakkı tekli- fi" nin, son havalar içinde Bü- yük Millet Meclisi tarafından red- dedileceğini keşfetmek için kâhin olmaya hiç lüzum yoktu. Nitekim umumi heyet müzakerelerinde ko- misyon raporu okunduğunda ekseri- yet sıralarından yükselen — "Red!. Red!." sesleri hiç kimseyi şaşırtma- dı. Şaşırtan, kürsüye Burhaneddin O natın çıkması ve o kendisine has üs- lübuyla tasarıyı müdafaa çalışması oldu. Yalnız, bu nasıl mü- dafaa idi, pek anlaşılamadı. Zira ispat hakkının lehinde bulunan D. P. Grubu müstafi başkanı, bu hak- kı kullanacak basım kötüledi. "İs- pat hakla lâzımdır" diyordu. Ama dediğine göre basın, hürriyetini suiistimal etmişti. Basına atıp tut- manın moda * olduğunu hesaplayan Burhaneddin Onat, acaba — böyle başlayıp sonunda 1spat hakkını ka- bul ettirebileceğini mi zannetmişti ? Yani konuşma tarzı bir taktik miy- di? Yoksa soyledıklerı inançlarının ifadesi miydi? Her halde bu husu- sun izaha muhtaç bir tarafı vardır. Bakınız müstafi diği nedir: "— Arkadaşlar, evvelkı matbuat kanununun hüküm sürdüğü zaman- larda bir kısım matbuatımız haki- katen haddi hududu aşarak bazan sarih, bazan muphem cümleler al- tında hüküm mekanizmasını ve devlet otoritesini zedeleyecek ma- hiyette neşriyatta — bulunuyorlardı. O kadar ileri gidiyorlar ve kalem- lerini o kadar mahirane kullanıyor- lardı ki tecavüze uğrayan, teaddi- ye uğrayan merci ya mahkemeye müracaat edemiyor, yahut müraca- at ettiği zaman hak kazanamıyor du. Mütecaviz beraat ediyordu kürsüden aynı sözler basın kanunlarında yapılan tadilât tekli- fi —görüşülürken de — söylenmişti. Hattâ bunlar, o tadilâtın mucip se- bepleriydi. Nitekim, bakiniz Bur- haneddin Onat nasıl devam etmek- edir: başkanın söyle- dan sonra — biliyorsunuz, matbuat kanununu değiştirdik.. Ale- litlak tecavüz, küfür değil, bugün filân bakanlıkta filân memur sui- istimal yapıyor denmesi, yahut fi- lân bakan suiistimal yapıyor den- mesi bile bir cürümdü Şimdi, ispat hakkina taraftar ol- duğunu bildiren müstafi — Başkana şöyle hitap etmek elbette ki. her basın mensubunun en tabii hakkı- dır ve buna cevap vermek de id- dia sahibinin vazifesidir: "— Sayın bay, soyledıklerınızı lutfen ispat eder misiniz? Lütfen misaller — getirerek ispat eder misiniz ki basın kanununun degıştırılmesınden önce "bir kısım bazan sarih, bazan müp- hem cumleler altında hükümet me- kanizmasını ve devlet otoritesini AKİS, 21 TEMMUZ 1956 zedeleyecek mahiyette — neşriyatta bulunuyordu? Lütfen gene misaller getirerek umumi efkârın önüne ko- yar mısınız ki bu neviden hangi neşriyat savcılar tarafından takip edilmemiştir. veya — edilmiştir de "mütecaviz" beraat etmiştir? yle ya, madem ki Burhaned- din Onat bu ıddıaları Meclis kür- süsünden yapmıştır, madem ki söz- leri zabıtlara geçerek tarihin ma- h olmuştur, bunları tevsik etmesi ispat hakkına taraftar bir insan ol- ması bakımından şart hale gel- miştir. Kendisinden evvel de arka- daşları, hattâ Başbakan — Adnan Menderesı gazetelerin neşrıyatın— dan, "bir kısım matbuat" ın şeref— lere, haysiyetlere tecavüz sinden dert yanmış, tadilâtın boyle yazıları önlemek için getirildiğini bildirmişti. Ama "böyle an bir tek misal verilmemişti. Baş- —bakan Adnan Menderes hükümetiri elinde "böyle yazılar" dan nümu- neler bulunduğunu haber vermiş, gerekirse bunların tercüme dahi et- tirilip neşredileceğini söylemişti. Fakat ne hikmetse, "böyle ya- zılar" dan bir çok demokrat millet» vekili şikâyet etmiş, hiç biri misal vermeye yanaşmamıştır. — Halbuki misal vermek, sadece milleti değil, dünyayı Demokrat Partinin tarafı- na çekerdi. Şimdi Burhaneddin O- nat kendi sözlerini ispat ederse par- tisine en büyük hizmetini yapa- caktır. Yalnız, müstafi başkandan bazı ricalarımız var. Bize, savcılık ta- rafından takip edilmeyen yazı nü- muneleri verirken İsmet İnönü hak- kında 'hırsızdır" diyen gazeteyi he- saba katmasın. Böyle bir — gazete vardır ve savcılık takibata geçme- miştir. İhtimal İsmet İnönüye "hır- sızdır" demenin "hükümet meka- Yusuf Ziya ABEMHAN nizmasını ve devlet otoritesini" ze- deleyecek — tarafı — görülmemiştir. Burhaneddin Onat'dan İsmet, İnö- nünün Lozânda vatanı ecnebilere sattığını yazan gazeteyi de misal göstermemesini rica ederiz. Böyle bir gazete de vardır ve hakkında takibata geçilmemiştir. Mevhibe İ- nönünün Savarona yatından bir ter- mos çaldığım yazan — gazeteyi de Burhaneddin Onat hesaba katma- makla mükelleftir. Böyle bir gaze- te de mevcuttur ve hakkında ta- kibata geçilmemiştir.' Hele Ömer İnönünün plâk hırsızı olduğuna dair fıkra neşreden gazete, bahsi- mizin tamamile dışında kalmalıdır. Zaten bizzat — müsta başkanın, basın kanunundaki tadılatın İnönü'- ler hakkında yapılan neşrıyatı Ön- lemek gayesini istihdaf ettiğini i- leri sürmeyeceğinden biz — eminiz. Zira kendileri "hükümet mekaniz- masını ve devlet otoritesini zedele- tâbirini hususi bir — dikkatle kullanmışlardır. Biz, buna — halen iktidarda bulunan parti ileri gelen- lerinin şahısları veya aileleri hak- kında yapılan hilafı hakikat neşri- yatı da memnuniyetle dahil ediyo- ruz. Ne yazılmıştır ki yalandır ve takip edilmemiştir veya takip edil- miştir ve mütecaviz kalemini usta lıkla kullandığından dolayı bera- at etmiştir? Yani, basın kanunla- rında yapılan tadilâtın mucip sebe- bi var mıdır, yok mudur Halledilemeyen bu — mesele, son derece mühimdir. Eğer Burhaned- din Onat basın kanunlarındaki ye- ni tadilâtı aklı selimin kabul ede- ceği şekilde izah ederse Demokrat Parti iktidarı yerli, yabancı bütün isnatlardan kurtulacaktır. O zaman Demokrat Parti, tıpkı 1950 den ev- vel olduğu gibi bütün milleti pe- şinde bulacaktır. Demokrat Parti mecbur olduğundan — dolayı basın kanununda tadilât yaptıysa ve e- linde Başbakan Adnan Menderesin dediği gibi deliller varsa evvela A- KİS kendisini hararetle alkışlaya- caktır. Ama okuyucuları gayet iyi bilirler, AKİS tabiatı ıtıbarıle şüp- hecidir. Meselâ Burhaneddin Ona- tın şerefli bir insan oldugunda bir tek gün tereddüt etmemiş, böyle bir imada dahi bulunmamıştır. Bu bakımdan Meclis kürsüsünde tari- hin malı olan bir takım sözler sar- feden müstafi başkanın iddiaları- nın delillerini vereceğinden biz e- min bulunuyoruz. İstediğimiz derece basittir: bize öyle yazılar gostersın ki tecvizine imkân olma- sın ve eğer bunlar eski kanunla ce- zalandırılamıyorsa yeni kanunlara lüzum hasıl etsin.. Bu kadarcık lütfu Burhaneddin Onatın umumi efkârdan esirgeme- yeceği muhakkaktır. İnsan, Meclis kürsüsünden de delilleri bulunma- yan sözler sarfetmez ya...