YURTTA OLUP BİTENLER Cumhuriyetimizin halif milletvekillerini teşrii masuni- yet siperi arkasında bırakmıyacağını söylemişti. Böylece tehditler fiiliyata intikal eden bir hal gösteriyordu. Evvelâ, miting meydanlarında gi- rişilen kampanya sırasında bazı mu- halefet milletvekillerinin hükümet ve et adamları aleyhine en terbi- yesiz 1nsanlar1n dahi yüzünü kızar- tacak sözler söyledikleri hakikatti. - Bunları tasvip etmenin imkânı yok- tu. Asgari nezaket kaidelerine Tia- yet etmeksizin mesul mevkide bu- lunanlara yöneltilen hücumların de- rin infial doğurması tabiiydi. Nite- kim doğurmuştu da.. Vatandaş o seviyeye düşürülen siyasi mücadele- den — hoşlanmadığını belli — etmişti. Sonra bunların adi tahrik olduğun- da da zerrece şüphe yoktu. Şerefler- Je oynamak kimsenin haddi değildi; hükümet ve devlet mefhumları ha- kikaten zedelenmemeliydi. Milletve- killerinin, — milletvekilliği — vekarına sahip olmaları lazımdı. İşin ancak'ı... Ancak...Ancak ortada bir Meclis İç Tüzüğü vardı. Bu tüzüğün 180 inci maddesının ilk fıkrasında şöyle deniliyordu : "Bir milletvekiline A- nayasanın on ikinci ve yirmi yedinci maddelerinde söylenen yasak eylem- lerden biri isnatlanır. PHazırlama komisyonu da incelemeler sonunda buna kanarsa, milletvekilliği doku- nulmazlığının kaldırılması — gereği- ne kanıtlı bir rapor hazırlayarak Karma komisyona sunar". Anayasa- nın on ikinci maddesi ise — şuydu : 'Yabancı devlet hizmetinde bulunan- lar, terhipli cezaları gerektiren suç- lardan veya hırsızlık, sahtecilik, do- landırıcılık, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas suçlarından biriyle hü- küm giymiş olanlar, kısıtlılar, yaban- 6 Milletvekillerimiz Meclis sıralarında Teşrii teminatı: cı devlet uyrukluğunu ileri sürenler, kamu — hizmetlerinden — yasaklılar, türkçe okuyup yazma bilmeyenler milletvekili seçilemezler”. 27. madde ise buydu : "Bir milletvekilinin va- tan hainliği ve milletvekilliği sırasın- da yiyicilik suçlarından biriyle sanık olduguna Türkiye Büyük Millet Mec- isi Kamutayı hazır üyelerinin üçte iki çokluğu ile karar verilir yahut on ikinci maddede yazılı suçlardan biriyle hüküm ve da kesin- leşirse mılletvekıllıgı sıfatı kalkar". Bunların içinde üç muhalif millet- vekilinin -eğer isnad edilen sözleri söyledilerse- hakikaten tasvip edile- meyecek fiilleri teşrii — masuniyetin kaldırılması için sebep sayılmıyordu. O halde, eğer teşrii — masuniyetleri kaldırılacak olursa, bunun lehinde rey verecek olan mılletvekıllerı ka- nunlardan ziyade Şefin emrini din- lemiş vaziyete düşeceklerdi. Geçmişe - bakış Cumhuriyetimizin tarihinde — sekiz milletvekilinin teşrii masuniyetleri kaldırılmıştı. unların isimleri ve suçları şunlardı : Tahsin (Maraş) - Adam öldürmeğe kışkırtmaktan (on sene kürek cezası giymiştir) - 7 nisan 1926. Dr. Fikret Onuralp (Bilecik) - Yavuz ve Havuz meselesinde ilişiği oldu- ğundan — 13 şubat 1928 Ali Rıza Bebe (Cebelibereket) - Mec- lis veznesindeki ihtilasla ilişiğinden - 2 şubat 1928. Ali Saip Ursavaş (Urfa) - Atatürke yapılacak suikast işine karıştığın- dan - 18 Ekim 1935. Rafet Ülgen (Urfa) - Türk Ma- arif Cemiyetinin tertip eylediği pi- yango işlerinde yapılan yolsuzl uk- lardan dolayı - 23 ocak | Hasip Ahmed Aytuna (Tokad) - Türk Maarif Cemiyeti lisesinde — direktör masumiyet vekili bulunduğu sırada kayıtlar ve defterler üzerinde değiştirme yaptı- ğından - 23 ocak 1942 Reşad Aydınlı (Denızlı) - Bilerek if- tira suçundan - 30 kas 1949. GI. Sadık Aldoğan (Afyon K.) - Hü- kümetin manevi şahsıyetını tahkir- den - 24 mart 1950 Hüseyin Cahid Yalçın (Kars) B.M.M. yi tahkir ve tezyiften - 18 nisan 1952 Görülüyor ki bugün — Başbakan Adnan Menderes tarafından teşvik e- dilen hareket - yani siyasi suçlardan dolayı teşrii masuniyet kaldırma key- fiyeti bundan evvel bir defa C.H.P. ve bir defa da D.P. tarafından ya- pılmıştı. Şimdi ümid edilen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iç tüzüğün ve Anayasanın sarih kayıdları dışın- da milletvekillerinin teşrii masunı- yetleriyle kimseyi oynatmıyacağıydı. Zira bilhassa D.P. ubu o mevzu- d ne kadar hassas olduğunu meşhur "ıskat hakkı" vesilesiyle sevgili lide- rine gostermıştı Yeni taktiğin ne olduğu ise kimsenin gözünden kaç- mamaktaydı. Huzursuzluğun — tedavisi Başbakan Adnan Menderes bazı muhalif milletvekillerinin — teşrii masuniyetlerinin kaldırılması yoluna bir "göz dağı verme" maksadıyla gi- diyordu. Zira bu — milletvekillerinin tasvip edilmeyecek tarzda konuştuk- ları ne kadar doğruysa, iktidar mil- letvekillerinin ve bilhassa Başbakanın da yakışıksız kelimelerden — kaçma- dıkları aynı derecede hakikatti. O halde niçin iktidara hakaret eden mu haliflerin teşrit masuniyetleri kaldırı- lıyordu da, muhalefete hakaret eden iktidar mensuplarına dokunulmuyor- du? Eğer böyle bir göz dağının, her- kes tarafından şikâyet edilen huzur- suzluğu ortadan kaldıracağı — sanı- lıyorsa hata ediliyordu. Bilâkis hu- AKİS, 5 MAYIS 1956