miyen erkek, anne ve zevce arasında şaşkın ve perişan kalacaktır. aktiyle — yapmış oldukları' feda- karlıkları çocuklarına ödetmek isti- yen anneler, çocuklarını kendi şahsi hayatlarına alet eden ve onları tat- min olmamış gençliklerinin birer taz- minatı olarak kabul eden annelerdir. Adil kaynana çocukların hayatına müdahale et- meden — duramaz. Çünkü kendi şahsi hayatı yoktur yalnız o fena bir kaynana olmaktan korktuğu için oğ- lunu gelininden daha çok azarlamak- ta, ona daha çok karışmaktadır. A- ma, netice istismarcı kaynananın se- bebiyet verdiği "dram"larla kıyasla- namıyacak kadar Zzararsız olmakla beraber gene birçok tatsızlıklar do- ğurur. Zaten gaye daima mesele çı- karmaktır. Çok fazla iği kaynana Görülüyor ki şu zavallı kaynana- ların şansı yoktur. Kimi huysuz- dur, mütemadiyen geline çatar, tabii kabahatlidir. Kimi oğlunu — gelinin- den çok hırpalar, o da makbul değil- dir. Kimi çok fazla iyidir! pek iyi ama bu da mı kusur? Evet, çünkü bu da, çocuklara fazla müdahale et- menin bir başka yoludur. Fazla iyi kaynana, iyilik için de olsa daima a- yak altındadır. Gençler bayramları, tatil günlerini yılbaşını hatta evlen- me yıldönümlerini hep bu fevkalâde iyi annenın yanında geçirmektedir- ler. Anneleri onlara en güzel yemek- leri hazırlamış, en güzel hediyeleri vermişken, tabiitdir ki. geceyi başka yerde geçiremezler. Kaç defa akran- larının davetlerini bu yüzden, iste- miye istemiye, reddetmişlerdir. Aksi taktirde o çok fedakâr, çok iyi, sev- gili anne üzülecek, belkı de ağlıya- caktı His paraziti Görülüyor ki ister kavga ve mü- nakaşa ile olsun ister iyilikle kay- nanaların birinci — kusuru gençlerin hayatına müdahale etmek, çocukla- rının büyüdüğünü kabul etmiyerek, marazi bir titizlikle üzerlerine titre- mektir. Nasıl ki gençler, ailelerinin yanında, para bakımından parazit o- larak yaşamamalıysalar, kaynana- lar da çocuklarının birer "his para- i" olmamalıdırlar. İşte bütün an- laşmamazlıkların — sebebi, ekseri bu fazla alâka ve bunun tabii bir neti- cesi olan müdahalelerdir. Kaynana- nın psikanalizini yapan ruh doktoru onun bedbahtlığını iki noktaya daya- maktadır. 1) Tatmin olunmamış bir gençlik. 2) Doldurulmamış bir yaşlı- lık. Bugün kadınlar, her bakımdan da- ha tatminkar, daha müspet bir ha* yat yasamaktadırlar ve bugün, bir kadının yaşlılık çağım dolduracak birçok meşgaleler hatta vazifeler var ır. Bugün bedbaht İzdivaç yapmış olan bır kadın, düzeltilmesi imkân- sıZ anlaşmazlıkların acısını çocuğun- dan çıkarmak Üzere, onun üzerine AKİS, 5 MAYİS 1956 izciler bir merasimde Manevi cihazlanmanın yolu kapanmıyor, saadet şansım aramak üzere yola çıkıyor ve yaşlanıp ta ço- luk çocuğunu evlendirince, kendısını bekliyen yepyeni cemiyet vazifeleri- ne koşuyor, hayır işliyor, fikir mü- nakaşalarına katılıyor, hatta kendi akranları ile sık sık buluşup eğleni- Fakat ne yapıp yapıp, kendisine "şahsi bir hayat” — kurmaya çalışı- yor. İşte bu terakki, çok yakında “kaynana nesli" nin tükeneceğini, rini genç ruhlu, dinamik mesut anne annelere terkedeceğini bize müjdeli- yor. Terbiye Manevi cihazlanma kadınlı kalabalık bir grup, şundan bundan konuşarak vakit geçir'yorlardı. Odada mevcut olma- yan bir şahısın portresini çizen bir Zdti l O çok iyi bir ınsandır dedi, cıdden çok iyidir zavallı" vallı dediniz?." in olun, bu asırda, onun gıbı iyi olmak bir zavallılıktır Odadaki mevcudun kahir ekseri- yeti aynı fikirde idi. "Açıkgöz" lüğün faydaları Karıkoca — terasta oturmuş, hem ko- nuşuyor, hem de bahçede arka- daşları ile oynayan çocuklarını sey- rediyorlardı. Bir ara, be anıma ön du ve adeta iftihar eden bir ses- le: "Bizim oğlan yaman vallahi, dedi. Demindenberi dikkat ediyorum. Ken- di oyuncaklar ile kimseyi oynatmı- yor. Fakat kendisi, herkesınkı ile mükemmelen oynuyor. nım başını elindeki işten 'bir an için kaldırdı ve memnun: "aman, dedi, bırak Öyle olsun. Zamanımız açıkgözlülük kaldırıyor. Yoksa bizim ibi olur.." Bey derhal gazetesini kaptı Biyordu hanları, apartımanları, kapı da bekliyen arabaları yoktu. Çünkü lazım geldiği kadar "açıkgöz" değil- i. Zaten karısı bu hususta duşun düklerini kâfi derecede — söylemiş' yeterdi. Başka bir misal Onun — için söylenenler cidden şah- sını hayretti: Bir şirkette ufak bir memurken birden ticarete atıldım birkaç ay içinde milyoner oluvermiş- ti. Herkesi tanır, en müşkül meseli leri muhakka halletmenin yolunu bulurdu. Zeki, becerikli, hayat adli mı idi. Bir salona girdiği zaman ka- dın, erkek hayranları etrafını alıve- rıyorlardı Vakıa onun pek dürüst olmadığını söyliyenler de vardı. Fa- kat kimin cebinden para çaldığı bel- li olmadıktan sonra. Evet cemiyle camı keserek eve giren hırsızı hâk görüyordu, böyle ince yollardan yü- rüyenleri adeta bağrına basıyordu.; ukardaki küçük mısallere dal; yüzlercesini ilave etmek m mkün- dü. Günden güne maddıleşenbırdun— yada yaşıyorduk ve insanlar hayat şartları içinde bocalarken, ah- lak kaidelerini ihmal ediyor, hatif daha fenası, kendileri bu kaideler| bağlı olsalar bile, ocuklarına ala telkinlerde bulunabılıyorlardı Dün- yaya oyle bir zihniye akımdı ifa "gemisini kurtaran kapt sayı- yordu ve bu yanlış zihniyetin cezası m çeken gene dünya oluyordu. Ama- rikada "suçlu çocuklar" mevzuunaf tetkikler yapan mütahassıslar şu ne- ticeye varmışlardı: Günden güne bü- yük bir vahamet kaydeden çocuk su— luluğuna sebebiyet veren en büy amil, çocuklara çok küçük yaşlarda 23