SİNEMA İhtişamlı filmler Okul hayatında nasıl tarih dersleri en fazla sevilirse sinemada rihi konular seyirciler için çok daha çekici olmaktadır. Tarihi spectacle'- ler ilk — denendikleri günden başlıya- rak büyük bir ilgi görmüş, bu ilgi günümüze kadar da korumuştur. Do- layısıyla tarihi ve konular çok zaman istismar, nadiren de sanat duygusu ile perdeye nakledilmişler- dir. Spectacle'ler milli destanların da sinemaya aktarılabilmeleri için uy- gun bir tarz teşkil etmiştir. İtalyan- ların Roma tarihi, Almanların Nibe- lungen destanları, Rusların Alexanr der- Nevski,- ve Korkunç,İvan dene- meleri başarılı sonuçlar vermiş ve klasik olarak. sinema tarihinde yer- lerirn; almışlardır. Büyük bir plastik zevk kompozısyon duygusu ,ve geniş bütçeye ihtiyaç gösteren spectacle'- ler titiz hazırlandıkları zaman seyir- ciyi sarmalarına rağmen kahtliyetsiz ellerde o derece hayal kırıcı olmakta- dırlar Türk tarihi, kahramanlarının Barbaros Hayrettın "Cem Sultan" gibi filmlerle nasıl ,pe- rişan, edildiği daha unutulmamıştır. Halbuki spectacle'ler başka mil- letlerin sinemacılığında en çok övü- nulen eserler olmuştur. Enrico Guaz- zoni'nin İtalya, D.W. Griffith'in A- merikan, Fritz Lang'ın Alman, Ser- %e Fisenstein'ın Soıâyet Abel Gancen ransız, Alexder Korda'nın İngi- liz, Teinosuka Kinusaga'nın Japon sınemalarındakı yerlerini işaret et- % erekir. Sinema sanatının spec- tacle erle gelıştıgı söylenebilir. Nite- anlar el atmış, In- kim bu a ilk İtaly Griffith onları gordukten sonra tolerance"a hevesleıımış, Elsenstein i- se Griffith'in rirken pratikte bulduğu sinema teknığının teorisini yaparak sinema sanatının esaslarım kurmuştu. Yeni anlatım şeklileri de umumıyetle ilk olarak spectacle'lerle denenmıştı Abel Gance'ın "Napo- leon" da üçlü (trıptych) perdesi, Henrı, Gheriten'in "Mu kaddes Esir - The Robc" da cinemascope'u gibi. İlk eserler S pectacle (filmlerinin öncülüğü İ- talyanlara aıttır. Bu tarzın ilk dık- kati çek ese brosio nun 1913 de çevırdıgı "Glı Ultimi Gı- omi di Pompei - Pompey'in Son Gün- lerı" ıse de asıl onemlı olan aynı yıl Enr Guazzoni 'tarafından meyda- na getırılen "Çuo Vadis?"tir. Bir si- ma tarihçisi, tariht filmlerin Guaz- zonı nin resim zevkinden dogdugunu soyluyor Eski bir ressam olan Guaz- zoni göze hitap eden sinema sanatı- na, kompozisyon,... ışıklandırma, gu- ruptanı Ş aze desen kaygularının eklenmesıyle elde edi- lecek neticeyi düşünmüş, bu yolda çalışmalar yapmıştı. "Pompey'in Son Günleri" uzunluğu ve perdeye doldur- duğu ınsan kutlelerıyle ilk spectacle sayılmış, "Ouo Vadis?" eskı Roma- yi temsil eden muazzam hazırlanmasiyle. — gerçek yenılıklerı getirmişti. Sessiz İtalyan sineması- nın altın çağı olan bu devrin grafi- ğinde en yüksek film, Grıflîth'e de tesir edecek olan "Cabiria" dır. Pön harplerini canlandıran filmin tarihi kaynaklarını incelemek üzere rejisörü Giovanni Pastrone 1912 de. Parise gitmiş, Louyre H - kısmında lüzumlu belgelerı topla- maya başlamıştı Dönüşünde bir ta- rafta kostümler dikilirken, diğer ta- "İntolerance" dan bir sahne D.W. Griffith'in şahseri 30 rafta Gabriele D'Annunzio senaryo- yu yazıyordu. D'Annunzio ile ilk ola- rak büyük bir edebiyatçı sinemacılık kadrosuna giriyordu. Filmin çekil- meni 7 ay sürdü. Aktörlerin sakalla- rına kadar her şeyin gerçeğe müm- kün mertebe uymasına gayret edil- miş, birçok teknik güçlükler kargı- sında hiçbir masraftan kaçınılmamış- tı. Fon müziğini Ildebrando Pizzetti gibi tanınmış bir besteci hazırlamış, film yüz kişilik bir orkestra refaka- tinde 1914 yılında Milano'da halka takdim edilmişti. I_llodern sinemanın kurucusu talyada Guazzonl ve Pastrone'nin yaptıkları okyanuslar ötesindeki na.gka ede sinemayı tiyatroya benzemekten kurtarmak için didinen bir sinemacı tarafından dikkatle ta- kip ediliyordu. Hikâyeyi en etkili şe- kilde anlatabilmenin yollarını arayan D iffith o zamana ka win S. Porter ve İngiliz Brıgton O- kulu dokümanter filmcilerinin bul- dukları kaba montaj usulünü derin- leştirmiş, hikâyeyi sahnelere bölme- nin yanında sahneleri de plânlara a- yırarak montajın dramatik bir kuv- vet olmasını sağlamıştı. Modern si- nema, esaslarını Griffith'e olduğu ka- dar başka hiç bir sinemacıya borçlu değildir. Griffith göze en tesirli şe- kilde hitabedebilmenin bütün sırları- nı yorulmaksızın araştırıyordu. Ka- labalığın ve düzgün sahne mimarisi- nin seyirciyi nasıl kavradığım İtal- yan spectacle filmlerinde sezmıştı Kalabalığın ve tek ferdin; uzak rünüş ve yakın görünüşün 'birbiri ar— dına eklenmesındekı tezadın doğur- duğu etkilerden "The "Birth of a Na- tion - Bir Milletin Doğuşu" nda epey faydalandı. 1916 da çevırdıgı şahese- ri "Intolerance - mahasızlık" ta ltalyan fılmılerınden öğrendiklerini kendi formülleri içinde erıterek sine- manın ilk şaheserini yarattı. "Intole- ance" o zamana kadar çevrilen film- lerin en pahalısı, en uzunu, en olgu- nu, en güzeliydi. Griffith beşeri mü- samahasızlıgın meydana getirdiği fe- lâketleri dört - hikâye çerçevesınde anlatıyordu. Bunlar Babil'in düşüşü, İsa'nın hayatı, Huguenot katliamı ve modern zamanda kapital ile iş prob- lemlerini ilgilendiren hikâyelerdi. Ba- bilin düşüşü bölümü için İtalyan spectacle'lerini gölgede bırakan sah- neler hazırlanmış; Huguenot katli- amı bölümünde ışık oyunları zamanı- nın en mükemmel şeklinde kullanıl- mıştı. Sinemayı ciddiye alan bütün reji- sörler Griffith'in tekniğini kapmağa ugraşırken bir başka Amerikalı reji- sör B. De Mille tarihi hikâye anlatmanın, ihtişamlı sahnelerin te- sirinde kalmışt 1917 de "Joan the Woman - Jan D'Ark", 1923 te "The Ten Commandments - Evamiri Aşe- re", 1927 de "The King of the Kings- Kıralların Kıralı" doğrudan doğruya Griffith'in tesirlerinde meydana ge- tirilmişti. Spekülatörler ve sanatçılar Ce ecil B. De Mille'in âıkl siyle spectacle'ler başla arı ye— AKİS, 9 HAZİRAN 1956