ha sonra da Chopin çalmakta ısrar ettiklerini anlamak güçtür. Bu iki bestekar, farklı sebeplerle, icracıla- rından hususi bir anlayış isterler. Or- ta istidatlı piyanistler diğer birçok bestekarı hiç olmazsa tahammül e- dilir gıbı çalabilirler de iş Bach'a ve Chopi geldi mi, bir taraftan bu bestekarların diğer taraftan da ne istediğini bilen dinleyicilerin çıkar- dıkları müşkülpesentlik engelleri ar- Geçen hafta opera salonunda bir Fransız delikanlısı da, piyanistliğin geleneklerinden biri haline gelmeye başlayan bu usulü bozmadı. Önce Bach'ı mahvetti. Arkadan da Cho- pin'i aynı akıbete uğrattı. Dinlediği- miz ne Bach, ne de Chopin'di. Fakat her iki bestekârın da, gerçeği tahrif eden dev aynalarında büyütülmüş, hatları kırılmış dökülmüş, çehreleri tanınmaz bir hale getirilmiş akisle- riydi. Ancak bir karnaval balonu bu kadar manasız, bu kadar gülünç o- labilirdi. Piyanonun çekiçleriyle iktifa et- meyip parmaklarını da acemi çekiç- ler gibi kullanan bu piyanist adı sa- nı meçhul biri olsaydı, — konserden bahsetmezdik bile.. Fakat, sabırları taşan birkaç dinleyiciyi ilk fırsatta salonu terketmeğe sevkeden bu genç adam, ün listesinde ismi Rubinste- in lardan Giesekinglerden hemen sonra gelen Fransız piyanisti Sam- san François idi. Onu mazur göster- mek isteyenler, yorgunluğunu ileri sürdüler. Akşam Üüstü nkara'ya inmiş, az zaman sonra sahneye çak- mıştı. Fakat yorgunluk uslup baya- lığı halinde tecelli etmez Konserin ikinci kısmına kalmak cesaretini gösterenler önce - Faure'- nin parçalarında - mükafatlarını bul- dular. Yurtdası bestekarın musikisin- de Samson François, artık Samson kuvveti gösteren bir piyanist değil- di. Ama, kulaklarına inanmayanlar az sonra, Liszt'in Macar Rapsodile- rinde gene, görgüsüz mahalle deli- kanlısı gibi piyano çalan genci kar- şılarında buldular. Huriye Certel Terzi Mulajlarının geldiğini bildirir. sayın Müşterilerine Tel: 21471 Atatürk Bulvarı KALAÇ Ap. D/5 Yenişehir - ANKARA 33 Milli Akla gelmeyen, Futbol Ordu takımı Maçtan — evvel Lizbonda intişar e- den gazeteler ve spor otoritele- ri bizi sempatik bulmakla beraber Mısırlıların galip gelecegini tahmin etmekte idiler. Sanki söz birliği et- mişlerdi. Deplasmanlı ve süratli futbol oynayan Mısırlıların, Türkle- ri yenmesi normaldir" dıyorlardı Va- kıa bu şekilde düşünüşlerine bir se- beb göstermemişlerdi ama, herhal- de ölçüyü Portekiz maçındaki kötü oyunumuzdan almış olmalıydılar. O- toriteler şunu unutmuşlardı: Biz iki ay evvel hem Portekizlileri, hem de dünya futbolünün alemdarlığını ya- pan Macarları İstanbul'da yenmiştik. Bu neticeler onları hiç olmazsa bir dereceye kadar ihtiyatlı konuşmaya sevk etmeliydi. Ama onlar peşin hü- küm vermekte tereddüt etmediler... Hak ettikleri cevabı almaları uzun sürmedi. Ordu takımımız — Lizbona ayak bastığı günden itibaren kendi kendini afişe eden ve parlak sözler söyleyip, büyük iddialarda bulunan "Çöl Arslanları" nı su götürmez bir şekilde mağlüp etti. Böylece geçen sene Roma'daki mağlübiyetin revan- şını almış oluyorduk... Türkiye - Mısır Maçı Oyuna — Belçikalı hakem Roeg ida- resinde Mısırlıların vuruşu ile baş- landı. Nattional stadının trübünleri bomboştu. Bu maç Portekizlileri ne- dense cezbetmemişti. Daha — sonra kendi maçları olmasaydı seyirci a- dedi bini geçmezdi, denebilir. İlk dev- reyi Kadrinin attığı iki güzel golle 2-0 galıp bitirdik. İkinci devrede Tur- gay'ın yerine Seyfi, Sabahattinin ye- Takım Portekiz maçından önce başa geldi !. rine de, Akgün alınmıştı. Akgün'ün ücum hattına alınması ilk nazarda 2-0 lık neticeye rıza gosterdıgımız ve müdafaaya ehemmiyet vereceği- miz şeklinde izah edildi. Fakat ne- tice hiç te umulduğu gibi çıkmadı. Ali'nin 63 ncü dakikada attığı bir göole mukabil oyunun sonlarına doğ- ru Nedim'in sert bir hareketine ha- kemin verdiği penaltı ile bir gol yi- yerek neticede iddialı rakibimizi 3-1 mağlup etmeye muvaffak olduk. Maç esnasında halkın birden feveran etti- ği ve hiç lüzumsuz anlarda tezahürat yaptığı görüldü. Bunun ilk dakika- larda sebebi anlaşılamamıştı. - Ta- bii yabancılar tarafından. - Fakat sonra Portekızlılerın yanlarında el radyoları bulunduğu ve — İsviçre'de yapılan Portekiz - İspanya hokey maçım radyodan takip ettikleri an- laşıldı. Portekizliler bu karşılaşmada İspanya ile 3-3 berabere — kalarak Dünya hokey şampiyonasında çok iyi bir duruma geçmişlerdir. Günün İkin- ci karşılaşmasını gene aynı statda şampiyonada büyük iddiası bulunan Portekiz-Italya Ordu takımları yap- tı. İtalyanlar şöhretli santraforları Galli'yi oynatmadıkları halde ma- 1 3-0 kazandılar. Bu müsabakayı seyre tam 50 hin Portekizli gelmiş- ti. Maçtan sonra Mısırlı idareciler, oynatılmayan beynelmilel foutbolcu Hanefi ve Portekizli idareciler İtalya ve Türk takımının hakikaten çok kuvvetli olduğunu deplasmanlı ve iyi futbol oynadığını daha doğrusu ken- dilerinin yanıldıklarını itiraf etmek zorunda kaldılar. Türkiye - İtalya Fakat yanıldıklarını — itiraf eden- ler muhakkak ki 4 Nisan çarşam- AKİS, 7 NİSAN 1956