KADIN kitabı yazmak için düşesin tuttuğu muharrir Cleveland Amory'nin, bir Amerikalı olmasına rağmen patronu aleyhinde cephe alması İngiliz gaze- tecilerinin beklediği bir fırsattı. He- nüz kitap piyasaya çıkmadan - ki, daha bir sene zaman vardır - Ingılız basını bu kitaba karşı şiddetle cephe almış vaziyettedir Üşes hatıralarını yazıyormuş. Ne cesaretle? Eğer dük, daha evvel hatıralarını yazdıysa, bunu yapmak için bir sebebi vardı; “tahttan feragat etmişti ve bunu izah etmek istiyordu. Sonra o, bu kitabı yazarak 200 mil- yon frank kazanmıştı. Fakat bu kıs- kanç kadının, (çünkü o kraliyet ai- lesini kıskanmaktadır) ne söyliyece- ği olabi Eğer o bir Amerikalı olarak, A- merıkalılara asil bir aileden olduğu- nu ispat etmek istiyorsa, varsın yaz- sın ve Amerikalılar bunu öğrenmek için — kendisine — istediği — dolarları versinler; fakat şayet İngilterede tek bir matbaa bu tek taraflı iddia kita- bını satın alır ve memlekete sokar- sa, bu kraliyet ailesine karşı affedil- mez bir hakaret olacaktır! İngiltere- de kımse bu kadını okumak istemi- yor!. rikalı gözü ile, bu katiyen küçümse- İşte İngiliz basını bu noktada ih- — necek bir şey değildi. Ama ne de ol- mal ki biraz yanılıyordu. Prenses sa düşes, bir kere daha en hassas İsyan eden Amory Reklâm! noktasından vurulmuş oluyordu.. İn- giliz kraliyet ailesinden sonra, bir başkası, hem de kendi vatandaşı dü- Margaret in hemen hemen zorla sev- diği adamı terketmiş olduğu sıralar- a, bu hareketi antidemokratik te- lâkki eden bir sınıf halk Windsor dü- şesinin kitabını okumak istiyecekti; bu şüphesizdi.. Ama kitap İngiltere- ye gırerdı girmezdi; ceği bir işti.. bu onların bile- Reklâm ve yarası Cleveland — Amory, Düşes vatandaşı olan dö Windsor'a neden bu fe- nalığı yapmıştı? Vakıa bu dedikodu- lar, henüz kitap basılmadan ona mu- azzam bir reklâm sağlamıştı ve Ame- Windsor'lar Boş gezenin boş kalfaları 24 JAL Akis'te bana hitabeden mektubu- nuzu zevkle okudum. Senelerdir gidip geldiğim ve tanıdık ailelerden hususiyetlerini az çok öğrendiğimi sandığım Ankaranın, mektubunuz- da çizdiğiniz güzel tablosunda sizin muvaffak tasvırınızın mühimce bir payı olduğuna hukmettıgımı soy— lersem, sakın bunu bir "galanterie" gayretine yormayınız' Anlattıklarınıza göre 1924 ten beri tanıdığım Ankara derli toplu, temiz, hemşehrileri biri birine hür- met eden bir orta halli şehir olmuş. Mektubunuzda tavsif ettiğiniz şehirli ve şehir - Jale hanımefendi, bunu sıkılarak söylüyorum - Ne- dim'in "Yok şehr ıçre senın vasfettiğin dılber Nedim" dediğ gibi, bizde yok. Bizde, o düdüklü veya düdüksüz tenceresinin yemeğini pişiren, alış verisi pazardan kendisi yapan, ço- cuğunu arabasiyle parka götüren, üç dört sene aynı fistanla baloya gitmekte mahzur görmeyen aile ka— dınına ancak başka türlü yapama- yan çaresizler arasında tesadüf e- dilebilir. Pazarlarınızın temizlik ve ucu luğuna sizinki dar kuvvetli bır şehadetten sonra imrenmeğe ladım. Hem çocuk bahçelerine işsiz güçsüzlerin ulu orta — girmemeleri bir harika!.. Bizim tarafta çocuk bahçesi o- lan bir yer var. "Konca" lı hizmet- E CANDAN'A çi kadınlarla hemşehrilerinin buluş alanı halinde olduğu İçin çocuklar ve anaları girememektedirler. Ne olur şu bahsettiğiniz yasağı bizde da tatbik edecek bir kabadayı çık- sa. a Ankaranın İstanbuldan daha u- cuz olduğu kındaki satırlarınız gözümden kaçmadı. Sizde kundura mı pahalı diyorsunuz? İstanbuldan tedarik edersiniz. Olmazsa Ankara dan bir çift alır, hıç olmazsa altı ay giyersiniz. (Ç ünkü sizin sokak- larınız, bizimkiler kadar kundura yıpratmaz). Amma biz her gün al- mağa mecbur olduğumuz eti, sütü, pirinci, yumurtayı - daha ucuz olan - Ankaradan tedarik edemeyiz. Kun- dura ile bu gıda maddeleri arasın- daki ihtiyaç freguence emsali 1/180 ir. Kundurayı 180 günde bir defa alırken, eti, sütü, pırıncı yumurta- yı 180 g de 180 defa almamız za- ruridir. Sızı tekzip etmek bahası- na da olsa iddia ederim ki: İstanbul- da hayat, Ankaradan en az yüzde 25 daha pahalıdır., hattâ sizin bah- settiginiz sebze ve meyve bile.. An- karada siz, kırmızı lahanayı 180 ku- ruşa mı alırsınız? Sizde pirinç ci- varda yetiştiği için ucuz da, bizde yalılarımızın önünde tutulan balık neden pahalı? Biz pastırmanın ki- losunu 15 liraya, tereyağını 12 lira- ya yiyoruz. Memlekette inek mi kalmadı ? O bir atmosfer, bir ticari ar ve AKİS, 19 KASIM 1955