ZABITA Eğitim Bir kurban Baba — işten çıkmış ve yorgun ar- gın eve dönmüştü. Kapıdan içeri girer girmez burnuna bir havagazı kokusu çarptı. Acaba musluk mu a- çık kalmış diye mutfağa doğru yü- rüdü, kapıyı açtı. Kızı ağzında ha- vagazı musluğu, koma halinde yer- S kagıt buldular. Küçük Ayşen Tümer- in son sözleri sayılabilirdi bu satır- lar. "Sevgili anneciğim, babacığım, sizlere iyi bir evlât olamadım. Kötü arkadaşlarımın kurbanı oldum. Be- ni affediniz. Hatalı sistem Ayşen'i — bu akıbete sürükleyen ho- calarının ona fena muamele et- meleri, azarlamaları* olmuştu. Zira şimdiye kadar bir çok mektepleri- mizde azar, öğretmenlerin talebele- rini yetiştirmek için başvurdukları ve faydalı addettikleri pratik metod- ların başında yer alıyordu. Acaba bu nasıl bir azardı ki küçük bir kız çocuğuna ölüm korkusunu dahi u- nutturarak intihara sevketmişti? n Tümer, İsmetpaşa Kız Ens- tıtusunun birinci sınıfında talebe i- Yaşının küçüklüğüne rağmen muhıtı içinde bilhassa — ağırbaşlılığı ve güzel sanatlara karşı alakasiyle göze çarpmış ve takdir edilmişti. Bu servatuvarının — bale m etmiş, çocuk tiyatrosunun tem- sillerinde başarılı roller almış, lakin ailesinin arzusu üzerine bu ders yı- li başından 1t1baren İsmetpaşa Kız Enstitüsüne başlamıştı. ma Derslerinde muvaffak oluyordu Bi- rinci karnesinde hiç kırık notu ol- madığı halde daha fazla çalışıyor, boş vakitlerini ise resim yapmakla geçiriyordu. Günün birinde çocukluk tarafını hatırlıyacagı tuttu. Kendinden bü- iki okul arkadaşının teşviki ile bır cumartesi sabahı enstitü yerine Gölbaşı sinemasındaki bir filmi sey- retmiye gitti. İhtimal bu kaçamak küçük Ayşen için hoşuna giden bir yenilik teşkil etmişti. Gene aynı ar- kadaşlariyle birlikte bunu bir daha tekrarlamakta mahzur görmedi. Ta bii ki okul idaresi çocuklardan birer mazeret tezkeresi getirmelerini isti- yecekti. Bunun da kolay tarafı var- dı. Her üçü de velileri yerine bu tez- kereleri kendileri yazdılar. okul tarafından farkedilmişti. beler disiplin kuruluna verildiler.. Bu teşebbüsten bir netice çıkmayınca Ayşenin iki arkadaşı sinema gezile- rini tekrarlamaktan çekinmeğe lü- zum görmediler. Ayşen ise korkmuş- tu, üçüncü, defa onlarla birlikte git- medi. Fakat bu sefer disiplin kurulu ağır basıyordu Diğer iki arkadaşıma Ayşen'in de velilerine haber da, derildi. Veliler haberdar edıldıkten 1fadeler1 Ayşen baştan beri kendisine sorulan suallere cevap ver- memişti. Halbuki bilâhare öğretmen- leriyle konuşmağa giden annesine koca bir ıtırafname gösterildi. Hattâ burada ikinci sınema gezısınd ço- cukların yanında Ayşen'in bir erkek arkadaşı bulunduğu yazılı idi. Öğret- menleri de onun, diğer arkadaşları- nı okuldan kaçmaga teşvik ettiği ka- naatindeydiler. Çocuk dershanede de azarlanmıştı. Annesine ise öğretmen- ler odasında bunun mikrop olduğu, "bulaşıcı - bir böylelerini okulda İsmetpaşa Kız Enstitüsü Çocuk psikolojisine kapısı kapalı mı? AKİS, 7 NİSAN 1956 Ayşen Tümer Eğitim kurbanı tutmamak gerektiği" söylendi. Hat- ta itirafnamesindeki bazı imalı ha- taları üzerinde bile durulmaktaydı. Çocuk yakınlarına, kendisine haki- kat seromu yapacaklarını söyledik- lerini, hattâ enjektör gösterildiğini, nameyi yazdığım anlattı. ceza alacağını ihtimal ki okuldan da çıkarılacağım düşünüyordu. Gonıluyor du ki Ayşenin yaşa- rzusunu ortadan kaldırarak boyle bir felâkete yol açan sebepler arasında fena bir insan, "bir mik- telakki edilmesinin büyük rolü aşin ve sert mu- amele küçük kızın haleti ruhiyesinde böyle büyük ve anormal bir reaksi- yon husule getird ı Çocuğu ürküten, büyükleri tarafından anlaşılamamak korkusunun verdıgi dehşetten başka bir şey deği Eğitim mevzuunda ilk nazarda hatıra gelmesi icabeden esas, bu gö- revi üzerine alan şahısların çocuk psikolojisine nüfuzları ve vukuf ka- biliyetleri bulunması lüzumu idi. Ay- şen hadisesi, peşin hükümlerin ve sert hareketlerin ne kadar menfi, ve hattâ vahim neticelere yol açabi— leceğinin en müşahhas bir misalini teşkil diyordu. Sorup soruşturma- dan itham edilmek, ceza vermekle is- lah yoluna gıtmek sadece geri bir zihniyetin müsbet mânada — müessir olmayan tezahürleri addedilebilirdi. 27