memişti. Türk Ticaret heyeti Bonn'a ha- reket ederken bir hayli hazırlanmış ve kuvvetli bir ekiple müzakerelere yeti karşısında güvenebileceğimiz bir tek nokta vardı. Heyetin ikna kabi- liyeti.. İşte Bonn, müzakereleri de dö- nüp dolaşıp nıhayet bu noktaya gel- miş bulunmakta - Ankaradayken pek cazip gorun n ve bir "gizli si- lah" olarak heyetin eline verilen ih- racatımızdan - bilhassa buğday ve SİRKÜLERİN t bir sayım sirkülerini müsbet karşılamamız bu manaya imcidir. Bununla beraber, alınan tedbir- lerin henüz müsait bir zeminden mahrum olduğunu kayda mecbu- ruz. Siyasi ve iktisadi bir asenis- man programı yapılmadıkça, iyi ni- yetli gayretlerin tükenip gitmesin- den, daha büyük musibetlerle kar- şılaşılmasından kurtulamayız. Bu vadide müsbet bir hareket görmü- yoruz. Bütçe müzakerelerinin ver- diği müstesna fırsat kullanılmaz, kısa bir müddet sonra yabancı bir iktisatçı, Mr. Thornl lurumu muzun vahametini açıklarsa, ıktı- sadi problemlerimizin — mitingler mevzuu olmasına hayret etmemek rnburg Türkiye bekledıgı yardımı gormezse Ameri- anın Yakın Doğudaki — kalesini kaybetmek tehlıkesıne maruz oldu- ğunu söyliyecek kadar vaziyetimiz- den ürkmüş görünüyor. Başbakanın tek ümit verici beyanatı ise Mr. Randall'ı karşılamağa masrufola- rak tasnif görmüştür. Bu müşevveş vaziyetin devamı tecviz edilemez. Korkarız ki, yeniden çalışmağa başlıyan Büyük Millet Meclisinde bu mevzulara dönüş tatil devresi faaliyetlerine cevap verme ihtiya- ciyle yeniden kısır polemik havası içinde boğulsun. Biz, Büyük Millet clisin - ve o yoldan millete - iktisadi zorluklarımızın samimi bir ekspozesi ile beraber çıkış yolları- nı gösteren bir program sunulması zaruretı üzerinde ısrar etmek isti- oruz. Daha yıllarca darlıklara, sı- kıntılara göğüs gereceğiz, milletçe gayret sarfetmeğe mecb! Hem açıklarımızın azaltıl masını, hem ıt al mallarının çoğaltılmasını iste- riz. Bunun yakın zaman içinde el- de edılemıyecegını halka anlatacak ve onun hiç olmazsa manevi sıkın- tısını hafifletecek sözler ancak yü- rekten gelenler olabilir. İç politika istihlakine mahsus nutuklarla bu sıkıntıları ve gerekli gayretleri mil- lete kabul ettirmek mümkün değil- dir. Memlekette görülen kalkınma eserlerinden sevinç duymak için AKİS, 7 NİSAN 1956 pamuk elde edilecek dövizlerin mu- aayyen bır yuzdesının Almanya nez- dindeki "arriyer" terimize tahsisi teklifi de umulan tesiri yapamamış- tır. Alman Heyeti, Türkiyeden borç- larının süratle - tasfiyesini istiyordu ve bu hususta son derece azimli gö- rünüyordu. Anlaşıldığına göre — Türkiye'den alacaklı olan ve bunları tahsilde güç- lüğe uğrayarak kötü duruma düşen Alman ihracatçılarının "hastalık"la- rına bir deva bulmak endişesi, Alman Heyetinin hareket tarzında bir hayli ağır basmaktadır. DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ birden fazla sebep vardır; fakat bunların listesini okumak — derde deva değildir. Çatalağzı santralına yeniden altmış bin ünitelik is- tihsal kudreti eklendiğini, şeker istihsali kapasitemizin arttığını, şu veya bu baraj inşaatının ilerlediği- ni, et ve balık kombinaları işinde lüzumsuz asabiyetleri savuşturula- rak doğru yola gırıldıgını görerek memnun ol ak için bir kısmımız bunlarda eski emeklerini hatırlıya- , Mr kısmımız yeni gayretler üzerinde durur ve sonunda hepimiz daha sade bir sebep üzerinde mu- tabık kalırız: bütün bunlar bizim- dir, içinde yaşadığımız eve aittir. ğer bunları ileri sürmekle sıkıntı- larımızın kalkınma gayretlerinden ileri geldiği anlatılmak isteniyorsa bunda bir hakikat hissesi vardır ama bu izah kifayetsizdir: Milli e onominin sevk ve idaresinde gos- terilen tertipsizliği ve basiretsizli- ği, bir de, ekonominin iç politika emrinde istihdam edilmiş olduğunu hatırlatmak isteriz. Milletçe payla- şılacak ciddi bir ıslahat programı- nın yapılmasında daha ziyade ge- cikilmemesini bir kere daha te- menni ediyoruz. Ticaret Bakanlığı, bütün iktisa- di faaliyetleri ıçıne alacak bir po- litikanın kabulün dur. Meselâ şu meseleyi, bir hükü- met programı içinde — olmaksızın, halletmesi mü değildir: Tür- kiye, liberasyon sistemi içinde mi , dışında mıdır? De facto dışulı- da ise, tekrar dönmek istiyor mu? İstiyorsa, takati hangi ölçüde bana müsaittir? Diğer taraftan, Türkiye, Avrupa İşbirliği Teşkilatı (OEC E.) içinde fiilen bllateral anlaşma- lar kurma yolunda gorunuyor bu yolda devam edebilir mi: meli miyiz? Multılateral sıstem karşısında ne durum alac Tescil muamelesi bıze taahhüt- lerimizin bir tablosuna verecektir. İmkanlarımız da malumdur. Bu su- retle Bakanlık, durumu daha vu- İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Bu durum karşısında heyetimi- "ikna kabiliyeti"ni ortaya girdiği çık- gerekmektedir. Bu çetin işin başarılması da o kadar zin bütün koyarak müzakereleri mazdan kurtarması kolay değildir, hatta şu günlerde im- kânsız görünmektedir. ık Bonn'daki Ticaret Heye- timizin oraya giderken dağarcığında ü , yeni ticaret imkânları temini gibi hayalleri orada borçların ödeme şekil ve vadesini bir hal yoluna ko- yarak yurda dönmesi bile bir başarı götürdüğü yeni krediler. ırakarak, sadece sayılacaktır. Cahid ZAMANGİL zuhla görerek, yeni döviz tahsisle- rinde imkân ölçüleri içinde kalma- ga çalışacaktır. Ancal lıîma esnasında dalgalı dış bor! la- üne çıkaracağı noların agırlıgı altmdadır Gunde— lik ihtiyaçların tazyiki de buna ek- lenecektir: ihtiyaç maddelerinden sanayi ham maddelerine kadar her sahada her gün yeni bir kıtlık pat- lak veriyor; Bakanlık, bir itfaiye ekibi gibi, her gun bır tarafa koş- mağa mecburdur. rçların ağırlı- ğı, günlük ıhtıyaçların tazyiki, ge- lecek taksitlerin endişesi... Böyle bir baskı altında selametle düşünüp tedbir almaktaki zorluk gözden kaçmıyor. Uzun vadelı bir tedıye planı, bir konsolidasyonla her şey- den önce bir rahat nefes almak za- rureti aşikârdır; bu da daha yük- sek bir platformda halledilecek me- seledir. Avrupa İktisadi Işbırlıgı Teşkilatı (O.E.C.E.) çevresi içinde bütün alacaklı devletleri erkenden müzakereye çağırarak dasyon elde edebilirdik. Bu, hi, acil bir istikraza nisbetle daha geç semere verse bile, bu yol ka- panmış sayılmamalıdır. Bunlar bi- ze duî)en gayretlerdir. Amerika Bir- leşik Devletlerine gelince, mütalaa- mızca, bugün kendisinden beklenen şey, hükümetlerin hatalarını tamire mecbur olmadığı yolundaki haklı görüşünü yine realist olan başka bir görüşle karşılaştırması, yâni, guvendıgını sık sık söylediği Tür- kiye'nin mevcut şartlara dayanıp dayanamıyacağını — düşünerek ona göre hareket etmesidir. Kendi hü- kümetimizden bekleneni ise fazla- siyle söylemiş bulunuyoruz. Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı dün, reaksiyon göstermemek sure tiyle sorumuna ıî)tırak ettığı prog- ramsız, öl gidişin kurbanı olmuştu Bugiü ka ygan ala üzerinde ciddi gayretler sar- fetmek talihsizliğindedir. Bu taze enerjiler tükenmeden sağduyunun sesini işittireceği ümidini muhafa- za etmek istiyoruz. 23