DÜNYADA OLUP BİTENLER niş bir temizleme hareketine giriş- miş ve Beria taraftarlarından çoğunu da tasfiye etmek yoluna gıtmıştır cak bütün bu tasfiyelere rağmen Gürcistan'daki Stalin taraftarlarının ve onun prensiplerine bağlı kalanla- rın sayısının azalmadığını geçen haftalar içinde cereyan ettikleri söy- lenen olaylar göstermektedir. Batılı ajanslar tarafından veri- len haberlere göre, 7 Mart tarihinde, Tiflis'te üniversite öğrencileri büyük bir gösteri yapmışlardır. Aynı gün Sovyet Rusyayı ziyaret etmekte olan eski Fransız Cumhurbaşkanı Vincent Auriol da Tiflis'te bulunuyordu. M. Auriol'dan bu konuda herhangi bir bilgi edinmek mümkün olamamışsa ı gün Tifüste bulunan bazı yabancı diplomatlar böyle bir göste- rinin yapıldığım teyid eder yollu ko- nuşmuşlardır. Bu diplomatların ifa- delerine göre, öğrenciler ellerinde Stalin'in portreleri olduğu halde ana caddelerde dalaşmışlar ve Stalin le- hınde gösterilerde bulunmuşlar. Mos- şehrin kapılarının bir müddet için yabancılara kapalı tutulması yolun- da alınan karardır. Bu kararın kur- banı Danimarka Başbakanı M. Hans- sen olmuştur. Sovyet Rusyayı ziya- ret etmekte olan M. Hanssen o gün- lerde Tiflis'e de gidecekti. Ancak kendisini Tiflis'e götürecek uçak son dakikada, hava muhalefeti layısiyle Stalingrat'a döndürülmüş ve Danimarka Başbakanı Tiflis'i gö- rememiştir. İşin tuhafı hava muha- lefeti bahane edilerek, M. Hanssen Stalingrad'a da ındırılmemıştır M. Hanssen Tiflis'e gitmek üzere bin- dıgı ııçaktan ancak Bakü'da topra- ğa inebilmiştir Geçen ayın sonlarına kadar bu konuda sükutu ihtiyar eden Sovyet gazete ve ajansları da, nihayet, ge- çen hafta içinde konuşmak ihtiyacı- nı duymuş bulunuyorlar Tiflis'te çı- kan "Zaria Vos " gazetesi, ge- çen haftaki sayılarından birinde, se- ne başından bugu e kadar kırk bir üniversite öğrencisinin tevkif edil- miş olduğunu açıklamaktadır. Gaze- teye göre bu gençler lenino-marksist kültüründen mahrum ve bazı şahıs- ları gerektiğinden fazla gözlerinde büyütmüş birer öğrencidirler. Böyle öğrencilerin yetişmesinden birinci de- recede sorumlu olanlar ise, hiç şüphe yok ki, hocalardır. "Zario Vostoka" nın yapılan gös- terilerden açıkça bahsetmemesine ve Stalin ismini açıklamamasına rağ- men Gürcistan'da derin kaynaşmalar olduğu anlaşılıyor. Gürcistan her şe- ye rağmen Staline bağlı kalmak az- mindedir. Bu azmim ne kadar yürü- tebilir? Bunu zaman gösterecektir. Silahsızlanma Bir ümit ışığı mı? Birleşmiş — Milletler Silahsızlanma tali komisyonu, geçtiğimiz ayın sonlarına doğru, 19 Mart'ta, silah- 20 sızlanma meselesine bir hal tarzı bul- mak amaciyle Londrada toplandı. Bu, komisyonun, iki sene içinde yap- tığı üçüncü toplantıydı Doğu ile Ba- tı arasındaki geniş görüş ayrılığı ilk iki toplantının başarısızlıkla sona er- mesine yol açmış, Sovyetler ve Batı- hlar, o toplantılardan, bu görüş lıklarının biraz daha genışlemesıyle ayrılmışlardı. Ancak, deniliyordu, ge- niş görüş ayrılıkları sadece silahsız- lanma konusuna inhisar etmemekte- dir. Doğu ile Batıyı ayıran ayrılıklar umumidir, şümullü: Gerçekte, Londra konferansının arifesinde, urum sanıldığı ve söy- lendiği kadar tozpembe değildi. Sov- yetlerin barış taarruzu birçok ümit- leri gerçekleştirecek kuvvette sayıla- mazdı. Milletlerarası meselelerin pek çoğu hâlâ askıda duruyordu. Alman- ya'nın birleştirilmesi başka bahara bırakılmış, Orta Doğu gerginliği gi- Jules Moch Bir plan daha derilememiş, Amerika ile Kızıl Çin arasındaki görüşmeler eskisinden da- ha kötü bir safhaya girmişti. Barış taarruzu madalyonun görünen yü- zııydıı, görünmeyen, daha doğrusu göze çarpmayan yüzünde bir deği- şildik yoktu. Bununla beraber, Londradaki si- lâhsızlanma — konferansında, geçen sah günü bir ümit ışığı parlamıştır. Bu ışık parlamadan önce, durum ger- çekten karanlık hatta eskisinden farksızdı. Toplantının başladığı gün- lerde, ilk olarak, Sovyet ve Ameri- kan görüşlerini telif etmeye çalışan İngiliz - Fransız teklifi gorıışıılmuş- tü. Bilindiği gibi, Sovyet ve Ameri- kan görüşlerinde iki noktadan ayrı- hk vardı. Amerika, şimdiye kadar yapılmış atom silâhlarının tahribine yanaşmadan, şimdiden sonra yapıla- cak atom silâhlarının tahdide tabi tutulmasını istiyor; Rusya ise önce şimdiye kadar yapılmış bütün atom silâhlarının tahrib edilmesini, yenile- rinin tahdidinin ise elde mevcut stok- ların tahribinden sonra yapılmasını talep ediyordu. Atom silâhlarının tahdid ve tahribi noktasındaki birin- ci görüş ayrılığını takip eden ikinci görüş ayrılığı ise silâhlanmanın kont- rolü meselesinden çıkıyordu. Ruslar kontrolün kilit noktalarına yerleşti- rilecek müşahitler tarafından ve ka- radan, Amerikalılar ise uçaklar va- sıtasiyle havadan yapılmasını isti- yorlardı, Jules Moch tarafından ha- zırlanan İngiliz — Fransız müşterek teklifi işte bu görüş ayrılıklarını te- life çalışıyordu. Jules Moch'un - Silahsızlanma ta- li komısyonundakı Fransız temsilci- si - plânı başlıca üç safhayı ihtiva etmekteydi. Birinci safhada atom si- lâhlarının kullanılmasını meneden bir karar alınacak, klasik silahların sa- yısı karşılıklı goruşmelerle tesbit e- dilecek ve kontroller ise hem hava- dan, hem karadan yapılabilecekti. Bu ilk safhanın yürütülmesi görevi Güvenlik Meclisinin beş süreli üyesi ile diğer dokuz devletin temsilcile- rınden teşekkül eden yeni bir organa Veriliyordu. Bu organ, kararlarım basıt çogunlukla alacak, yani veto kullanılamıyacaktı. Moch planının birinci safhası ba- şarı ile sonuçlandığı takdirde ikinci safhaya geçilecekti. Bu safhada, sa- yıları bir önceki safhada karşılıklı görüşmeler sonunda tesbit edilmiş klâsik silâhlar yarı yarıya azaltıla- cak, nihayet üçüncü bir safhada da azaltma M 75 e kadar ındırılecektı Atom silâhlarının imali u üçün- cü safhada yasak edılıyordu Moch planının Sovyetlerin hoşu- na gitmiyeceği kolayca tahmin edi- lebilirdi. Bir kere kontrollerin hava- dan da yapılabilmesini derpiş etmek- le Amerikan teklifine yaklaşıyor, sonra da plânın yürütülmesini ka- rarlarım basit çoğunlukla alacak ye- ni bir komisyona vermekle Sovyet vetosunu hükümsüz kılıyordu. Rus- ya, vetosundan geçemezdi. Bütün bu sebeplerle, İngiliz - Fransız plânına cevap Veren Gromyko, planı, Doğu ile Batı arasındaki münasebetleri yeni bir. çıkmaza . sokabilecek bir teklif olarak vasıflandırmış ve kendisi yeni bir teklif ileri surmuş ür. İşte ümit ışığı gibi parlayan tek- lif bu Sovyet teklifidir. Bütün detay- lariyle bilinmemekle beraber, Sovyet usya, yeni teklifinde, şimdiye ka- dar ısrarla üzerinde durduğu elde mevcut atom silâhları stoklarının tahribi esasından vazgeçmekte ve sa- dece klâsik silâhların tahdidi konu- sunda yeni esaslar koymaktadır. An- cak, bu Sovyet teklifinin de yeni bir manevra olup olmadığı kestirilemi- yor. Paskalya dolayısıyle çalışmala- rına ara veren kom bu teklifi Sovyet ıdarecılerının Londra ziya- retlerinden önce müzakere edemiye- cektir. Gromyko'nun emeli gerçek- ten silâhsızlanma konusunda bir an- laşmaya varmayı kolaylaştırmak mı, yoksa Londra görüşmeleri için mü- sait bir zemin hazırlamak mıdır? AKİS, 7 NİSAN 1956