Aile Kaynana psikolojisi Bir ruh mütehassısının göre "kaynana nesli" zeredir. "Allah Allah, kuyanlarl lid dar genç mi ölecekler?" Hayır bilakis kayınvalideler çok ve çok yaşıyacaklar i hayatlarını — yaşayı caklar. Gençlerin hayatına müdaha— leederek, onların yaşama zevkini öl- en, huysuzluğun ve huzursuzlu- ğun timsali olan kaynana nesli, kay- ıitta masalları tarihe karışacaktır. Bu mühim hadisenin sırrını öğren meden bugünkü gençliğin kâbusu o- lan üç tip kaynanayı gözden geçir- sek ve onların psikolojisine vakıf ol- maklazımdır. iddiasına tükenmek ü- İstismarcı kaynana Gençliği bedbaht ve yalnız geçmiş- tir. Kocası ile anlaşamamış ve o- nun alakasızlığından çapkınlığına ka dar bir çok kaprislere boyun eğmiş- tir. Kendisine soracak olursanız: Ha la aşka ehemmiyet veren hafif cilveli insanlardan değildir. Ko- canın başka kadınlarla olan alaka- sı bile onu üzmemiştir. Çünkü bü- yük sevgisini, zamanını, en kuvvetli biricik oğluna — verebilmiş, yetiştirmiş, adam etmiştir. Onun ne kadar fedakar olduğunu herkes bilir, evlendirmek te istemiştir, hatta müstakbel gelinini, ilk za- arda, cidden — sevmiştir. Fakat sonrasını unutmamak İâzımdır ki, akbel gelin o zamanlar henüz Zamanımızın gelini Derdi: Kaynana 22 diyeceksiniz. 1 kka- KADIN En Büyük Düşman Zaman durmaz. Daima yeniye, te- rakkilere, medeniyete doğru ko- şar. Her millet, kendi imkanlarının hudutları dahilinde, bu zaman akın- tısına uyma mecburiyetindedir. Zaten istese de, istemese de zaman akıntısma kendisini kaptıracaktır. Ama yarışta en başta gider veya en sondan gelir, bu onun intibak kabiliyetlerine bağlıdır. ta götürmek milletlere vantajlar sağlar, geriye kalmak 1- se, tabiidir ki, birçok şeyler kay- bettirir, ama kimse bir kenara çe- kilip te olan bitenlere seyirci ka- lamaz. Hele demokrasiye, hür ve medeni bir hayat anlayışına doğ- ru koşan bir memlekette kimse du rup ta, aksi istikamete doğru yü- rüyemez. Bu, akıntıya kürek çek- mekten başka bırşey değildir. birçok a- Bu —memleketin okumuş, ver insanları daima, ıstıraplı bır mücadele hayatı geçırmışler İste- mişler ki, milletlerinin, yarışı baş- ta goturenler arasında şerefli bir mevkii olsun. İstemişler ve bu ka- biliyeti kendilerinde — hissetmişler. Bunun için çalışmışlar, çabalamış- lar medeni dünyanın ilmini, irfanı- nı, en son İicatlarını bu memleke- te sokmuşlar. Bu memlekete her- şey gelmiştir. Bu memlekette her- şey vardır. Avrupaya, Amerikaya giden gençlerimiz oralarda daima sivrilmişlerdir. Buna rağmen iste- diğimiz netıceyı hiçbir zaman elde edememişizdir. Çünkü yarışı başta götürenlere katılabilmek, — herşey- den evvel bir "zihniyet" mesele- sidir. Bizim en büyük düşmanımız memlekete uzun zaman hâkim ol- muş Oolan bir geri zihniyettir. Onu ne ilim, ne son icatlar yenebilir. O mevcut olduğu yerde herşeyi yıprandırır. Gene bugün, en büyük düşmanı- mız ilk fırsatta karanlıklardan hortlayan bu geri zihniyettir ve bi- zi katıldığımız güzel yarıştan, me- deniyet yarışından alıkoymağa ça- lışmaktadır. Tecrübeler bize göstermiştir ki geri zihniyetin ilk kurbanı daima kadın olmuştur. Demek ki onun- şahsiyetini bulmamış küçük bir kız- temiş, onu, pek büyük bir aşkla se- vemiyeceği, mazbut, pek de güzel ol- mıyan bir kızcagızla evlendirmiştir. Ama kız birden gelişmiş, guzelleşmış şahsiyetine kavuşarak, evinin mesu ve sevilen bir oluvermiştir. İşte o zaman, kıyamet te kopmuş- Jale CANDAN la ilk mücadeleyi kadın yapmalı- dır. Vakıa hiçbir şey bizi yürüdü- ğümüz medeniyet yolundan alı- koyamıyacaktır. Bugün Türk kızı, üniforması ile, Türk ordusuna ka— tılmış, Türkkuşuna mensup hava- cı kadınlarımız ecnebi memleket- lerde, o memleket kadınlarına mi- sal gösterilecek şekilde — muvaffa- fakiyetler kazanmışlardır. Bugün mühendis, doktor kadınlarımız, öğ- retmen kızlarımız kasabaya, köye kadar inmiştir. Büyük Millet Mec- lisinde Türk kadınının da sesi var- dır. Hürriyetine ve verimli bir is- tiklale kavuşan Türk anneleri, kı- sa zamanda "harika" çocuklar is- tidatlı kızlar yetiştirmiş, bunları dünyanın sanat merkezlerine gon— dermişlerdir. Dünyanın en büy üniversitelerinde — kızlarımız ımtı— han verirken ve yediğimiz ekme- ği bize yetiştirmek için Türk kadı- nı tarlada, erkeğinin yaptığı en ağır en çetin işlere iştirak eder- ken, onu kafes arkasına ve kara çarşafa kapama temayülleri ergeç birer sabun köpüğü gibi sönecek- tir. Ancak bu tezatlı ve mücadele- li yürüyüş, bu bocalama bizi tehdit etmekte, işimizden alıkoymakta, hızımızı kesmektedır Tehlikeyi kü- çümsememek ve onunla heryerde canla başla mücadele etmek lâzım dır. O bugün kara çarşafa bürüne- rek karşımıza çıkmıştır, yarın bambaşka kisvelere gızlenebiliri Fakat biz uyanık durdukça, daima mağlup olacaktır. Yeter ki en bü- yük düşmanın nerede gizlendigini bilelim. En büyük düşman bu "geri zihniyet" olduğu gibi, aynı Za- manda onu istismar — eden çürük bir menfaat zihniyetidir de. "Bu milletin yarısından fazlası okumamıştır" diyerek geniş kütle- ye hitab etmek, ona hoş görünerek kalbini ve'reyini kazanmak mak- sadını güdenler çok yanılacaklar- dır. Belki milletin yarısından faz- lası okumamıştır ama bu yarısın- da da hakim olan şey "aklıselim" dir. Nihayet şunu da unutmamak lâzımdır ki, bir memleketteki mü- nevverlerin reyini kazananlar, ha- kikaten kazanacaklardır. tur. Gençliği binbir kompleks ve ek- siklik içinde geçen — zavallı bedbaht anne, kendisini hayatta en büyük haksızlıga maruz kalmış insan farze- decek ve duyduğu ıstırapla, oğlunu vicdan azabına sürükliyerek, onun saadetini yıkacaktır Kusursuz insan olamayacağına göre, gelinin en ufak hataları derhal istismar edilecek, yerden yere çalınacaktır. Bu vaziyette şahsiyetini göstere- AKİS, 5 MAYIS 1956