YURTTA OLUP BİTENLER yeni suçlar ihdas ediliyor, hem yeni mesuller çıkarılıyor ve hem de tah- ditler konuluyordu. Hukukçu profe- söre göre basın hürriyeti ancak bun- dan sonra Türkiyede gerçekleşebile- cekti. Bir çok milletvekili tekliflerin yem bir Takriri Sükündan başka şey olmadığını kolaylıkla anladı. Hukukçu bakam kürsüde D.P. gru- bun! n mümtaz azaları sırayla takip ettıler Evvelâ Ahmet Gürkan endi. met Gürkan tedbirlerin geç bıle kalmış olduğunu beyan edi- yordu. Şereflere, ulu orta tecavüz e- diliyordu. Daha bile çok şıddet lâzım- dı. Ondan sonra Fahri Ağaoğlu ve Hamdi Sancar hükümeti yürekten tebrik ettiler. Hepsi, alınacak tedbir- lerin bile basına az olduğunda müt- tefiktiler. Onlara Reyhan Gökmen» oğlu da katıldı. Bu arada kürsüye grubun başkanı Dr. Burhaneddin O- Fuad Köprülü Seçkin adam nat da çıktı. Burhaneddin Onat dü- şünülen tedbirleri tamamiyle tasvip ediyordu. İhtimal ki kendisine has melodramatik edasiyLe bunu ifade e- decekti. Fakat sıralardan lâf atıldı, kızdırıldı. O da, ufak bir tartışma sonunda, grubun artık kendisine iti- mad etmediği neticesine vardığı be- yanıyle istifa ettiğini bildirdi. Bu su- retle, rup hareketi" diye bılınen ve bir kaç ay evvel Menderes IlI. nesinin devrilmesiyle neticelenen ha— disenin kahramanlarından biri cüre- tini basıyla Ödüyordu. Ama, grup başkanlığına getirildiğinden bu yana Burhaneddin Onatin hareketleri, böy- le bir makama geçmek için gereklı politik inceliğe malik bulunmadığını zaten göstermişti. Daha işin başında anlaşılmıştı ki Grubun, başkanlığa daha iyi politikacıyı getırememış ol- ması hareketi kısa zamanda bir sa- 6 Kapaktaki politikacı Orhan A ylar var ki bir isim, Türkiyede gazetelerin birinci sayfasını de- vamlı şekilde işgal ediyor. Bir is- tatistik yapılsa kolayca görülecek- Köprülü, bu işte Ad- nan Menderesi, İsmet İnönüyü, Os- man Bolıık başıyı gerıde bırakmış ve "Marilyn Monroe'ya çok yak- laşmıştır. Orhan Köprülü ıstıfa e- diyor, Orhan Köprülü istifa etti, hayır daha etmedi, etti, ortadan kayboldu, beyanat verdi, beyanat vermedi, D.P. Genel İdare Kurulu Orhan Köprülünün istifasını kabul etti, hayır etmedi, etti, hayır et- medi, Orhan Koprulu vazifesi ba- şına döneceğini söyledi, Orhan Köprülü öyle şey söylemedi, Orhan Köprülü bir beyanat yaptığını tek- zip etti, hayır Orhan Köprülü beyanat yaptığını tekzıp ettıgını tekzip etti... Bu âyeyle son za- manlarda yarışabılecek tek hadise, Prenses Margaretin Albay Town- send ile evlenip evlenmemesi mese- lesidir. O dava da uzun sürmüş, çe- şitli haberler arasında okuyucu bu- nalmıştı ama, aşk macerasının ne- ticesi bugün herkes tarafından öğ- renilmiştir. Halbuki şu satırların yazıldığı sırada Orhan — Köprülü macerası, klâsik tabirle bütün es- rarını muhafaza ediyordu. Gazeteler Kurucu Profesörün oğlundan bu şekilde bahsederken, Ankarada bazı zevat hop oturup hop kalkıyor ve koca partinin bir çocuğun elinde oyuncak olduğun- dan şikâyet ediyordu. Bu ne mas- karalıktı, bu ne garip durumdu! Fakat böyle söyleyenler, meseleyi halletmek ellerinde olduğu halde hareketsiz kalmayı tercih ediyor- lardı. Zira Orhan Köprülü bir şahıs olmaktan çıkmış, bir sembol mahi- yeti almıştı. Orhan Köprülü me- selesinin hal edilme tana D. P. 1- inde bir çok karışıklığı çözebile- cekti. Halbuki bahis mevzuu ze- vat, o karışıklığı devam ettirmeyi şımdılık daha faydalı görüyorlardı. Orhan Köprülüden çocuk diye' bahsediliyordu ama, bu genç adam: 35 yaşındaydı ve ne yaptığını ga- yet iyi biliyordu. Sinirleri sağlam gorunuyordu ve kafası omuzlarının üzerine sağlam şekilde yerleştiril- mişe benziyordu. 1921 de Akbıyık- ta Köprülülerin meşhur konağında dünyaya gelmişti. Tahsılını Feyzi- ati ve Pertevniyal liselerinde yap- mış, müteakiben İstanbul Edebiyat Fakültesinde okumuştu. Aileden elen bir merakla, mezuniyetinden sonra aynı Fakültede Türk Tarihi asistanlığına giren Orhan Köprülü 1930 de doktorasını vermiş, 1951 de de fakültenin müsaadesi ve ba- basının parasiyle Londraya ihtisas yapmaya gitmişti. Dışişleri Baka- Köprülü nının oğlu İngiliz başkentinde Bayswater denilen mütevazi ma- hallenin mütevazı bir pansiyonun- da 1953 sonuna kadar kalmış ve tahsilini tamamlamıştı. Dönüşün- e kendisini askerlik bekliyordu. Vatani vazifesi 1955 nisanına ka- dar sürmüştü ve Orhan Köprülü aynı senenin haziranında D.P. nin İstanbul İl Başkanlığına getiril- mişti Orhan Köprülü bir ilim ada- mıydı ama, dünyadan elini ve ete- ğini çekmişlerden değildi. D.P. ha- reketine daha muhalefet yıllarında bilfill katılmış, babasının yardım- cısı olmuş, bir ihtisas da orada yapmıştı. Bilhassa İstanbul teşkı- lâtının girdisini çıktısını iyi Öğ- renmiş, kendisine sağlam bir isim temin etmişti. Bütün Köprülüler gibi o da, her şeyden çok nüfuz ta- cirlerinin düşmanıydı ve dünyada bir partiyi yıkmak için bu ticare- te müsamaha göstermekten iyi ça- re bulunamıyacağını biliyordu. 1955 haziranında İstanbul başkan- lığına getirilmesi de, açılan böyle bir mücadelenin sonunda olmuştu. 1954 yazında Sarolistler teşkılatı ellerine geçırmışlerdı, 1955 yazın- d r onları püskürttüler. Fakat mucadele bitmemişti ve par- ti içinde huzursuzluk dinmemişti. Bunun başlıca sebebi. Genel Mer- kezde cereyan eden kulis faaliye- iydi. Genel Merkez, ve Genel Kopruluden mem- nun değildi. İstanbula müfettişler gönderildi. Bunların faaliyeti bir tek şey ispat ettı Orhan Köprülü- nün haklı olduğunu. D.J. bir ham- leye muhtaçtı. Iktıdarın icraatı, partiyi takatsiz bırakmıştı. Halk sıkıntı ve ıstırap içindeydi. Orhan Köprülü görüşlerini Ankaraya bil- dirdi. İşte, istifa etti, ediyor, etmedi, edecek lâfları bu karışıklığın neti- cesiydi. Fakat Orhan Köprülü du- rumu gayet iyi idare etti, gerekti- ği zaman ortaya çıktı, alâkayı da- ima kendi üzerinde topladı, fikir- lerinin ne olduğuna herkese belli etti, fakat açıkça cephe almıyarak ihraç tehlikelerinin yanından usta- lkla geçmeyi bildi. Hâlâ da bir ip cambazı maharetiyle kendi fikirle- rini partisine kabul ettirmeye, o- nu doğru yola getirmeye çalışmak- adır. Her şey göstermektedir ki genç Köprülü, İngilterede sadece tarih ihtisası yapmamıştır. Zira kullan- dığı metodlar, bir demokraside sa- mimi, fakat lidere muhalif partili- lerin taktiğidir. Bakalım bu, D. P gibi kaba kuvvet gösterilerinin re- vaçta bulunduğu bir teşekkülde daha ne zamana kadar sökebile- cek! AKİS, 2 HAZİRAN 1956