YURTTA OLUP BİTENLER Muhalefet Yakılamayan meşale G eçen haftanın sonunda, — Mecli- sin tatile girmek üzere bulundu- ğu yolundaki rivayetler kulaklarda dolaşırken, üç büyük Muhalefet par- tisinin temsilcileri bir araya gelince gazeteciler hemen yakıştırdılar: ÜUç Büyükler yaz aylarında yurt içinde- ki faaliyetlerini koordine etmeye ça- lışmışlardı. Halbuki görüşülen mese- enin bununla alâkası yoktu. Üç Bü- yükler küçük işlerle ugraşıyorlardı Zannediliyordu ki tenkide müteham mil olmayan iktidardı. Halbuki Mu- halefet saflarında da -Time mecmu- asının bir devlet adamımız hakkında kullandığı tabirle- "ince derili" olan- lar çoktu. Bunlar istiyorlardı ki -tıp- kı Muhalefetteyken D.P. nin istediği gibi- bütün basın her hareketlerini kayıtsız: ve şartsız desteklesin, hoş- larına gitmeven hakikatleri yazma- sın .Tabii bunun imkânı yoktu. Ba- sının büyük bir kısmı "en fena" zan- nedilen C.H.P. iktidarının devrilme- si için o zamanki D.P. nin kusurla- rını daima görmemezlikten gelmiş, hâdiseleri daima ondan tarafa yont- muş, hataları belirtmemiş, Kurucula- rı adeta dokunulmaz hale getirmiş- ti. Gaye "C.H.P. devrilsin de, ne o- lursa olsun" idi. Bu tutumun netice- si ise ortadaydı. Aradan geçen se- basının aklını başına getirmişti. Öl- çü İktidar ve Muhalefet, için aynı olmalıydı. Bir gazete -ya da bir mec- mua- hatalı bulduğu hareketi, o ha- reketin sahibi kim olursa olsun be- lirtmeliydi. Muhalefeti idare etmeye çalışmak, Muhalefete akil öğret- mek.. Bunlar bahis mevzuu şeyler değildi. Muhalefet elbette ki nasıl isterse Öyle davranırdı, ama tenkid karşısında da o kadar "ince derili" olmamakla mükellefti. "İktidarın ek- yağ sürüyor" tertibi itiraz- lar ise, deli saçmasından farksızdı. İktidargibi Muhalefet de bilmeliydi ki mühim olan hareketlerdir; onla- rın yazılması değil ve havadıslerı ya- zıldığı zaman İktidarın ekmeğine yağ sürüleceğini sananlar o havadislerin hareketlerini yapmamanın gun olduğunu anlamalıydılar. Bun- dan başka bir muayyen hâdiseyi her- kes kendi görüşüne göre tefsirde ser- bestti ve iktisadi politikasını "kal- kınma" diye cümle âlemin alkışlama- sını isteyen İktidardan sonra Muha- lefet de kendı sıyası taktiklerini bü- tun basının "aman ahane manev- ra” diye övmesini ıstemeye başlama- -alıydı. - Milletin kendilerinden pek çok şey beklediği bir sırada Üç Bü- yükler, bir araya geldiklerinde, daha mühim işlerle meşgul olmalıydılar. Garip bir basın politikası .. u ç Büyükler hareketlerinin başın- dan beri garip bir basın politika- sına sâhiptiler. Gazetecilerin ürkü- yorlar, onlardan kaçıyorlar, temasla- rının dış manzarasını bile nazarlardan uzak tutmak istiyorlar, hareketlerini bir sır perdesine bürüyorlardı. Müş- terek bir toplantıda liderlerin fotoğ- raflarını çektirmemek için arka ka- pılardan sıvışmaları, görüşülen mev- zuların ana hatlarını dahi bildirmek istememeleri bunun misalleriydi. Hal- buki kendilerine bu kadar müzahir basını güç bulurlardı. Basın müzahir- di, zira umumi efkâr Muhalefeti tu- tuyor ve ondan bir şeyler beklıyor— du. Buna rağmen, Bilhass, gızlı kapaklı kara polıtıka nın şam— piyonluğunda inat ediyordu. Zaten bu partinin bir takım basını kendi kara listesine dahil ettiği, teşkilâtına ta- Şim- mımler yaptıgı unutulmamıştı Ahmet Bilgin Deuxieme — Secretaire di, öteki partilerin de, "C.M.P. müş- terek cepheye lâzımdır" diye onun kötü bâsın politikasını benimsemeleri ve' hâdiseleri -fikirleri, müzakereleri ve kararları değil, hâdiseleri- gazete- cilerden saklamaya kalkışmaları, bu- luşmalarını hile gizli tutmaya çalış- maları anlaşılır bir hareket değildi. Bılakıs yapılan her toplantıdan son- ra, açıkla cai n husus müş- terek bir teblıgle açıklanmalıydı Hiç olmazsa üç muhalif parti temsilcile- rinin buluşup görüştükleri bildirilme- liydi. Demokrasi aleniyet demekti ve umumi efkâr berraklık istiyordu. Sonra unutulmamalıydı ki komiteci- lik değil, politika yapılıyordu ve ba- sınla teması muhafaza şarttı. Ayrıca İktidarın kapalı kapılar — arkasında aldığı en mahrem kararların bile ya- rım saat sonra duyulduğu Ankarada sır saklamaya kalkışmanın başı kuma gömmekten zerrece farkı yoktu. beklediği Ustelık memleketin Üç Buyukler— den bir beklediği vardı ve müş- terek toplantılarda milletin istediği üzerinde kafa yorulsa daha iyi edi- lirdi. Muhalefetin Allahlık Ulus tara- fından dahi neşredilmeyen tebliğinde hâdiseler tesbit edilmişti. Fakat ne yapılacaktı? Bu sualin cevabı yok- tu. İşbirliği henüz o noktaya vasıl olmamıştı. Üç muhalif partinin ha- reket battı ne olacaktı? Millet nasıl davranmaya davet ediliyordu? — Bir program, bir aksiyon plânı! İşte Üç Büyükler, şimdi zamanlarını buna a- yırmalıydılar. Millet Muhalefete elin- den gelen yardımı hazır olduğu halde Muhalefet henuz hâdi- selerin ve kendısıne bağlanan ümid- lerin çapında bulunduğunu ortaya koymamıştı Bu karışıklık esnasında C.M.P. den bir ses duyuldu. Sesin sahibi Genel Sekreter sıfatım taşıyordu. Eğer Mu- halefetin plânı bu idiyse Allahtan bu olmadığı ihtimali çoktu ve o be- yanatın C.M.P. ni ilzam ettıgı dahi son derece şüphelıydı— "yazık oldu Süleyman efendiye" demekten başka acak bir şey yoktu. Böyle bir planla Muhalefet, peşinden her han- gi bir kimsenin gitmesini istemek hakkına sahip değildi. Ama bahis mevzuu sesi, müşterek tebliği neş- retmeyen Allahlık Ulus dahi aksettir- di ki insanın içine kurt düşüren buydu. C.M.P ve fikir Geçen haftanın sonunda İstanbul gazetelerinin Ankaradaki bürola- rına üstünde terazi resmi bulunan bir zarf geldi. Terazi resini, için- deki kâğıtlarda da vardı. Terazi C M.P. nin semboluydu, mektup C. Genel Sekreterlıgınden gelıyordu Bu. bir basın bülteniydi. Doğrusu is- tenilirse C.M. nin resmi kâğıtları pek cakalıydı. Kâğıtlarda bir büyük marj vardı ve oraya parti büyükleri- nin Sıfatları hem Türkçe ve hem de Memleketin Fransızca olarak 'yazılmıştı. Meselâ "Parti Reisi (Presıde t du rti) Osman Bölükbaşı" deniliyordu. Fakat bundan da daha alâka uyandırıcı o- lan, basın bülteninin metniydi. Par- tinin Genel Sekreteri, şüphesiz gör- düğü lüzum üzerine bir beyanat ya- pıyordu. Beyanatında da partisinin istikbal — hakkındaki — projelerinden bahsedıyordu Bunu ibretle okuma- mak kabil değildi. Kendılıgınden gelen beyanat çok mleyle başlıyordu. De- Turkıyede insan hak- arını hakım kılacak, bunları güve- nilir teminâta baglayacak bir Dev- let nizamının kurulması için müca-