günü vazıfelendınlmesını sağlamak- tan acizd Bu sadece, işin dışa akseden tara- fıydı. Helikon musikişinasları, cumar- tesi sabahı prova ıçın tıyatroya gel- diklerinde, sahneyi konser için zırlanmış bulmak şöyle dursun, o ge- ce oynanacak olan "Haydutlar" piye- sinin dekoruyla karşılaştılar. Halbu- ki tiyatro idaresi o gün bir konser ve- rılecegını, dolayı iyle — "Haydutlar" eko ancak konserden sonra kuı'manın gerekecegını bılmıyor de- ğildi. Fakat sahne müdürü ikme- tinden sual olmaz - boylesını münasip görmüştü. Neyse ki dekorcular tesa- düfen oradaydı da arkaya bir kırmı- ZL perde çekip dekoru örtmek müm- oldu. Fakat bu perde konserde, sahnenın akustik şartlarım geniş öl- çüde bozdu. Meseleler bu kadarla kalmadı. Ti- yatroya erken gelmiş iki orkestra ü- yesi, merdivenleri defa defa inip çı- nota sehpalarını aşağıdan sahneye taşımak zorunda kaldılar. O yorgunlukla oturup kuartet provası yaptılar. Sanat güçtü, ama böyle de- ğil.. Bir müddet sonra tiyatroya ge- len Gazi Eg tim Korosu - pek tabii - konserden önce bir prova yapmak istedi. Bu sefer de sahne müdürü» karoya va odan verme izinde guçlıık çıkardı; hattâ şef Zuck- 'e kırıcı muamelede bulundu. Maamafih Zuckmayer, her zamankı . yumuşak başlılığiyle, bunu. hoş kar- şıladı; bir dostuna "opera idareleri, dışardan gelenleri daima — müstevli sayarlar" dedi ve güldü, geçti. EMNİYET SANDIĞI 1956 Yılı Tasarruf Hesapları İkramiyeleri 450.000 Liradır. Çiftehavuzlar'da BAHÇELİ EVLER APARTMAN DAİRELERİ - Bahçelievler'de ARSALAR Ev, Apartman Dairesi ve Arsa'yı kazananlara (20.000) liraya kadar KREDİ Zengin PARA İkramiyeleri Aynen 1.560.000 Liralık Mesken Kredileri Her (150) liraya bir kur'a. AKİS, 2 HAZİRAN 1956 Ankara Verem Hastakatiesi Hastalık ancak burada tedavi edilir Hastalıklar Tüberküloz M erkez kıraathanesınde kahvecı- lik Bura, bir londu. Şehrın en genış ve kalabalık caddesindeydi. Kış geceleri dolar bo- şalırdı. Gençler bilardo masasının et- rafında toplanırlar, yeşil çuhaya eği- lirler, bilyaları kovalarlardı. Uzaktan uzağa, tavla pullarının madem ses- leri duyulurdu. Ellibeş yaşım bitir- mek üzereydi. Elinde kahve veya çay tepsisi, masadan masaya koşar, nar- gile lülelerinin .kütünü eşeler, ateş tazelerdi. Arada sırada da "şekerli bir", "çay bir" diye bağırırdı. Bu ses bütün müşterilerin tanıdığı, kahve kopugıı gibi keyıflı, tavşan kam çay alnız ara sıra kısık ve çatlak çı— kardı. Ahmed efendi buna pek önem vermezdi. Sabahtan akşama, gece yarılarına kadar çay ve kahve diye ağıran bir gırtlaktan müzikal ses- ler, beklenmezdi elbette. Yalnız bir nokta birkaç aydanberi onu düşündü- Tüyo! Akşamları biraz yorgunluk hıssedıyor, terliyordu. vde derece olmadığından ateşını kontrol edeme- mişti. Galiba birkaç kilo da zayıfla- mıştı. Ceketinin omuzları sırtından kayıyor, duşuyor gibiydi. Pantalonu beline durmuyordu. Gazetelerin tav- siyesine uymuş, emerini biraz da sıkmış, bir delik daha açmıştı. Kuru, kesik bir öksürüğü vardı. Sabahları biraz balgam çıkarıyordu. Birkaç de- fa da balgamında kan görmüştü. Son günlerde de havalar ne kadar soğuk gidiyordu. İçerde soba cayır cayır ya- nıyor, insan nefesi, sigara dum: çay demi, buğu sis havayı ısıtıyordu. Fakat terli terli karsıdakı hana na öksürük nöbeti tuttu. Bu sırada ağ zından bir fincan, kadar kan geldi. Karısı bozulmuş, rengi uçmuş, koca sının yüzüne bakıyordu. Kan damar da akarken sıcak, güzel bir şeydi Rengi de pek çekicidir. Ama mezba hada, ama bıçak ucunda; - elbise, bahatlı gibi karısının yüzüne bak madan, traş olmadan, aynadan kal rak kahveye gitti. Herhalde, bilme diği, anlıyamadığı bir derdi var Patrondan izin aldı. Kimseye açılmak istemiyordu. Kötü bir hastalığa tu tulduğu duyulursa işinden, ekmeğin den olabilirdi. Çoluk çocuk sahibiydi Aç kalmak, sürünmek vardı. Derdi ni herkese açamazdı Herkesin dert ortağı birine ihtiyacı vardı. O halde de bir hekime başvurması lazımdı. ehrin kenar bir mahallesinde, ya- nı başını almış, namuskâr, çalışkan ıyılıksever, istidatlı bir hekim tanı yordu. aş vurdu, muayene ol du. Fılmı çekıldı Balgamı tetkik e dildi. Sonra bu tanıdığı doktor üzün tulu bir halde ellerini uğuşturarak "ciğerlerinizde yara var"'dedi.Ya siz veremsiniz" demenin daha na nanamıyordu. Yaşı ilerlemişti. Vere min gençlere belâ olan bir hasta oldugunıı da biliyordu. Bu yaşta ne den verem olsundu. Ama işte ortada film vardı. Balgamında mikrop bu lunmuştu. İşin münakaşaya taha mülü kalmamıştı. Hekim: "Genç,