zursuzluk ve meşhur "ne oluyoruz?" suali D.P. grubunun hakiki vazifesi- ni ifaya başlamasıyla kaybolacak ve "hiç bir şey olduğumuz yok" ceva- bı o zaman dudakların ucuna gele- cekti. Zira muhalefetin ve basının ikti- dar aleyhinde, hatta hükümet veya devlet başkanlığı müesseseleri mev- zuunda tenkidkar bir vaziyet aldı- ğı hakikatti. Ama iktidarın İiderleri, çok zaman tenkid edilen şeyin bizzat kendi hareketleri olduğunu düşün- seler ve ona göre davransalar şika- yet sebepleri kendiliğinden ortadan kalkardı. Hükümet, Devlet mefhum ları hiç bir zaman muhalefetin veya basının sözüyle zedelenmemişti. An- cak bu mefhumların bizzat hükümet veya devlet adamlarının hareketle- riyle zedelendiğinin tarihte pek çok misali vardı. İktidarın liderleri de- mokratik bir rejime katlanmak zo- runda olduklarım hatırlasalar, tek parti devrinde Cumhurbaşkanlarının veya Başbakanların . davrandıkları şekilde davranmalarına bugün im- kan olmadığım anlasalar, üzerlerin- de daimi ve çeşitli murakabenin mev- ki yoluna gidilmesini sağlasa, lider- leri verdikleri sözleri tutmaya mec- bur etse, hakiki hâkimin kendisi ol- duğuna inanarak azimli — davransa memleketteki huzursuzluk balonları bir anda sönüverir ve millet, çinden — çıkardığı mılletvekıllerını derhal bağrına basar. Eğer bir huzursuzluk varsa bu, kuvvet kaynağının grubun elinden sıkıp ba- zı şeflerin eline geçtiği yolunda cid- di endişelerin belirmiş olması yüzün- dendir. Aynı şeflerin bundan altı yıl önceye kadar söyledikleri Hürriyet ve Demokrasi şarkılarıyla beslenmış yepyeni bir neslin bu ekette bir daha diktatörlüğü geçırmeyç_cegı- ni herkesin bilmesi lâzımdır. Üste- lik bu neslin, aynı D.P. grubunda samimi temsilcileri olmak gerekir. Onlar niçin vazifelerini yapmaz gö- rünüyorlar İşte bu sebeplerden dolayıydı kı bu haftanın başında ühi dise muhalif milletvekillerinin teşrıı masuniyetlerinin kaldırılması mevzu- unda alınacak kararın hazırlıklarıy- ı. Bu karar aynı zamanda bir işa- ret yerine de geçecekti. YURTTA OLUP BİTENLER mizden on yıl sonra bir gazeteci - D.P. nin iktidara gelmesi için canla başla çalışmış bir mesleğin mensu- bu - mesleğinin icrası sırasında kar- şılaştığı — tehlikelerden korunmak maksadıyla bir tabancaya — ihtiyaç hissediyordu. Eğer bir kaç akşam ev- vel cereyan eden hâdise — olmasaydı böyle bir talebi türlü maksadlara at- fetmek kabildi. Ama Oktay Ekşi bir gece yarısı Çankaya karakoluna gö- türülüp orada kendisine eziyet edilen gazetecilerden biriydi. Aynı akşam aynı karakolda bir başka gazete mu- habiri türlü hakaretlere maruz bı- rakılmış, bir foto muhabiri döğül- müş, iki muhabir de polis müdüriye- tinde alıkonulmuştu. Bir. basın toplantısında anlatılanlar Gazetecıler hadisenin akabinde baş- arına gelenleri bir basın toplan- tısı tertipleyerek meslektaşlarına an- latmışlardı. Hepsi beş kişiydiler. Iç— lerinden Seyfeddin Turhan — Hürri- yet'i, Oktay Ekşi Dünya'yı, Altan Öy- men ve Aydın Köker — Tercüman'ı temsil ediyorlardı. Hikmet Tanılkan ise foto — muhabiriydi. — Gazeteciler H. Tanılkan öke cudiyetini kabul etseler mesele kal- mayacaktı. İhtilâl, isyan, karışıklık, hükümet darbesi!.. Bunlar sadece ba- zı kimselerin vehminden ibaretti. A- ma vehimden ibaret olmayan, alın- ması düşünülen tedbirlerdi. Bunların başında da teşrii masuniyet mesele- si geliyordu. Her memlekette şeflik taraftar- ları milletvekillerinin teşrii masuni- yetleriyle oynarken — muhaliflerden başlamışlar, kendi taraftarlarım on- killeri kendilerini doğruca şefin ku- cağında görmüşlerdi. Fransız ihti- lâlinde halkın yaptığı hükümet dar- besi nasıl realiteyse,, daha sonra biz- zat Devlet Başkam Prens Napolyon'- un yaptığı hukumet darbesi de Öyle bir realiteyı D.P. grubu - fazla şey istemiyo- ruz - sadece ve sadece — kendisine bundan beş ay önce hükümet prog- ramında yapılan vaadlerin tahakku- AKİS, 5 MAYIS 1956 r O. Ekşi Ya polis olacaklar, ya sopa yiyecekler Emniyet Vur abalıya! Bu —hafta salı günü akşam üstü, orta boylu, zayıf, sarışın, — genç bir adam Ankarada Kızılay postaha- nesinden taahhüdlü bir mektup ver- di. Mektup Ankara valiliğine hita- ben yazılmıştı İçinde şöyle denili- yordu Ankara valiliği yüksek makamına alen gazeteciyim. — Mesleğimin icrası sırasında hayati Önemde teh- likelerle karşılaşmaktayım. Bu du- rumumun dikkate alınmasını ve bir tabanca ruhsatı almamı mümkün kı- lacak muamelenin 1fasına müsaadele- rinizi saygıyla rica eder Dünya gazetesı mümessili Oktay Ekşi İşin en üzüntü veren tarafı bu istidanın | Mayıs 1956 tarihini taşı- masıydı. Demokratik hayata geçişi- S. Turhan A. Öymen Çankaya köşkünde bir ziyafet ter- tiplendiğini duymuşlar, kendılerıne bu ziyafette gene alaturka fasıl y pılacağı haber verilmişti. lçlerınden bazıları bir hafta evvel böyle bir eğ- lenceyi kabine toplantısı diye gaze- telerine bildirmişler, ertesi gün Baş- bakanlık tekzip yayınlayınca gaze- telerine karşı pek kötü mevkide kal- mışlardı. Şimdi gazetecilik vazifeleri- ni lâyıkıyla yapmak, onun için de hâdiseyi mahallinde tahkik — etmek lüzumunu hissetmişlerdi. Bu maksad- la da Köşk civarına gitmişlerdi. Ama orada buldukları, iki radyo sanatkar dolu resmi arabalar değil, bir cibin içinde Emniyet Birinci Şube Müdürü Şadan Ferid Kansoy olmuştu. Şa- dan Ferid Kansoy iki postada gaze- tecileri toplamış, bır kısmını - Sey- feddin Turhan, Oktay Ekşi ve Hik- met Tanılkan - Çankaya karakoluna götürmüş, orada Hikmeti döğmüş, Seyfiye söğmüş, Oktay'a polislik tek- lif etmişti; diğer kısmını ise polis 7