TİYATRO Devlet Tiyatrosu Bir mevsim kapanırken Geçen haftasın sonunda Ankarada orta boylu, tıknazca, kumrala ya- kın bir adam adeta isteri krizi ıçınde şoyle haykırıyo rdu: Etrafımda, bu yurdun efendi- si olmamı engelleyen, hareketlerimi aksatan ne varsa hepsini mahvedece- ğim. Tatlılıkla ele geçirmeğe muvaf- fak olamadıklarımı zorla elde etmek için, efendi olmam lâzı Orta boylu adam devam edıyordu “Beni hor gören ruh bağl ı ko- paracağım, böylece, hakım bır kuv- vetle arzularımı elde edeceğim, böy- lece, etrafımda efendi olmamı engel- leyen ne varsa yok edec Adamın, korkun bır mecnun ol- duğunda zerrece şüphe yoktu. Zaten hal ve tavırları da bunu açık şekilde gösteriyordu. Sanki içine iblis gir- mişti ve bu iblis, başkalarının zaaf- larından ıstıfade ederek hükmünü ic- ra ediyo Hadise perşembe akşamı, Anka- radaki Devlet Tiyatrosunun sahne- sinde cereyan etmekteydi. Schiller'in "Haydutlar mın son temsiliydi. Böy- lece, bir mevsim kapanmış oluyordu. Seyırcıler çılgın Franz rolünü oyna- yan Yıldırım Önalı, perde indiğinde heyecanla alkışladılar. “Haydutlar" geniş alâka topla- mıştı. Devlet Tiyatrosunun böyle is- tifadeli eserler temsili son derece i- yiydi. Zira halk, bu surette manalı piyesler seyredıyordu Sehiller, muhteris bir mecnunun ruh hatetini mükemmel şekilde çız- mişti. Kahramanı Franz, halk ara sında kullanılan tâbirle bir psıkopat— tı. Aşagılık kompleksı senelerce yü- reğini dağlamıştı. Kendisine büyük kıymetler tevehhüm ediyordu, fakat ir türlü efendi olamamıştı. Onu bir kenara, bir köşeye atmışlar, ihmal etmişler ve başkalarım — şımartmış- lardı. Babasının iki oğlu vardı: Karl ve Franz. Karl, sevginin kaymağını almıştı. Zira yakışıktaydı, mertti, ce- surdu. Yalnız babası değil, güzel A- malia da ona hayrandı, onu beğeni- yordu. Bu ise, muhteris Franzı çıl- dırtıyordu Fakat elinde kudret yok- tu, onun için kendi kendisini yemek- ten başka bir şey yapamıyordu. Fakat Karl, bir hata işlemişti. Bu, Franz'ın elinde istismar vasıtası ol- muş, kardeşini babasının gözünde düşürmüş, bunu temin — maksadiyle bir takım sahtecilikten bile çekinme- miş, mektuplar uydurmuş, cevaplar yazmıştı. Maksadı, yurdun efendisi olmak, ruhunu kemiren tahakküm hastalıgım tedavi etmekti. Bunun i- çin hiç bir şeyden çekınecek kıratta insan degıldı Dediği gibi, "tatlılıkla ele geçirmeğe muvaffak olamadıkla- rım zorla elde edecekti." Piyes, bir filme benzıyordu Ba- banın şatosunda bunlar cereyan eder- ken, Bohemya ormanlarının civarın da Karl ve arkadaşları toplanmışlar- dı. Karl, yaptığı hatadan dolayı vic- dan Aazabı içindeydi ve babasının af mektubunu bekliyordu. Schiller Karl'ın arkadaşları arasında da mecnun tipi yaratmıştı. Bu, Spıegel— berg idi. Spiegelberg de ihtiras için- deydi. O da büyük işler yapmak, is- mini her tarafa duyurmak, baş ol- mak istiyordu. Onun da prensipleri Franz'ın prensiplerine yakındı Spı- egelberg, gözleri dönmüş olarak şöy- le haykırıyordu: Kuvvet zaruretle gelişir ve artar. Cesaret tehlike karşısında bü- Anlrara'da "Haydutlar" İstifadeli bir temsil yür kuvvet baskı altında ziyadale- ir.” $ Bir do hikâye anlatıyordu. Küçük- ken, bağlı bir azgın köpek varmış. Spiegelberg, onu mütemadiyen kızdı- rır, kışkırtırmış. Civarda bir de çu- kur bulunuyormuş. Çocuklar bu çu- kuru atlamak için bahse girerler, fa- kat her seferinde içine yuvarlanırlar- MIŞ. Bir gün Spiegelberg, gene kö- peği kızdırırken kaburgasına bir taş atmış. Fakat o derece kuvvetle at- mış ki köpek can havliyle zincirini koparmış ve üzerine saldırmış. Ço- cuk koşmaya başlamış. Işte tam bu sırada, karşısına meşhur r çık- mış. Spıegelberg hikâyesine soyle da- vam ediyordu: '— Ne yapmalı"' Köpek peşimde ve kudurmuş bir halde. 'Hemen ka- rarımı verdim, bir hamle yaptım... ve çukuru aştım. Hayatımı, iste bu sıçrayışıma borçluyum; çünkü gaza- ba gelmiş hayvan beni muhakkak parça parça yerdi". Karl, Spiegeiberg'e "Sen delinin birisin, bu kabadayılığın beyninde şa- rap yapıyor" diyordu ama, Spiegel- berg ihtirasım söndüremiyordu. Ne var ki Spiegelberg'de Franz'- ınm kabiliyeti ve imkânları da yoktu. İşte bu sırada Karl'a babasının mektubu geliyordu. Mektup, Franz'- ın kaleminden çıkmıştı ve ihtiyarın Karl'ı reddettıgını bildiriyordu. De- Tikanlı için yapacak bir tek şey kalı- yordu: Bohemya ormanlarına çıkıp, haydut olmak. Zaten bu sırada da mecnun Spiegelberg diğer delikanlı- ları teşvik ediyordu. Gayesi, kurula- cak çetenin başı olmak, böylece şöh- rete ve kudrete kavuşmaktı. Arka- daşlarına her şeyı zaten kaybettikle- rini, tek kurtuluş yolunun ise hay- dutluk oldugunu telkin ediyordu. Di- yord — Seçecek ne kaldı ki? Kıyamet gününün borusu çalıncaya kadar borçlarınızdan dolayı hapiste mi kal- mak istiyorsunuz? Bir lokma kuru etmek için kazma kürekle, dermansız kalıncaya kadar mı çalışacaksınız Spıegelberg, kendi dehasını da methedıyord aya yeni bir düzen vere- bilecek bır çok cihanşümul dehalar çöplükte çürümüşlerdir." Delikanlılar coşmuşlardır. Hay- dutluğu kabul ederler, fakat Spiegel- berg'in hiddet ve şaşkınlığı arasında reis olarak Karl'ı seçerler. Sehiller böylece iki çılgın muhte- risi seyircilere tanıtmıştır: Franz ve Spiegelberg. Bunların birincisi ka- biliyetli melun, diğeri kabılıyetsız melundur. Fakat ikisinin de akıbeti aynı olacaktır: ölüm! Piyes devam ederken Bu sırada şatoda Franz, Amalia tarafından reddedilince plânlar yapmaktadı Amalia'ya âşık bir Hermann vardır. Franz Hermamn'ı tahrik eder, vaadlerde bulunur. Psi- kopat olduğu için ikna kabiliyeti faz- ladır. Hermann Franz'ın babasının ölümüne sebep olacak, Franz da yur- dun efendisi haline gelince Hermanna Amelia'yı verecektir. Mecnun Franz AKİS 9 HAZİRAN 1956