SESSİZ Cumhuriyetimizin — ilk devresinde, yani Başba- kanlık makamını İsmet İnönü, Celal Bayar, Refik Saydam ve Şükrü Saracoğlunun işgal etti- ği senelerde devletle ve devlet adamlariyle alâkalı skandallar yazılmazdı. Bu bir rejim icabıydı, İyi ve kötü taraflarıyla o rejimin malıydı. Fakat kö- tü taraflarının daha çok olduğu 1946 da çok par- tili devreye geçtiğimiz zaman anlaşıldı. Zira su- yun yüzüne çıkamayan tevatür, suyun kendisini bulandırmıştı. Gazetelerin yazamadıklarım laklara dayalı ağızlar bire bin katarak nakledi- yordu. -Herkesin gördüğünü saklamanın elbette ki imkânı yoktu. Dün meteliksiz olduğu bilinen, meşru geliri malüm kimseler bir kaç sene ıçınde milyoner olunca - yahut o zamanın parasiyle yüz binlik - mantıklar işliyor, sebebini gazeteler yaz- masa da herkes bizzat bulup çıkarıyordu. Servet dediğin, sokaktan toplanmıyor ki.. Halk Partisi iktidarı, hattâ iktidar olarak değil, parti olarak undan ne kadar zarar görmüştür, en iyi Demok- rat Parti bilir. O devrin bütün mesuliyetlerine iş- tirak edenlerin eski camıalarmda n ayrılıp yeni bir camiaya girdiklerinde şahısları hakkındaki itham- lardan kurtulmaları dahi halkın gazabım çeke- nin şahısları olmaktan çıkıp partının heyetı umu- miyesi haline geldiğinin en güzel delilidir. Çok partılı rejimde, yani Başbakanlık maka- mının Ri eker, Hasan Saka, Şemseddin Gü- naltay ve Adnan Menderesm işgal ettiği seneler- de saman zaman nefes aldırmaz hale gelen bir mütehavvil basın hürriyeti anlayışına Trağmen devletle ve devlet adamlarıyla alâkalı skandalle- rin yazılabildiği hakikattir. Hattâ gazeteler buna tek parti devrinin sonunda başlayabilmişler ve bir Vatan gazetesinin kampanyası Sua' Ürgüplüyü Yüce Divana kadar götürmüştür. Son senelere kadar gazetelerin ithamları, iddiaları, talepleri müsbet netice vermiş veya vermemiş, fakat daima cevaplandırılmıştır. Hatta CHP iktidarının Gunaltay kabinesi basım hakiki de örnek kabme olmak vasfım kazanmıştır. Her iddianın, her ithamın akis yaratacağı hesaplanmış, evvelâ ona göre davranılmış, sonra da buna rağmen vukua gelen skandal hikâyeleri- nin basın sütunlarına geçtıgı hallerde hakikat deı'hal açıklanmış, ar tatmin olunmuş- ir tek kabine 27 senelik mazinin tor- tusunu temızlıyemezdı Nitekim temizliyememiş- Şımdı Menderesin son hükümetlerinin kendi- lerine bu mevzuda başka bir tutum seçtikleri gö- rülüyor: Umursamamak. Eğer onların umursa- mamaları ile meseleler halledilse, kendilerini teb- rik etmek gerekir. Ama vaziyetin öyle olmadığı, kulaktan kulağa e bin katılarak dolaştırılan rivayetlerden anlaşılmaktadır Sadece şu mecmu- anın Dr. olun durumu h: a açıklanmada bulunulması için ne kadar dil döktüğü, ne kadar mürekkep harcadığı ve nelere katlandığı hatır- lardadır. Buna rağmen resmi makamlar bir tek cevap vermediler. İyi mi oldu? Dr. Sarola iyi mi oldu, Menderes ITI. hukumetıne iyi mi oldu, D.P. ye iyi mi oldu. İddialar kargısında susmak, iddia edilen fiillerin taklitçilerine cesaret vermek de- ğil de nedir T Hakikatler ortaya çıkarılmalıdır. Eğer iddia asılsızsa umumt efkârın yanlış zehap edinmesi önlenmeli, doğruysa mesuller ceza gör- melidir. Yoksa yazılanları hasır altı etmekle ba- his, mevzuu şahısların, hükümeti ın, partının itiba- rı yükselmez ki.. Hatta zedelendiğine Cumhuriye- timizin ilk devresi misaldir. O hald e" AKİS, 7 NİSAN 1956 GEMİLER Gazetelere aksetmiş, haklarında açıklanma ge- reken, üstelik afaki olmaktan uzak, taya delilleri konmuş bir sürü mesele mevcuttur Bu mevzularda s rmemek politikası ta- kip ediliyor, meselelerle alâkalı zevat faaliyetine devam ediyor, bazı noktalar kapalı bırakılmakta musir davranılıyor. Başbakanlığın her yalan ha- vadisin tekzibi yolundaki tamimi, her iddianın e- sasının açıklanmasına dair emri kaale alınmıyor. İşte Dünya gazetesinde çıkan ve Turizm Banka- sının faaliyetiyle Ziraat Bankan Umum Mudürii- nün icraatına daır iddialar! İşte Cumhuriyett çıkan ve Aydın D.P. Başkanının çiftliğini alaka- dar eden yazı! Bunlar üstü kapalı, menfi ruhla kaleme alınmış neşriyat değildir. Bilâkis her bi- e açıklanması gereken husus ortaya konuyor, madde madde sualler soruluyor. Cevap? — Yok! Bay Dülge veya Aydınlı başkan iktidar için ta- bu mudur, onların her icraatı mesuliyetten azade midir? Haydi resmi makamlar susuyorlar; ya hükümeti murakabe için Meclise gönderilmiş D. P.li milletvekilleri niçin sessiz kalırlar? Seçmen- lerine bu neviden hareketlerle mücadele edecek- lerine dair söz vermemişler miydi? Haftalardan beri AKİS'te mutlaka izahı ge- reken iki meseleyı umumı efkârın önüne seriyo- ruz. Gördüğümüz mukabele derin bir sükut ve korkunç bir umursamazlıktan başka şey değ ıl— dir. D. P Haysıyet Dıvanınm Hamid Şevket İn ceyi t u nü- fuz ticaretine âlet olan o devrin Milli Savunma Bakanının durumunu ve hakikaten bir suçun bu- lunup bulunmadıgım açıklamayı gerektırmez mi? Bir milletvekili, bir de bakan var. Bu kat milletvekili o bakana gidiyor ve işini parayla takip ettiği müşterisine menfaat temin ediyor. Haysiyet Divanı bu faaliyette nüfuz ticareti gö- rüyor. Bunun üzerine milletvekili yaptırılan işin meşru olduğunu söylüyor. Fakat Haysiyet Divanı müdafaayı kabul etmiyor ve milletvekilini ceza- landırıyor. Peki bakan? Bahis mevzuu iş n yaptırılmasında bakan ne rol oynamıştır, iş ka- oksa gayrı mi? Bunları so- ruyoruz ve Milh vunma Bakan Vekili Şem'i Ergin susuyor. Bu süküt kimi kurtaracaktır, lüt- fen söyler misiniz? N. ÖKMEN Ş. ERGİN DÜLGE Ya Bayan Zorlunun Pariste tam iki sene müddetle parası devlet tarafından ödenen bir ko- nakta ayda aşağı yukarı 2 mılyon frankla temin edilecek bir hayat sürmesi? Ya satın alınan ve ancak Pariste ikametin son günlerinde iki buçuk milyon franga satılan meşhur Cadillac? Bunların izahını istemek ilaç için döviz bulunamıyan bir memlekette basının hakkı değil midir? Yazılan- lar yalan mıdır? Bayan Zorlu iki senedir Pariste o mükellef hayatı sürmemiş midir? O Cadillac satın alınmamış mıdır? Yalansa bizi tekzip et- sinler. Asla korkumuz yoktur. Zira bunlar tama- miyle hakikattir. O halde Bayan Zorluya kim. hangi vasıtayla para gönderdi? Oturduğu kona- ğın masrafı olarak devlet 1964 ten bu yana kaç milyon frank döviz ödedi? Nedim Ökmen ve Fu- ad Köprülü bu hesapları açık alınla vermekle mükelleftirler. Bira bunlar bakanlıklarını alâka- dar eden sualleri Resmi makamlar inatçı olabilir. Ama resmi F R.. ZORLU makamlarla AKİS'ten hangisi daha inatçıdır, H. KÖYMEN bunu suallerin cevabı verilmediği müddetçe her- kes anlıyacaktır. Zira biz hakkımızı kullanıyo- esmi makamlaı' da vazifelerini yapmakla mukelleftırler 7