KADIN ayrılan şah, nihayet aradığı saadeti bulacaktı. Halk coşkun bir tezahürat içinde bu izdivacı kutlarken Tahran- da hakikaten 1001 gece masallarına lâyık bir aşk romanı başlıyordu. ah ile kraliçenin bırleşmelerınde tabildir ki, hadiselerin rolü çok bü- yük olmuştu ama bu makul ızdıvaç daha ilk gününden bir aşk izdivacı ehresini alıvermişti. Herkes bunu issetti ve bu cidden ilerde, iki mü- him hadise ile kendisini gosterdı Bir tanesi Musadden hadisesinde, karıko- canın tayyare ile Romaya hareket e- derken birbirlerine gösterdikleri ya- kınlıktı. Kraliçe Süreyya bu üzüntülü dakikalarda kocasının yanından bir dakika bile ayrılmak istememişti ve beraber tayyarede giderken de ona: H n ol, sekiz gun sonra, biz Tahrana döneceğiz" diyo Sekiz gün sonra Musaddık hapse gırıyordu İkinci hadise Kraliçe Süreyyanın bugüne kadar anne olamaması üze- rine çıkarılan dedıkodular ve Triva- yetler karşısında Şahın karısına kar- şı takındığı âşık erkek tavırlarıdır. Bu hareket tarzı o kadar kati olmuş- tur ki, şahı, tahta varis kazanmak maksadı ile boşanmaya teşvik eden- ler şaşırıp kaldılar Tamamiyle batı anlayışı ile yeti- çalışmaya başlamışlardır. Kraliçe sık sık fakir muhitlere gidip, halkın hayat şartları ile alâkadar ol- maktadırlar. Kraliçe Süreyya bilhas- sa bu fakir muhitlerde fevkalâde çok sevilmektedir. Onu gören halk etrafı- nı sarıverir ve uzun uzun onunla dertleşir. Sık sık mekteplere ziya- -etler yapan Kraliçe Süreyya, çocuk- ların medeni bir anlayışla büyütül- melerine de çok büyük bir ehemmi- yet atfetmektedir. İçtimai ve sosyal kalkınmada en büyük engel bazı mü- aassıp din adamlarının tahriki ile Olaya çıkan engellerdır Başı ve bü- tün vücudu örten ve kadını gizliyen eski bir kıyafetle mucadele edilirken, bu kıyafetia Kuran'da yeri olmadığı tesbit edilmiştir. Lozan Universitesi mezunu olan Tahran İmamı Molla Cuma geri zihniyetle büyük bir mü- -adeleye girişmiştir. Taç giyme merasimi senelerce u- zatılmış, bir türlü yapılamamıştır, u birçok rivayetlere yol açmışsa da ğran Şahının daima ileri sürdüğü se- e "Mem l ketın fena ekonomik va- liyeti tek bir kuruşumuzu dahi zevk için harcamama manidir Cemiyet İsveç kadını Umumiyetle, dünyada herkes tara- ından, İsveç, sosyal terakkilerin en ileri safhalara eriştiği bir memle- ket olarak kabul edilir. İşte bu mem- lekette, kadının cemiyetteki mevkii, 22 Isveçlı ev kadını Yevmiyesi yüksek mi? rolü, hakları ve vazifeleri nedir?. İn- kılâplarımızdan bunca yıl sonra, Türk kadınını geriye doğru götürmek istiyen bir zinhiyetin — başgösterdiği şu son günlerde, bunu bilmek cidden faydalı olacaktı. İşte Kadının Sosyal Hayatını Tetkik Kurumu, son toplantısında bu mevzuu ele almı onuşmayı yapan bizzat İsveç se- fîresı Madam Croneborg idi. Memleketimize gelip — senelerce yaşıyan, bazen buralarda yerleşerek hayatlarını kazanan ecnebilerin ço- ğu iki kelime Türkçe öğrenmeden çıkıp giderler. Madam Croneborg mu hakkak ki, bu zümreden değildi. Kür süye çıkar çıkmaz, şirin bir Türkçe ile meramım anlatmaya başladı. Bü- tün konuşmayı Türkçe yapmak onu çok sevindirecekti, ama henüz ken- disine pek o dar güvenemiyordu. İyisi mi, ingilizce konuşacaktı ve bir Turk hanımı konuşmayı tercüme edecekt Bir zihniyet meselesi I sveçte sosyal müsavat, adalet ve emniyeti temin için, son seneler zarfında yapılmış olan zecri reform— lar büyük bir rol oynamışsa da, vaffakiyetin asıl âmili hür fîkırlere dayanan çok eski bir zihniyettir. Bun- da tesadüflerin — de rolü olmuştur. Meselâ lsveçın çok eski tarihlerden beri, hür ve küçük arazi sahipleri tarafından meskün oluşu, beyliğin mevcut olmayışı, sınıf farklarının izalesi ve "davala- rın el birliği ile halli" meselesini do- ğurmuştur. Gene iklimin çetin ve hayat şart- larının çok ağır oluşu, kadını ve er- keği daima beraber çalışmaya, bir- birini tamamlamaya sevketmiştir ki bu da erkek ve kadın arasında me- deniyetin bir şartı olan eşitliğin ku- rulmasına yardım etmiştir. Bu eşit- liği kazanmak için İsveç kadını a— sırlarca mücadele etmıştır ve bu - cadelede, onun en büyü yardımcısı basiret sahibi Isveç erkeği olmuştur. Kadınsız bir cemiyetin ilerliyemiye- ceğini idrak eden İsveç erkekleri, bu- gün her sahada, kadınlarının yardı— mım ınemnunıyetle kabul ederler. Zaten İsveç kadınlığının hürriyete kavuşması uğrunda en müca- dele etmiş olan insan bir erkektir. Dr. Gustaf Vaesstroem'un ismi böy- lece İsveç tarihinde mühim bir yer işgal etmektedir. Onun basit fakat kuvvetli parolası hiçbir zaman hafı- zalardan silinmiyecektir. Bu parola "Cesaret, hanımlar" sözlerinden iba- rettir. Tarihte İsveç kadını E rkekleri harp veya iş için yaban- cı memleketlere gittikleri zaman, kadınlar memleketi bekler, nöbet tu— tarlardı. Erkeklerin gözü hiçbir za- man arkada kalmazdı günkü karıla- rının silâha sarılarak evlerini ve yurt- larım müdafaa edeceklerinden, son dakikaya kadar, tarlalarım sürecek- lerinden emindiler. Nitekim XV. a- sırda, Danimarkalılar İsveçe hücum ettikleri zaman, kadınlardan müte- şekkil bir ordunun başına Danimarka ordusunu Erkekler ve İsveç kralı dönünce, Blenda'nın yaşadığı eyalet- teki kadınlara bazı imtiyazlar veril- di. Bunlardan biri, kadınların erkek- le müsavi miras hakkına sahip ol- maları idi. Orta çağda Birigitta isminde bir başka kadın, tek başına krala ve ahlâksız saray erkânına karşı aman- sız bir mücadeleye girişmiş, ahlâk kaideleri üzerine dini bir tarikat ku- rarak, orta çağın dini ve edebi bir dehası olmuştur. XVII. asırda Stockholm'un müda- fasını üzerine alan gene 25 yaşında bir kadındır. XVITI. asırda İsveç e- debiyat tarihinde çok parlak kadın yazarlarının adları vardır. Ve XIX. asırda, bir kadın yazar olan Frederi - ka Bremer modern kadın hareketinin önderi olmuştur. Kolera salgınında anne ve babalarım kaybeden çocuk- lara yardım için, bu kadın ilk kadın- lar bırlıgını kurdu. Yazdığı roman- larda daima "kanunun ve ananelerin" esiri olan kadının ıstırabını teren- nüm etmiştir. Çünkü Fransız ihtilâ- line kadar, İsveçte kadın kanunen babasının veya kocasının vesayeti altında idi. hür fikirleri bü- tün dünyaya yaymıştı Işte Isveç ka dınlarının erkeklerle — müsavi haklar elde etmek üzere giriştikleri aman- sız mücadele bu tarihte başlar. Bu mücadele neticesi olarak 1845 te ka- dın eşit miras hakkına sahip oldu. 1889 da rüşt yaşı erkek gibi 21 * in- AKİS, 12 MAYIS 1956 Fransız ihtilâli,