man iktidarın ne kadar rahat çalışmak im kânına sahip bulunduğu meydana çı- kacaktır. Zir: doğrusu istenilirse bugünkü kadroyla çekilen sıkıntılar ve müşkilât hakikatlerden çok şahst endişelerin ve ve- himlerin neticesidir. Demokrat Parti i- çinde yepyeni bir kadro! İşte memleke- tin, milletin ve Demokrat Partinin selâ- meti için siyasi çevrelerde belken istika- met... Ya kanun tasarıları? Bu şartlar altında aiskat hakkı tek- lifinin bir kenara bırakılması yolun- da iktidar çevrelerinde şiddetli bir cere- yan başlatmıştır. Bu teklifin ele alınma- sının dahi gaf olduğu herkes tarafından kabul olunmaktadır. Zira başları partiden ihraç edilen muhalif zümreydi, Meclis Gu- rubunda derlenip toplattıran bu teklif olmuştur. «Bugün onaysa yarın endişesini, liderlerin hesaba —katmaları gerekirdi. Iskat hakkının hiç kimseyi memnun etmeyeceği aşikârdı. Teklifi ka- nunlaştıracak olanlar ise bizzat milletve- lleriydi. Şimdi bu vaziyet karşısında t kıfin uyutulması yolunda israr edilmek- e o takdirde Adnan Menderes Meclisini 19 larla takviye edilmiş muha- lefet sıralarından gelecek hücumlara tek aşına mukavemet edebilecek midir? Zi- ra doğrusu istenilirse etrafında, Meclisi çekecek başka kimse kalmamıştır. İspat hakkı teklifi de şekil itibariy- le ters olmakla beraber, mahiyet itibariy- le eş bir manzara gostermektedır Meclis gurubunun mantıki ve h i bulundu- ğu su götürmeyen bu teklifi kanunlaştır- mak isteyeceğinden şüphe edilemez. O za- kt pat hakkını elbette kullanacaktır. hakkının ise, doğurduğu tesir göz önün- de bulundurulursa, bazı kimselerin gece uykularını fena halde kaçırdıgını tahmin erimek zor bir şey değildir YURTTA OLUP BİTENLER Muhalefet Sol cephede sükünet Türkiye Büyük Millet üyük — salonunda Meeclisinin toplanan De- mokrat Parti Gurubunda ütün bu fırtınalar koparken iki küçü ada celselerini akteden Muhalefet gurupla- rında si.ikîınet hâkimdi. ik Partisinin Guru, Cumhuriyet Hal p başkan vekıllıklerı için adaylar hazırdı: talay. iki sınden de milletvekilleri memnundu- lar. Gerçi geçen sene Sırrı Atalay par- tinin ve parti gurubunun politikasını tam mânasıyla tasvip etmemişti ama, bu yıl onun görüşünün hâkim olaca- ğından pek az şüphe vardı. Hadıseler o istikamette gelişiyordu. Fakat Kars letvekili son dakikada hastalıgını sürerek arkadaşlarından kendisini memelerini rica etti. Onun yerine hi Ülkü getirildi. Sırrı Atalayın İ ileri seç- Fet- baş- İnsanlık Şerefi ve Menfaat Tanınmış sosyologlardan Paretto si- yasi partilerden bahsederken men- suplarını üç kategoriye ayırır: idealistler, maddi menfaat peşin- de koşanlar, siyasi iktidar peşinde ko- şanlar. Yalnız amaçlarının gerçekleşmesin- den başka bir istekleri olmayan, hiç- bir maddi menfaat kaygusu ile bağlı bulunmayan ve bu yüzden tavize ya- naşmayan, başkalarının haksız maddi emellerine ve zararlı siyasi hırslarına engel olan idealistler, bizzat kendi par- tileri tarafından baş belâsı saydır ve bir sn evvel tasfiye edilmek istenirler. Temiz gayelerine ulaşmak icin dahi olsa, rüzgâra göre dümen kullanmağa karak- terleri icabı yatkın olmayışları da er geç bir kenara atılmalarını - kolaylaştırır. Karşı partiler ise, amaçlardaki ayrılı- ğa rağmen, bunlara namuslu, dürüst insanlar olarak saygı gösterirler. Maddi menfaat peşinde koşanlar, parti tesanüdü, parti disiplini bahane- siyle iktidar peşinde koşanları kayıtsız şartsız desteklerler. Siyasi iktidarı elle- rinde tutanların kötü gidişlerini farket- mez değillerdir. Hatta sizinle oturup, ağır tenkitler de yaparlar; fakat sağla- makta oldukları menfaatlerin sarsılma- sı ihtimali, ya da ileride daha fazla menfaat sağlamak ümidi ses çıkarmala- rına engel olur. Hasta bu ümit onları, kötülükleri daha çok alkışlamağa teş- vik eder. Bazıları gaileli olan ve göze batan fiili iktidarın ak basamaklarına, men- faatlerini ancak bu yoldan daha emni- yetle ve daha bol Bağlıyacaklarına hük- mettikleri vakit iltifat ederler. Hatta bu hedefe ulaşıncaya kadar ıdealıst maskesine büründükleri de olur. AKİS, 5 KASIM 1955 yolu tutanların bu basamaklara ulaşın- ca uysal hale geldikleri görülür ve ide- alizm maskesi altındaki muvakkat dav- ranışlarının şantajdan başka bir şey ol- madiği sonradan anlaşılır. Menfaat de- recesi fertlerin iştah ve cesaretine göre değişir; bu sebeple menfaatçılar, kala- balığı teşkil eder. Siyasi iktidar peşinde koşanlar ise menfaatçılar zümresine dayanırlar. On- ların desteği ile iktidara yükselir ve orada tutunurlar. Her sarsıntıda bu destekçileri yeni menfaatlarla besleme- ğe, kararsızlar varsa menfaat temayül- lerini tahrik ederek, onlara da destek ha- line getirmeğe çalışırlar. Bu üç kategorinin en zararlısı, Pa- retto'ya göre üçüncüsü, yani siyasi ik- tidar peşinde koşanlardır. Çünkü teşek- külün büyüklük derecesine göre, bir sü- rü parazit partizana çeşitli mnimetler dağıtmak mecburiyetindedirler. Bu ni- metler ise ancak milletin kesesinden ö- denebilir. Halbuki kendileri menfaat peşinde koşsalardı daha at zararlı olur- lardı. Aşağı yukarı aynı manzara diğer topluluklarda da, meselâ hayır cemi- yetlerinde görülür. Onlarda da samimi olarak hayır için çalışan kimseler; bu cemiyete mensup olmak dolayısiyle or- tada dolaşarak başka sahalarda menfaat sağlamak için burayı basamak olarak kullanan kimseler ve nihayet müessese- itibar kazanmak, tahakküm etmek hırslarını tatmin pe- şinde koşanlar vardır. Ancak imkânla- rın dar oluşundan dolayı oralarda mü- cadele, siyasi partilerdeki kadar sert olm. azin tabloya fazla şaşmamak lazımdır biliyoruz ki insan — denilen YUSUF EGELİ (Emekli Korgeneral) mahlükta da, diğer mahluklarda oldu- ğu gibi, yaşamak ve buna muktezi vası- taları ne bahasına olursa olsun temin etmek, kısacası varlığını korumak içgü- düsü herşeyin üstünde gelir Ancak şu var ki, bütün yaşayanları sıkı sıkıya saran içgüdüler çemberi az da olsa aralamağa muvaffak olan yı- ne insan denilen mahlüktur. İşte bu aralıktan manevi kıymetler içeri sızar; bunlar arasında ahlâk şuuru münhası- ran insan denilen mahlükta vardır. Bu bakımdan ve yalnız bu bakımdan, is- ter dini, ister felsefi mânası ile alınsın, insan <«mahlükların en şereflisi» dir. Bu sebepledir ki, en aşağılık insan- da dahi yaşamak içgüdüsü, yani maddi menfaatlere düşkünlük ne kadar kuv- vetli olursa olsun, yalnız insana mah- sus olan ahlâk ve fazilet şuuru bunu frenler, zararlarım azaltır. Ve bir siyasi toplulukta en bayağı menfaatçılar dahi bir an gelir ki «yeter!» diye haykırırlar. haykırış geç de gelse, gene bir fa- zilet, bir sıhhat alâmetidir. Bonn yapamayanlar ahlâk bakı- mından hayvanlıktan — kurtulamamış, insanlık şerafetine yükselememiş, insan denmeğe lâyık olmayan mahlüklardır. Sayılarının çokluğu veya azlığı, o top- luluğun insanlık camiasındaki manevi değerinin ölçüsüdür. Buna rağmen meyus olmamak lâ- zımdır: İster insanlığın sonsuz geleceği bakımından olsun, ister muayyen top- lulukların sene ve aylarla ölçülebilen mayanların kılabilmekti yönündedir.