SİNEMA M. Özkul ve A. Karındaş "Kalbimin Şarkısı"nda "Bitmeyen ra, senaryoya borçlu olan ve bunu diğer filmlerinde ispat eden rejisör- ler sayılabilir; Henry Kıng, Robert ise, Robert Hamer gibi Lütfi Ö. Akad'ın - reJısör oldu- ğuna göre - bir gruba girmesi lazım- sa, ikinci veya üçüncü grubun han- gisine layık olduğunu tayin etmek i- çin bir başka filmini beklemek ica- bediyor. Akad'ın iyi ve kötü filmleri arasındaki fark o kadar büyük ki, unu Türk filmciliği çerçevesınde bile hissetmemek imkânsız. "İpsala Cinayeti" ile "Çalsın Sazlar Oynasın 30 Şarkı” olmalıydı Kızlar" arasında ucunun farkı var- dır. "Katil", "Öldüren Şehir" — ile "İngiliz Kemal" birbirleriyle bağdaşa mıyacak filmlerdir. Bu mevsim gös- terilen filmlerinden "Görünmeyen A- dam İstanbulda" ve "Meçhul Kadın" "Beyaz Mendil" i yapan şahsın elin- den çıkmışa benziyorlar mıydı? Lütfi Ö. Akad'ın istikrarsızlığı aynı film içinde de kendini belli e- diyor. "Kalbimin Şarkısı" yarısı iyi- ce, yarısı kötü bir film. Filmin ilk yarısı iyice, çünkü lü- zumsuz uzatılan zevksiz bir müziğin kösteklemesine rağmen, bir hikâye mümkün olduğu kadar kesintisiz an- latılıyor. Nutuklar, ağlaşmalar, kontrlümiyer fotoğraflar, mezarlık— ar v.s. den kaçınılmış. Hikâyede dü- ğgümlenmeler, paralel gelişmeler (cross-cuttiug) — var. Başka memle- ketlerde çevrilen filmlerde bu unsur- ların Varlıg en tabii bir şeyken biz- ziyet olarak kabul — edilmesi ülmcılıgımızın içinde bulunduğu acı durumun ifadesidir. Sadık Şendil'in senaryosunda çi- zılen tiplere, anlatılan olaylara Edir- ne'nin batısından itibaren herhangi bir memlekette rastlanabilir, ama bizde değil. Senarist ve prodüktör bestekârlardan bahseden filmlerin, bestekârlardan bahseden roman ve- ya hikâyelerden farklı olacağını her halde unutmuşlar En büyük fark bi- rinde müziğin sâdece hayal edılmesı diğerinde ise dinlenmesidir. Her tü lü zevki tatmin etmesi istenen fa— kat kimseyi sarmıyan bir müziğe ne? lüzum vardı? Elde doğru dürüst mü- zik olmadıkça müzikli film çevirmek şart mıdır Akad'ın nefesinin yarı yolda kal- ması müzik seanslarının filmin sonu- na doğru fazlalaşmasına hamledile- bilir. Diğer âmiller arasında körlük- ler, göz yaşı sahneleri, ölümler gibi pıyasada çok kullanılan tesir vası- taları bulunmaktadır. Bu filmin ko- nusu komedi yapısına daha uygun- ken, sürüden ayrılanı kurt kapar misali, melodram tercih edilmiş. Re- Jısorlerımız için seyircileri üzmenin, yüzlerini güldürmekten daha kolay bir iz olduğu anlaşılıyor. Münir Özkul'un beyaz saçlariyle orkestra idaresinden başka rahatsız- lık veren tarafı yok. Sezer Sezin me- lodram oynamaktan kurtulmalıdır. Boynu bükük mahzun bakışlar mu- vaffakiyetin yolu değildir. Münir Öz- kul ile hiç de bir çift teşkil etme- diklerini söylemek icabeder. Kenan Artun'un körlüğüne sevgilisi kadar seyirciler de inanmadı. Altan Karın- aş kötü makyajına rağmen kısa ro- lünde başarılıydı. Deniz Tanyeli'ye gelince bu genç artist iyi bir rejisö- rün elinde daha iyi neticeler verecek bir kabiliyet gösteriyor. İyi rejisör Lütfi Ö. Akad'ın elinden bu kadar geldiğine göre Deniz Tanyeli'ye dü- şen iş bir çok seyirciler gibi gözleri- ni Atıf Yılmaz Batıbeki'nden tarafa çevirmesidir. Lütfi Ö. Akad istifhamı bundan sonraki filmiyle çözülecektir. İyi filmlerindeki başarının kendisine mi yoksa Orhan Hançerlioğlu yahut Ya- şar Kemal gibi yazarlara mı ait ol- duğu o zaman anlaşılacaktır. Bu im- tihanın iyi neticeyle bitmesi hem Türk Filmciliği hem de kendisi için mühimdir Deniz Tanyeli Ham madde AKİS, 7 NİSAN 1956