TİYATRO lerinin, bütün husnunıyetlerıne ve canla başla çalışmalarına rağmen ek- ik olduğu görülü Bu gibi toplulukların içinde bu- lundukları teknik imkânsızlıklar ma- lumdur. Ama ışık, makyaj, dekor, kostüm bakımın biraz alâka gös- terilseydi daha iyi netıce alınabilirdi. Her nedense amatör topluluklarda oyuncu 'pek çok olur, fakat sahne gerisi kahramanları hemen hemen aççıkmaz. Bunların sayısının da artması şüphe yok ki, yarınki tiyat- romuz için büyük kazanç olacaktır. Hüseyin Mumcu dekor ve kostü- mü aynı itina ve başarıyla hazırla- mış. Dekor eserin ruhuna intibak et- tirilmiş, fakat kostümler.. Elde ne varsa oyunculara rasgele giydirilmiş gibi. Hall dekorda yapıldığı gibi kostümler de ucuza maledilmekle be- raber bir buluş taşımalı, ifadeden mahrum olmamalıydı. Mark Reis, tam bir operet havası içinde dolaştı durdu. Bu oyun külhaniliği, serkeşliği, çapkınlığı sa- dece atılmış ceket, çarpık giyilmiş kasketle verılmemelıydı Sahne tec- rübesi fazla olanlar bile biraz fazla dekora çarpıyorlardı. Semih Sergen rejisör ve aktör o- larak ehnden geleni yapmaya çalış- mış. Belli ki everek» ğ raşmış. Yalnız e h _ıısı hem de aktorluğu ıle bıraz daha girmesi, ıcab derdı. Sonra sahne im- kansızlığı r g nda dram bakımından rişil n bazı şahikaları hakkım vererek kullanması lazımdı. Ölüme gidiş, diğer giriş çıkışlardan farklı olamadı. Kalabalık sahneler de ise ayarsız birikmeler oluyordu unlar biraz da kendisinin de oyunun ıçmde olmasının kaçınılmaz puruzle- ile Semıh Sergen, müsait fiziği sahnede çok şey kazanıyordu. Şüphe- siz bu bir aktör için lüzumludur. Yal- --z satırların gerisindekini ıçmde du- yamıyor, bu yüzden de duyuramı- yordu. Oyununu bu kuruluktan kur- tarması icabederdi. Bundan başka Semih Sergen, ruhen hasta, toy ve romantik bir köy delikanlısından çok sesli sedalı ve sert hareketli bir ka- saba külhanbeyini andırıyordu. Balthazar da Yalın Tolga, rolü- nun verdıgı fırsatları kaçırdı. Kos- makyaj kadar Balthazar'ın ruh yucelıgıne de dikkat etmesi duygu olgunluğunu verebilmesi — icabederdi. Bu suretle sesini kullanışta, jest ve imiklerinde eriştiği olgunluğu da- ha da değerlendirebilirdi. hayatı, tecrübeleri ottu Balthazara taban, tabana zıt, aşka gülen, kadını bir duygu ile alıp, bırakan biri yapmış olabilirdi. Alışıla gelmiş her gemici tipi rind ve kalenderdi, ama operetlerın karıkaturleştırdıgı kın külhanbeyi değildi. Baykal bu havadan kurtu amadı nedense. Türkan Boranın anne rolünde ha- zan yerinde oyunu, bazan yersiz hay- kırışlariyle luzumsuz jestleri vardı. Za mimik monotonlu- ğuna kapılmasına rağmen, iyi idi Melek Koçer, Renaud Kadını da- ha iyi verebilirdi. Seyirciye değil, Balthazara oynaması lâzımdı. Hele eski sevgilisi Balthazar'la karşılaşın- ca sahnesinde heyecanlandığım biraz olsun belirtebilmeliydi. Sen ler Saf rolünde yaratıcı olabilir hat- tâ zaman zaman sahneyi çalabılırdı Tecrübesizliği ve rejisörün üstün yieıâer derecede işlememiş olması onu sildi. Vivette'i oynayan Suzan Uztan'ın en çok diksiyona ehemmiyet vermesi icabederdi. Bu bakımdan zaman za- man kulak tırmalayıcı hatalara düş- Oyunu a yakındı. Hele sevgılısı Fredri'ye ı]aııı aşk sah- nesinde bu meziyeti büsbütün ortaya çıktı. Şehirli Kız piyesi salonu ve sah- nesi çok ku ük olan Sanatsevenler Kulübü için çok kalabalık bir eser. Cep Tiyatrosu tipi sahnelerde oyna- nacak eserlerin kadrolarının beş altı kişiyi geçmemesi icap eder. Maksa- da ancak bu suretle ulaşılabilir. Bu- nu idarecilerin unutmaması lâzım ge- irı Ama her şeye. rağmen tiyatroyu seven, bunun için uğraşıp didinen bu topluluğu alkışlamak icap eder. topluluğu kusurlarım biraz daha düzeltmiş olarak, yakın bir zamanda eni bir eserle sahnede görmek bü- tün sanatseverlerin arzusudur. Sanatseverler Kulübünün devamlı temsiller verme teşebbüsü, ufak te- fek kusurlarının hoş görülmesini i- cap ettirecek kadar faydalı ve cesa- retli bir harekettir. Türk Tiyatrosu- nun istikbali, şimdilik, devlet veya resmi daireler tarafından himaye gö- ren teşekküllerden çok bu gibi ama- tör toplulukların çalışmalarına bağlı görünmektedir. AKİS, 2 HAZİRAN 1956