FEN Atom Hollanda'daki fizik kongresi u- ayın başında Amsterdam'da "Çekirdek reaksiyonları" — konu- sunda milletlerarası bir kongre top- landı. Bir hafta süren kongreye muh- telif milletlerden 600 kadar ilim ada- mı iştirak etti. Büyük devletler ka- labalık temsil heyetleri göndermiş- lerdi. Bıı arada Bı rleşik Amerika 70, İngiltere 60 ve Rusya 80 kişiyle tem- sil edılıyo lardı Türkiye'den de Uç fizikçi; Ankara ve Ista bul Fen Fa- kultelerıyle Genelkurmay İlmi İstişa- re Kurulundan birer kişi konferans- ta bulundular Sadece çekırdek reaksiyonları hak- kındaki bilgilen tartışmak için bu kadar büyük kitlenin — toplanması, son senelerde her yerde çekirdek ü- ziğine ne büyük önem verıldıgını a- çıkça gösteriyor. Çekirdek reaksi- yonları, ekirdeğiyle uğraşan çekirdek fiziğinin başlıca şubelerin- den biridir ye atom çekirdekleri bir- birlerine çarptıkları zaman neler o- lup bittiğini araştırır. Meselâ, artık hep bildiğimiz uranyumun bölünme- si (fission) olayı bir çekirdek reak- siyonudur: Uranyum—235 atomunun çekirdeği bir yavaş nötronla çarpı- şırsa ikiye bölünür. Sonra hidrojen bombasının enerji kaynağı da hidro- jen çekırdeklerı arasındaki reaksi- yonlardan ibarettir.. Bu bakımdan çekırdek reaksıyonları ile atom ener- jisi arasında çok sıkı bir ilgi vardır ve bu, konferansın gördüğü aşırı, il- giyi bir dereceye kadar izah ede Ancak ilim adamlarının çekirdek re- aksıyonlarım incelerken peşinde koş- tukları esas gaye, muhtelif çekirdek- lerin yapılar nı bütün teferruatıyla öğrenmektir. Onun için, sadece a- tom enerjisiyle dogrudan dogruya il- gisi olan bölünme (fission) ve bir leşme (fusıon) reaksiyonlarını degıl hatıra gelebilecek ve laboratuarda gerçekleştirilebilecek bütün reaksi- yonları inceleyerek bunların bağlı ol- dukları genel kanunları ararlar. A- tom enerjisinin istihsali meselesi bu geniş araştırma alanında bir köşede galan bir "tali mahsul"den ibarettir. Nitekim konferansta atom enerjisi- nin tekniği ve tatbikatı hiç söz ko- nusu edilmedi. Termo-nükleer reaksi- yonlardan (hidrojen — bombasındâki reaksiyonlar) da, bu konudaki çalış— malar henüz gizli tutulduğu — için, bahsedilmedi. Yalnız bölünme olayı üzerinde konferansın son günü bir kaç konuşma yapıldı. Bohr teorisi değişiyor K onferansın ağırlık merkezini teş- eden mesele, çekirdek reaksi- yonlarının temel teorisi olan Bohr teorisine son senelerde yapılan ten- kitlerin ve ilâvelerin tartışılmasıydı. Amerika'ya yerleşmiş Avrupalı ilim adamlarından olan tanınmış iki teo- rik fizikçi, V. Weisskopf ile H. Bet- he, geniş ilgi toplıyan konuşmaların- 30 da bu meseleyi ayrı ayrı yönlerden incelediler.. İleri sürülen fikirleri ana hatlarıyla anlıyabilmek için Bohr'un teorisinin esaslarına bir goz atmak yetecektir. Bundan 20 yıl önce, 1935 sıralarında, modern fiziğin siklotron- lar gibi büyük hızlandırma âletleri ilk defa ortaya çıkıp, atom çekirdek- lerini birbirleriyle çarpıştırmaya baş- ladıkları zamanlarda, Danimarkalı teorik fizikçi, büyük bilgin Niels Bohr, bu çarpışmaların sonuçlarını izah için basit bir teori kurmuştu. Bohr'a göre, iki çekirdek çarpıştık- ları zaman önce ikisi bir araya ga- lip bir "bileşik çekirdek" meydana getirirler. Ancak bir müddet sonra bu bileşik çekirdek kendiliğinden par- çalanır veya tekrar ilk çekirdekleri, ya da bambaşka iki (bazan daha fâz- la) çekirdeği doğurur. Bileşik çekir- değin her hangi iki çekirdeğe parça- lanması için belirli bir ihtimal var- dır. Bu ihtimaller bir parça deney ve bir parça teori yardımıyla hesapla- nabilirler. Bütün ihtimaller bir defa belli olduktan sonra bütün çarpışma- ların ortalama sonuçlarını önceden haber vermek mümkün olacaktır. Oldukça basit bir fikre dayanan Bohr'un bileşik çekirdek teorisi, yir- mi yıldır incelenen yüzlerce ve bin- lerce çarpışmanın izahında başlıca kılavuz vazifesini görmüştür. Bun- dan sonra da esas itibariyle bu rolü oynamaya devam edecektir. Ancak son yıllarda yapılan bazı deneyler, bileşik çekirdek fikrini biraz daha geliştirmek ve mamlamak gerek- tiğini meydana çıkarmıştır. Weisskopf'un — fikri merika'da M.C<I.T.'de profesör o- lan Weisskopf'un anlattığına ba- kılırsa, iki çekirdek çarpıştıkları za- derhal bileşik çekirdek — teşkil etmedıklerını, hemen bırbırlerının te- siri altına girmekle beral det birleşmeden bırbırlerı hareket ettiklerini kabul etmek daha doğrudur. Bu sürenin sonıında iki çekirdek ya bir araya gelip bir bile- şik çekirdek teşkil edebilirler, ya da hiç bileşik çekirdek teşkil etmeden, sadece birbirlerine tesir edi - larını az çok değiştirdikten — sonra te krar birbirler ınden uzaklaş abilir- ler. Başlıca Weis: f'un icadı olan bu model, Boh 0d Tinin açıklıya- madıgı yeni deneyleri açıklıyabılmış— tir. Kongreye yapılan bir çok tebliğ- ler bu noktayı ispat etmiye çalıştı- lar ve başardılar da. Bu arada An- kara'da, Genelkurmay İlm? İstişare Kurulundan Dr. Behram Kurşunoğlu da kongreye aynı konu ile ilgili bir tebliğ verdi. Kongrenin zabıtları ara- sında çıkacak bu raporunda Dr. Kurşunoğlu, Weisskopf'un yeni teori- si kullanılarak, yüksek enerjili hid- rojen çekirdekleriyle ağır çekirdek- lerin çarpışmaları esnasında gama ışınları çıkması ihtimalinin nasıl he- saplanabileceğini gösteriyordu. ornell Üniversitesi profesörlerin- etrafında den Dr. Bethe, Bohr teorisinin başka bir yönden kritiğini yaptı ve böylece Weisskopf'un yeni modeline teorik bir temel vermiye çalıştı. Yalnız bun- da ne dereceye kadar başarılı oldu- ğu kesin olarak anlaşılamadı. Meselâ kısaca şöyle ortaya konulabilir: A- tom çekirdeği içindeki proton — ve nötron gibi parçacıklar, çok şiddetli ve fakat kısa menzıllı kuvvetlerle birbirlerini çekerle sebeple Bohr, büyük bir çekırdegın çok ya- kınına gelmış bir küçük çekırdegın, meselâ bir protonun derhal büyük çekirdekle birleşip bileşik çekirdeği meydana getireceğini ve artık eski hüviyetini kaybedeceğini kabul et- i. Halbuki şimdi Weisskopf, kü- çük çekirdeğin, büyüğü etrafında bir müddet onunla birleşmeden, tıpkı gü- neşin etrafındaki bir gezegen gibi. hareket edebileceğini ileri ve bu fikre dayanan modeli, deneylerı Bohr'un teorisinden daha iyi açıklıyor. İşte Bethe konuşmasın- da, bilinen çekirdek kuvvetlerinin te- siri altında böyle bir gezegen hare- ketinin mümkün olabileceğini gös- termeye çalışanların, bilhassa Ame- rikalı Brueckner ve — arkadaşlarının hesaplarım anlattı. Ancak hesaplar henüz kesin sonııçlara kadar gotu- rülmüş olmadığı için mesele iyice aydınlanmadı. Bu yolda bir ümit var şüphesiz, ancak ne dereceye kadar gerçekleşecek, orası daha belli değil. Konferansta başlıca konuşmaları yapanlar Amerikalı, İngiliz, Fransız, Danimarkalı ve Hollandalı fizikçiler oldu.' Gerek bu konuşmalar, gerek sonraki kısa tebliğler ve tartışmalar sırasında Avrupalı fizikçilerin Ame- rıkan ve İngiliz meslekdaşlarından rüldü. Bunun başlıca sebebi, ransda bahis konusu edilen reaksi- yonların incelenmesi için çok yüksek enerjilere ve dolayısiyle büyük âlet- lere ve tahsisatlara lüzum olmama- sıdır. Bu gün hemen bütün Avrupa memleketlerinde bulunan alçak e- nerjili hızlandırma aletleriyle bu re- aksiyonlar pek âlâ incelenebiliyor. Teoriye gelince, zaten bütün bu ko- nunun belkemiğini teşkil eden bileşik çekirdek fikri, 1035 de Danimarka- da ortaya atılmıştı. Bu teorinin kuru- cusu Niels Bohr, konferansta bulun- madıysa da kendi yerine oğlu Bohr -ki şimdi Kopenhag'ın' şöhretli teorik fizik enstitüsünde — profesör- dür- bulundu ve konusunu hemen he- men babası kadar iyi bildiğini — bir çok vesilelerle ispat etti. Rus fizik- çiler de tartışmalara canlı bir şekilde katıldılar ve bir çok kısa tebliğler verdiler. İlmi konuşmalar dışında da Rus ilim adamlarının batılı meslek- daşlarıyla ahbaplıklar kurmaya ça- Iıştıkları açıktı. Gerek Amerikalı, gerek Avrupalı batıklar da Ruslara bilhassa iyi muamele etmiye çalışı- yorlar, son yıl içinde sonuçlarını öğ- renip faydalandıkları Rus araştırma- larını belirtmeye bilhassa dikkat e- diyorlardı. Böylece, geçen yıl Cenev- re atom enerjisi konferansında baş- lıyan dostluk ve iyi münasebet hava- sının devam ettiği görülüyordu. AKİS, 21 TEMMUZ 1956