TİYATRO İzmir Ara Tiyatrosu Tavana gömülü fanustan beyaz, mermer hole sarımtırak bir ışık yayılıyor, konuşan iki kişiyi, birbiri- ne, olduklarından daha soluk benizli gösteriyordu. Üst kısmı renkli mo- zaik camlı bölmenin arka tarafından, sahnede prova yapan sanatkârların sesleri geliyor, muhavereyi sık sık esip bazı tarifler yapan rejisörün tannan sesi, mermer merdivenlerden çıkıp, üst kattaki kütüphanede kitap okuyanlara kadar ulaşıyordu. Sanat- kârlar ezberliyecek bir eser, rejisör çalıştıracak bir ekip ve tamir kültür ve sanatsevenler derneği de, kurular cak tiyatroyu hazırlamak için halk eğitim merkezinin sahnesini bulduk- larından dolayı memnun idiler. Hemen herkes memnun ve ümitli idi. Ancak biraz etraflıca düşününce işin mahiyeti daha iyi anlaşılıyor, bu hareketin de bir saman alevinden i- baret kalması endişesi ümitleri göl- gelendiriyordu. rçekten, teşebbüs son derece samimi idi fakat, bu teşebbüsün mu- vaffak olması için Jlüzumlu şartlar henüz bir araya getirilmiş değildi. sele şöylece ortaya konulabi- lirdi: Izmırde kurulmuş olan Kültür ve Sanatsevenler Derneği bir tiyat- ro teşkiline karar vermiş, bunun için de İzmirdeki heveskâr ve biraz tec- rübeleri olan gençleri bir araya top- hyarak bu gibi meçhul teşebbüslere can atan rejisör Avni Dilligil'i İstan- bul'dan davet etmişti. Şimdi Bahri- baba'da halen Halk Eğitim Merkezi olarak kullanılan eski Halkevi bina- sının sahnesını teinin ederek Rejıso— rün eline de "Para beraber gitmez" isimli bir Amerikan komedisi tutuş- turulmuş, işin neticesi beklenmekte- dir. Tiyatroya ismi verilmişti. a kurucuların bu topluluğu bir ıntıkal hareketi olarak kabul ettiği- ni gösteriyor! Mermer holde, bir aşağı bir yuka- rı dolaşarak, ümit ve endişelerini bir- birine açan iki kişiden birisi İzmire son senelerde gelip yerleşmiş, haki- katen sanatsever bir gençti. İkincisi ise İzmirli değildi ama en az on sene- den beri İzmirde oturmakta ve her türlü- sanat hareketini yakından ta- kip etmekte idi. Müşterek sevinçleri: İzmirde bir tiyatro kurulmuş olma- sından ibaretti, fakat bilhassa İzmiri eskiden beri tanıyanların endışelerı derin ve yerinde idi. inde bir gazete vardı: 19 Kasım tarıhlı Yeni- asır. Ve ikinci sayfasında, uzun yıl- lardan beri aynı yeri işgal eden Asım Kültür'ün "Sanatsevenler Derneğinin başarısı" yazısı okunuyordu. Asım Kültür, en azından on sene- den beri tamı sütunda İzmirdeki sa- nat hareketlerini kendine has ifade tarzı ile yazardı. On sene önce de, bu gibi. hattâ bundan çok daha heye— canlı yazılarla İzmirde bir Şehir ti- AKİS, 26 KASIM 1955 yatrosu" kurulduğunu, eşsiz başa- rılar kazandığını, daha sonra, gene tamirde, kendisinin de dahil bulun- duğu bir "Kültür ve Sanatsevenler Cemiyeti" kurulduğunu, bu cemiyetin önceleri Kültürpark'taki — lokalinde, yangından sonra da Bahribaba'daki Gül gazinosunda her hafta konferans ve münazaralar tertibettiğini ve biz- zat Asım Kültür'ün bu toplantılarda en çok söz alıp konuşanlardan birisi olduğunu unutması mümkün değildi. Buna rağmen 19 Kasım tarihli yazı- sında, tamirde eskiden böyle bir şey olduğundan habersiz görünerek, Sa- natsevenler Cemiyetini de tiyatro hareketini de ilk defa vukubuluyor- muş gibi gösteriyordu. Diyordu ki: "Saray olduktan son- ra ona bir kral bulmak güç değildir. Fakat kralın maharetli, zeki, başarı- h ve kabiliyetli olanı; sarayını bizzat yapmak suretıyle, içinde saltanatını sürmeye başlar." Bu misalin tiyatro ile uzak, yakın hiç bir münasebeti 0- lamazdı. Muharrir devam ediyordu: “"Bir topluluk hayatında müesseseler hep ihtiyaçtan doğar; ihtiyaç da te- mayülleri yaratır."” Asım Kültürün ya bu dediği doğru degıldı, veyahut da on sene önce İzmir Şehir Tiyatrosu- nu, ihtiyaçtan doğan temayüllerin ya- rattığı hakkındaki yazıları... Bura- daki bahsimiz Asım 'ün ma- kalesinin tahlili olmadığı için daha fazla üzerinde durmamız, vakit kay- bına sebep olur. Ancak, müşahhas bir "İzmir" düşüncesi olarak bu yazı, İzmiri tanıyanlarda, tiyatro için en- dişe uyandırır. İzmiri eskiden tanıyan adamın en dişeleri bundan ibaret değildi: O, Sa— natsevenler Cemiyetine de şuphe ile bakmakta idi. Cemiyetin başkanı Hu- lusi Selek, İzmirin bir daha sahip olması muhal unan bir sanatkâr topluluğunu, İzmir Şehir Tiyatrosu- nu tarumar eden zat idi. Hulusi Selek beyın belediye reisliği sırasında idi İzmir Şehir tiyatrosunun yaşa- ma imkanları yok edilmiş ve mües- sese ayakta duramamıştı. Şimdi ay- nı zatın İzmire bir tiyatro kazandır- mak için teşebbüse girişen derneğin başında bulunmasına şüphe ile bakı- . Dahası vardı: Hulusi Selek, Avni Dilligil'i kifayetsiz görerek Izm Şehir Tiyatrosu rejisörlüğünden u- zaklaştırmıştı, şimdi nasıl olurdu da Radyo Sahipleri DİKKAT Seyy: atölyem — radyonuzu evınızde tamır eder. 20999 No. lu telefona adresi- nizi bırakmanız kafidir. Adres: (YERTUT RADYO) aynı şahsı, kuracakları 'tiyatronun teşkılıne davet ederdi? iğer taraftan; Avni Dıllıgıl bü- tün amatör heyecanlarına rağmen sayılı kabılıyete sahıp bir tiyatro a- ızdı. İzmir'i denemişti. Maruz kaldıgı hadiselerden — müteneffirdi. İstanbulda kurulmuş bir işi, tiyatro ve filmlerden kendisine yetecek ka- dar kazancı vardı. Bildiği, denediği, birlikte çalışmaya imkân göremedi- ği kimselerle yeniden işbirliği yap- masının neticesi müsbet olabilecek mi idi Ayrıca; tiyatroyu teşkil eden İz- mir'deki elemanların bu vadideki ka- pasiteleri malüm ve bir İstikbal va- detmiyen vüs 'atte idi. Bütün bunlar işin bir maceradan ibaret olduğu his- sini kuvvetlendirmiyor mu idi? Endışeler bu raddeye varınca, İz- mırı tanımayan genç de ilâve etti; "Hadi bütün bunlar Ur yana; tiyat- ro sermaye ister, tiyatro Una ister, tiyatro efkârıumumiye ister; bunlar nerede? Yazın gelen operet topluluk- larının gördüğü rağbet veya misafir tiyatroların cezbettiği seyirci bir şey ifade etmez. İzmir'de tiyatro se- yircisi yetişmiş midir? Asıl tetkik edilmesi icabeden cihet bunlardır. Haniya, Devlet Tiyatrosu İzmirde bir şube açıyordu, haniya Devlet Tiyat- rosu Umum Müdürü tetkikatta bu- lunmuş, gazetelere izahat vermişti? Hani ya İzmir Belediyesi bir tiyatro sarayı inşa ettiriyordu? Anlaşılan koskoca bir dağ, bir fındık faresi do- ğuruyordu! Ankara 24 dolu * 34 boş — 58 Tevziat listesinde, esere ait 68 rol vardı, bunlardan 24 tanesinin hi- zasına sanatkârlardan bazılarının i- simleri yazılmıştı. 34 rol ise boşta kalıyordu. Bir defa bu kadar kala- balık eşhası olan Ur esere ne lüzum vardı, saniyen Küçük Tıyatroda pro- vaya konan "Dördüncü Hanri" de on kişilik yer vardı ve açıkta kalan yir- mi, yırmı beş kişiye neden rol veril- miyordu ? Eserın rejisörlüğünü şimdilik Su- at Taşer yapmakta idi. Aslına bakı— hrsa Musahipzadenin "Genç Osman" İsimli eserini İstanbul Şehir Tiyatro- sundan Behzat Butak sahneye koya- caktı ve koyacaktır da; Suat Taşer şimdilik sadece vekâlet etmekte İdi. Büyük Tiyatro'da Genç Osman sey- redılırken Küçük Tiyatro da Piran- dello'nun Dorâ üncü Hanri'si oynıya- cak. Bu anlaşılması güç, gozu yaşlı melodram yazarının daha evvel aynı tıyatroda "Eskisi gibi, eskısınden üs- tün", "Altı Şahıs Muharririni Arı- yor" " ve "Size Öyle Geliyorsa öyle- dir" isimli piyesleri temsil edilmiş, ağdalı melodram havası seyircileri sardığı için başarılı sayılmıştı. Şayet insanların çabu s veren hislerini çimdikliyerek reaksiyon uyandırmak tiyatroda bir başarı sayılıyorsa. bir zamanların çok meşhuru olan Piran- daio'nun bu eseri de muvaffak ola- 27