DAVAMIZ ecmuamız aleyhinde açılan yeni bir dâvanın duruşmasına geçen haf- tanın sonunda, perşembe günü Ankarada Topla Basın Mahkeme- sinde başlanmıştır. Celse açıldığında başkan, Savcılığın ıddıanamesını okumuştur. Bu iddianamede. mecmuasında kayada tertiplenen bir top- lantıya aid yazının ve bilhassa kullanılan resim altlarının kasdi mahsus- la yazıldığı, bunların ammeyi heyecan ve telaşa verecek mahiyette oldu- ğu ileri sürülüyordu. unun üzerine Başkan mecmuanın Yazı İşleri Müdürü Yusuf Ziya A- demhandan ne diyeceğini sormuştur. Yusuf Ziya Ademhan yazının Çan- kayadaki bir eğlence toplantısının havadisi oldugunu, böyle bir eğlencenin tertıplendıgının duyulmasının ammeyi niçin heyecan ve telaşa verece- ğini anlamadıgını, kaldı ki haberin daha evvelce başka gazeteler de de çıkmış bulunduğunu, Akis'in ıse sadece daha fazla tafsilât verdiğini bildirmiştir. Ademhan bu yazının ve resim altlarının kasdi mahsusla yazıldığı isnadını da reddetmış, bilâkis kullanılan dilin realistliği üze- rinde d ur. Başkan, Yusuf Ziya Ademhandan havadisin doğru olup olmadığımı, Çankayada hakikaten böyle bir eğlence toplantısının yapılıp yapılma- dığını sormuş. Akis mecmuasının Yazı İşleri Müdürü toplantının ya- pıldığını teyid etmiştir. Başkan havadisin mecmuaya nasıl geldiğini de öğrenmek istemiş, Yusuf Ziya Ademhan Akisin bir istihbarat kad- rosuna sahip bulunduğunu, üstelik haberin dikkatle tahkik ve teyid olunduğunu, mecmuada ondan sonra neşredildiğini bildirmiştir. ırada müdafaa avukatı Sahir Kurutluoğlu söz almış, savcının bir iddia ıleı'ı sürdüğünü ve bunu ıspatla mükellef bulundugunu belirte- rek bahis mevzuu yazının algin ammeyi heyecan ve telâşa getirdiğini savcıdan sormuş, bunun delillerinin ne olduğunu öğrenmek istemiş, is- nadın neye dayanılarak yapıldığının cevabını taleb etmiştir. Sahir Ku- rutluoğlu, toplantının hakikaten tertıplendığını, yazılanın tek bir sa- tırının dahi yalan olmadığını ispat etmek için müdafaa şahidi olarak gerekirse o toplantıya katılan Bakanları veya saz, ses sanatkârlarını, zabıta memurlarım şahid gösterebileceklerini hatırlatmış, fakat evvelâ savcının iddianamesini tavzih etmesini ve delillerini ortaya koymasını istemiştir. Savcı bu talebe karşılık olarak elinde, mecmuada çıkan ya- zıdan başka delil bulunmadığını beyan etmiştir. Sahir Kurutluoğlu "baş- ka bir delil yok mudur?" diye sormuş ve savcıdan "hayır" cevabını al- mıştır. nun üzerine mahkeme, Çankayadaki toplantının bir kabine top- lantısı olmadığını bildiren Başbakanlık tebliğini muhtevi Anadolu Ajan- sı bülteninin ve haberi veren diğer gazetelerin celbi için danışmayı ha- ziranın 28 ine bırakmıştır. leri, tezahüratla tasvi edeceklerdi, İ- şın prop dası lerden çok mı]l tvbel?ıl y:ll etvekiliyle İzzat Nğanderos konuşmuştu. Hatırlanan horoz şekeri D p. Meclis Grubunun azalarına, bir hayal âlemi takdim edilmişti. Bugün sert tedbirlerin alınmasına za- ruret vardı. Diktatörlüge gidilmek istenmiyordu, ama | adar iş başında kalacak olanlarla rahat ça- lışma imkânlarının — temini lazımdı. Basın ile muhalefet eleleydi. İktidarı yıkmak istiyorlardı ve bu gaye uğ- runda bir tezvir makinesi kurmuş- lardı. Vatan sathından sükünet kalk- mış, vatandaşlar birbirlerine düşman edilmişti. Kalkınmamızın mesut ne- ticeleri — görülmemezlikten geliyor, sadece sıkıntılardan bahsediliyordu. Bu, böyle davam edemezdi. Fitne ar- tık, muhakkak dinmeliydi. Ancak bu antidemokratik tedbir- ler, muvakkat olacaktı. Bir defa sü- künet iade olunduktan ve başlar din- lendikten sonra, 1958 e doğru tah- ditler yavaş yavaş kaldırılacak ve se- çimlere tamamiyle hür bir hava İ- AKİS, 2 HAZİRAN 1956 çinde gidilecekti. Menderese yakıtı çevrelerın ağzındaki lâf şuydu Bugün. mılletvekıllıgıne İti- razları kim inceliyor? Yüksek Seçim Kurulu! Bu, kimin eseri? — Adnan Menderesin-! Tam 1054 seçimlerinin arefesinde böyle bir tedbiri getirip, seçimlere demokratik bava içinde gir- medi mi? Şimdi de aynı şekilde dav- ranacak. Seçim zamanına kadar ikti- dara huzurla çalışmak imkânı sağla- nacak, 1958 in başında, seçim sathı mailine girildiğinde hürriyetler iade olunacak. 1958 seçımlerını bu suretle kazandıktan sonra da e ri mem- leketlerin en demokratık mevzuatı derhal getirilecek." Böylece D.P. Meclis Grubunun a- zalarına, Kalkınma hikâyesinden son- ra yeni bir hikâye anlatılıyordu. Na- sıl, kalkınmanın harıkulade meyva- ları "kısa bir zaman" sonra görüle- cek ve şafak atacaksa, aynı şekilde demokrasi yolunda da mükemmele "seçimlerden sonra" kavuşacaktık. Bu propagandanın eşinin 1954 ten evvel de yapıldığı unutulmamıştı. Ha- kikaten Adnan Menderes meşhur 6334 sayılı kanunu getirirken bir in- YURTTA OLUP BİTENLER tikal devresinin zaruretlerinden bah- setmiş, demokrasiye olan aşkını ilan etmış, tedbirin ancak huzur sağlıya- cağını söylemişti. İntikal devresi o zaman 1864 te bitecekti. Şimdi, tarih 1958 olarak değiştirilmişti. Yeni hikâyeyi dinleyen bir ço ok milletvekili "Peki, neden bunlar şim- di yapılmıyor" dıye duşunmekten kendini alamadı. Ne var bu suali yüksek sesle soran çıkmadı. Zira Ce- mal Köprülü hadisesi, pek yakındı ve bu hadise karşısında reaksiyon göstermesi en tabii olan D.P. ileri gelenleri inanılmaz bir süküt için- deydiler. "Yaylacı" lar, konuşmaları lâzım gelenler susarken, kendilerinin niçin ortaya atılacaklarım anlama- dıklarından salı günü öğleden sonra kenarda kalmayı tercih etmişlerdi. İnanmak ihtiyacı Dıger mılletvekıllerıne gelince, bun- ların çoğu kendilerini tedbır— lerin dogruluguna İ yacındaydılar. Memleke nın ne olduğu hususunda sarih fikir- leri vardı ve D.P. nin yeni bir seçim- de iktidarı mulıafaza edeceğinden katiyen emin bulunmuyorlardı. Bu bakımdan şiddet tedbirlerini, bir kur- tuluş çaresi olarak görenler ve onla- nn üzerindeki şekerli ciladan başka şeyi farketmemek isteyenler mevcut- tu. Kaderlerini Adnan Menderesin kaderine bağlamışlardı. Zannediyor- lardı ki liderin tavsiye ettiği yol en iyi yoldur ve iktidar bu suretle mu- hafaza edilebilir.. Görmüyorlardı ki unlar denenmiş ve muvaffak olama- mış çarelerdir ve memlekette zoraki bir sessizlik temin etmek ancak ve ancak iş başındakileri biraz daha ra- hatsız edecektir. Anlamak istemiyor- lardı ki sükünet, yükseltilecek bir i- tiraz olmadığı zaman makbuldür. Bi- lâkis itirazlar mevcutken ve fakat bunların ifadesi imkânı ortadan kal- dırılmak suretıyle ortalık sessızlıge boğulmuşken insanın altın dalye dıkenlıymış hissini ve İşte grup toplantın böyle karışık bir hava ıçınde açıldı. Bir demokrasi anlayışı illetvekilleri salona ellerinde bir broşürle girmişle Broşürde muhalefetin ıthamları toplanmıştı. Başkanlık kürsüsünü Halük Saman işgal ediyordu. İlk sözü Adalet Ba- kam Prof. Hüseyin Avni Göktürkün aldığı görüldü. Hukuk Profesörü sa— yın bakan demokrasimizin kurtulm sı için bir takım tedbirlerin alınması zaruretinin ortaya çıktığını beyan e- diyordu. Basın susturulmalıydı. Da- ha doğrusu basın, istenileni yazan is- tenilmiyeni yazmayan bir alet haline getırılmelıydı Hukuk profesörü ba- n üstelik demokratik memleketler mevzuatmm da incelendiğini ve ted- birlerin oradan alındığını bildirdi. İ- fadesine göre, dünyanın hiç bir ye- rinde basın bizde olduğu kadar bası boş bırakılmamıştı. Hukuk profesörü bakan, düşünü- len tedbirlerin ne olduğunu da kısa- ca bildirdi, Hem cezalar artıyor, hem 5