SİNEMA Filmcilik Bir garip haber 21 Nisan cumartesi günü İstanbul gazetelerinde yeni kurulan Türki- ye Filmcileri, Sinemacıları ve Teknis- yenleri Kooperatifi üyelerinin Şan Si- nemasındaki toplantısında alınan ka- rarı okuyanlar hayretler içinde kal- dılar. Filmciler ellerini kollarım bağ- layan ham film yokluğundan kurtul- mak için, Demokrat Partinin baraj ve şeker fabrikası gibi eserlerini fil- me çekip sinemalarda gösterecekler- di. Böylece 1ktıdarın yardımı sağlana- cak, ham film temin edilebilecekti. Haberı okuyan bir sinema merak- lısı "top gene tersine patladı" diye düşündü. Dokümanter filmlerin ülm— ciliğin kalkınmasında — oynadığı rol malümdu. Bu işin devlet tarafından yönetilmesi gerekiyordu. Yalnız mak- sat propaganda olmayacaktı. Genç sinemacılar yetişme çağlarında el e- tek öpmeğe alışırlarsa, konulu filmle- re atladıkları zaman bu itiyatlarım kaybetmeleri zor olur, prodüktörle- riyle mücadele edecek gücü kendile- rinde bulamazlardı. Ama işte akla gelen başa da geliyordu. — Devletin desteklediği bir dokümanter filmci- lik kurulması şöyle dursun, devlet ha- li hazırdaki filmciliği de avucuna almak üzereydi. Habere belki en çok hayret eden Türkiye — Filmcileri, Sinemacıları ve Teknisyenleri Kooperatifi Başkanı Necil Ozon oldu. O günkü toplantıyı başından sonuna kadar takip etmiş- ti. Filmcilerin, sinemacıların dertleri deşilmiş, bu durumdan kurtulmanın çareleri araştırılmıştı. Ama kürsüden bu yolda bir söz sarfedilmemişti. Za- ten kooperatifin statüsünde film çe- virmek yoktu Kooperatifin gayesi filmcilik ve sinemacılık için gerekh malzeme ve teçhizatı temin edip o takları arasında dağıtmaktı. Ama or- takların arasından bir açıkgöz çıkar da boyle yola saparsa bu kendi bile- ceği işti. Suçu bütün kooperatıfe yük- lememek 1lazımdı.. Ortalığı bulandı- ran haber asılsızdı. İleriye doğru bir adım Ham — film yokluğu cidden filmcile- rin belini büküyordu. Tevziata ta- bi tutulmadan kutusu 150 liradan ham film bulmak kabildi. Sonra or- taya bir tevziat sistemi çıkarılmış, bu sistemle beraber ham filmin kutu- su 350 liraya fırlayıvermişti; o da 'bulunabilirse.. Tevziat sistemine da- hil olan filmcilerin bir çoğu film çe- virmek yerine karaborsada ülm sat- mayı daha karlı bulmuşlar Filmcinin mesleği film çevırmek ve satmaktı. Fakat bu gidişle - ham film yokluğundan dolayı - aç kalma- mak için isi mesela patates ticareti- ne dökmek icabedecekti. Yerli Film Yapanlar Cemiyeti 1955 martında E- fikol Şirketi ile bir anlaşma yaptı. Bu anlaşmaya göre Efikol, Cemiyet hesabına Almanyadan film getirecek- 26 ti. Filmler Aralıkta geldi. Bankaya paralar mart rayicine göre yatırıl- mışken filmler ancak aralık rayici ü- zerinden alınabildi. Aracı vasıtasıyla yapılan film ithali bu neticeyi verin- ce başka çareler aranması lüzumu kendini kuvvetle hissettirdi. — Yeril Film Yapanlar Cemiyeti ticari bir te- şekkül olmadığı için kendisi film ge- tirtemezdi. Nihayet Türkiye Filmci- leri, Sinemacıları ve Teknisyenleri Kooperatifinin kurulmasına karar ve- rildi. Bu kooperatif filmcilik ve sine- macılık için gerekli alet ve malzeme- nin temin edilip ortaklar arasında dağıtılmasını sağlamakla beraber, fılmcılıgımızın seviyesini — yükseltip dış piyasaya arzedebilir duruma ge- tirmek gibi bazı esaslar da kabul et- mişti. Bu kıpırdanma filmciliğimizde i- leriye doğru atılan bir adım olabilir. Necil Ozon Patates mi satsın ? Ancak yakın bir geçmişte, vergi in- dirimleri, ham film dağıtımı gıbı ba- zı geriye tepen kıpırdanmalar göz ö- nünde tutularak atılan adımların sağlam olmasına dikkat edilmelidir. Filmler Kanlı Hücum Küçük bir Amerikan kasabasının sakin hayatı, nereden geldikleri, nereye gittikleri belli olmayan iki motosiklet grubunun gelişiyle altüst olur. Gençlerin çıkardıkları vakalar önce müsamaha ile karşılanır. Kötü- ye doğru giden hadiseler karşısında acze düşen kasabalıların gösterdikle- ri tepki başlangıçtaki geniş görüşle- riyle kıyaslanmıyacak kadar serttir. Bütün olanlara rağmen filmin sonun- da gençlere doğru yolda yürüyebil- meleri için bir fırsat daha verilir. pten sonra Amerikanın an dikkate değer bağımsız prodüktörle- rinden biri olarak göze çarpan Stan- ley Kramer filmlerinin bir çoğunda i- çinde bulunduğu cemiyetin aksaklık- larını teşhır etmiştir. "Champion - Şampiyon" da materialist ferdıyetçı— liği, "Hig Noon - Kahraman Şe rif'" te toplum egoızmı temalarını, "Caine Mutiny - Caine Gemisi İsyanı" nda askeri teşkilatın bozukluklarını ele a- lan Kramer, " ücum" da başı boş gençlıgın yarattığı tehlikeleri in- celiyor. Bunun yanında üzerinde du- rulacak bazı başka — meseleler var. Meselâ bir tehlike karşısında toplum psikolojisi.. Pek derinlemesine olma- makla beraber, böyle bir anda top- lumun nasıl bır araya gelip tehlikeyi savuşturma çarelerim araştıracağı gösteriliyor. "Kanlı Hücum" bu ba- kımdan "Kahraman Şerif” e göre toplumu başka bir yönünden görmüş sayılabilir. "Kahraman Şerif” te teh- like anında kabuğuna çekilip ferdi kaderi ile başbaşa bırakan bir top- lum gösterilmektey, John Paxton'un iyi kurulmuş se- naryosunu Laslo Benedek Elia Ka- zan'ı aratmayacak kadar ustaca ida- re ediyor. Sesin, dramatik montajın kullanılmasında Benedek işini bilen bir rejisör olarak ortaya çıkıyor. Fil- min baş döndürücü bir sürat ile akıp gitmesi seyircilerin olayların sathın- da kalmasına sebep oluyorsa da, çıl- gınlık ve dehşet sahnelerinde Bene- dek'in yarattığı hava öğmeğe değer. Cemiyette küçük insan, silik in- san olmanın yarattığı aşağılık duy- gusundan meydana gelen sivrilme arzusu Johnny'nin çaldığı motosiklet kupasında sembolleşıyor Johnny ro- lünde Marlon Brando'nun her zaman- ki gibi rahatlık ve başarıyla oynadı- ğım tahmin etmek güç değil. Marlon Brando Johnny'nin iç duygularım komplekslerini, arzularını mükem mel aksettiriyor. Hayretten büyü— müş gözlerle hadiseleri seyreden, a- kıp gidenlere kendim kaptıran kasa- balı kız rolünde Mary Murphy ve kasabanın çaresiz kalan'polis amiri rolünde Robert Keith'in başarıları da kaydedilmelidir. "Kanlı Hücum" Amerikan cemi- yetinin bir çok aksak noktalarına kuvvetle parmağını basıyor. Enerji- leri doğru yola sevkedilmemiş başı- boş bir gençliğin yaratacağı tehlike dıgerlerıne göre daha cüretle ince- lenmiş. Amerikan demokrasi anlayı- şı, terbiye sistemlerine de dokunul- muş. Kanlı hücum görülmesi gereken güzel bir film. Bu gibi meseleleri na- diren ele almağa cesaret eden Holly- ood'da — çevrildiği de duşunulurse degerı bir kat daha ar TİYATRO TAHLİLLERİ Muzaffer Bütün kitapçılarda Yazan: Gökmen bulunur AKİS, 5 MAYIS 1956