zat Çıdamlı'ya - derhal başvurmak ve onu sahneye çıkarmaktı. Zaten 0- pera teamüllerine göre, yedek duru- mundaki sanatkârlar — bulundukları şehrin haricine izinsiz çıkamazlar ve hattâ evlerinden dışarda — oldukları takdirde nerede bulundukları hakkın- daki kesin bilgiyi tiyatro idaresine vermeğe mecbur, tutulurlar. Fakat, Çıdamlı sırra kadem basmıştı. Taharriyat akşama kadar sürdü. Temsil saati gelmiş çatmış, kayıp te- nor bir türlü bulunamamıştı. Bir şey yapmak, durumu kurtarmak lâzımdı. Aksi halde perde açılmıyacaktı. Bu telâş içinde koro mensuplarından bir tenor - Sadi Sakpınar - Don avi- o'ya hazır olduğunu, sahneye çıka- bileceğini söyledi. Sahne müdürü tek- lifi kabul etti. Gönüllü kurtarıcı gi- yindi, kuşandı, makyajım yaptı. Fa- kat, perdenin açılmasına pek az kal- mıştı ki nefes nefese Umur Pars gö- ründü. Sahne müdürü bir taraftan Sakpınar'a ümit vermiş, diğer taraf- tan da - nedendir bilinmez - Par haber yollatmıştı. Rolün asıl sahibi artık hazırken başkası oynatılamaz- dı. Bu sefer bir münakaşa başladı. Koro mensupları, dert ortaklığından mütevellit bir tesanüt havası içinde arkadaşlarından birinin sahneye çık- ması hususunda ısrar — ediyorlardı. Fakat orkestra şefi Karl Öhring - a fişlerde hâlâ şef olarak Kurt Eich- horn'un ismi yazılıdır - riski göze almak istemiyor, Umur Pars üzerin- de ısrar ediyordu. Neticede perde, mutad saatinden on beş dakika daha geç açıldı. Sadi Sakpınar'ın hevesi yarıda kalmış, Don Ottavio kostüm- leri gene Umur Pars'a nakledilmişti. Temsil - on beş dakikalık gecikme hariç - mutad süresinden yirmi daki- ka daha geç bitti. Öhring, aynı ope- rayı daha önceki temsillerde idare e- den Helmut Schaefer'e nisbetle - o zaman da afişlerde Eichhorn'un ismi vardı - tempoları daha yavaş almış- . İki şefin tempo telâkkileri bir o- peranın uzunluğunu yirmi dakika - neredeyse bir senfoni müddeti - a- zaltır veya çoğaltırsa, ikisinden bi- rinin - yahut ikisinin de - görüşü ha- talı demektir. Bütün bu kargaşalıklar, bilhassa müdahaleleri gereken iki şahsın kont— rolü dışında cereyan ediyordu: Dev- let Tiyatrosu Umum Müdürü ile baş- rejisör sıfatını taşıyan tenor.. Zaten rada hüküm surmege başlayan disiplinsizlik geniş ölçüde onların gevşsekliği ve idaresizliği yüzünden değil miydi? Kitap ve Kırtasiyenizi BİLGİ' den alınız SAKARYA CAD. No. 4/A YENİŞEHİR - ANKARA AKİS, 12 MAYIS 1956 TİYA TRO Cep Tiyatrosunda "Bir Evlenme" Seyirciler boşanırken memnundular Amatörler Cep Tiyatrosu Gecen hafta Beyoğlunda bazı grup- ların Parmakkapıdaki bir yan so- kağa saptıkları, telâşlı adımlarla bir apartmana girdikleri görülüyordu. Apartmanın kapısına bazı afişler ya- pıştırılmıştı. Biraz yaklaşınca yazılar okunabiliyordu: "Cep Tiyatrosu".. Daha aşagıda oynanan pıyeslerın ad- ları vardı: Noel Coward'ın Kırmızı Bıberler"ı ve Gogol'ün "Bir Evlen me" Seyircileri kapıda güzel bir genç kız karşılıyordu. Bu, tiyatronun yıl- dızlarından Canan'dı. Cep Tiyatro- sunun bir usulü de buydu: Artistler seyircileri ile bizzat meşgul oluyor- lardı. Onları kapıdan karşılıyor, bilet kesiyor ve yer gösteriyorlardı. Bu candan alâka şüphe yok ki, daha ilk anda seyircileri tiyatroya ısındırıyor- u. Temsiller ufacık bir salonda veri- liyordu. Buraya salon bile denemez- di. Büyükçe bir oda.. Ancak elli iki kişi alabilen bir oda.. Fakat Cep Ti- yatrosunun kapalı gişe ila temsil ver- mesinin tek sebebi sade salonun u- faklığı değildi. İlk piyes Coward'ın Kırmızı Bi- berler komedisiydi. Haldun Dormen'- in basarı ile sahneye koyduğu piyes- te Altın Erkuş, Iİlhan İskender, Suna Donay ve Nur Nursal nazarı dikkati çektiler. Fakat Cep Tiyatrosu asıl sükseyi ikinci piyeste, Cogol'ün Bir Evlen- me'sinde kazandı. aldun Dormen'in güzel mizan- seni, esprili buluşları seyircilerin hay- ranlığını topladı. Bizde de yabancı memleketlerde olduğu gibi, rejisörler arasında yarışmalar yapılsaydı Hal- dun Dormen bu piyesiyle muhakkak ki iyi bir derece alırdı. Duy Sağıroğlu'nun renkli de- korları arasında geçen komedide Bil- ge Zobu rahat oyunu ve büyük ifade kabiliyetiyle kolayca temayüz etti. Aracı kadın rolünde Esin Eden, A- nuçkin rolünde Yılmaz Gruda ve Om- let rolünde Necdet Ayberk oldukça başarılıydılar. iyesin en çok sempati toplayan aktörü karikatürist Altan Erbulak ol- u. Koçkorev rolü ile salonu adeta kırdı geçirdi. Nıl Yalter, Agafya ro- lünde çok nazlı, çok sevimli bir ge- linlik kızdı. Güzel fiziği ile hayran- lık kazandı. Herkes etrafında perva- ne gibi dönen taliplerine hak verdi. Söz böylece taliplere gelince Şakir Bozdağ'ın anlayışlı oyunundan bah- setmemek haksızlık olacaktır. ülasa o gece Cep Tiyatrosunun küçük salonunu dolduran elli iki kişi içinde bu teşebbusu övmeyen, başa- rılarının devamım temenni etmeyen bir tek kişi bile mevcut değildi. Sadece bu temsil, tiyatromuzun geleceğinin bir takım küçük hesap- lar içinde bocalıyan ve resmi mües- seselerin' yardımları ile yaşayan pro- fesyonel tiyatrolardan çok bu nevi- den teşekküllere bağlı olduğunu an- lamaya kafi gelirdi. Şu ve bu teşek- külün maddi yardımından çok sanat- larına seyircilerin göstereceği alâka- ya, güvenerek ortaya atılan bu teşek- küllerin adedi çoğaldıkça, tiyatro da- vamızın hallinde mesafe aldığımıza inanmamak için sebep kalmıyacak- tır. 29