AKİS Haftalık Aktüalite Mecmuası Se 78 ne: 2 - Cilt: V, Sayı: Rüzgârlı — Sok. Otto — Weber Han, : 3 Daire : 7 P. K. S82 — Tel: 18992 Fiatı : 60 Kuruş imtiyaz — Sahibi Metin TOKER Mi Neşriyat — Müdürü Cüneyt ARCAYÜREK Bu —nüshada yazı idare eden mes Yuzuf Ziya ADEMHAN ışlerını f ıleıı ul Teknik — Sekreter — : M. Nevzat ÜNLÜ , Ressam :| İzzet ÇETİN Karikatür TU Fotoğraf : ASSOCIATED PRESS Hüseyin EZER Klişe : : Doğan TORUNOĞLU Haşmet EGEMEN Abone — Şartlar 3 aylık (12 nusha) 6 lira 6 aylık (25 nüsha) : 12 lira 1 senelik (52 nüsha) : 24 lira İlân Şartları : 4 Renkli arka kapak (Tam sayfa) : 350 li Kapak içi 300 lira metin sayfaları Santimi 4 Lir Dizildiği — ve — Basıldığı — yer Son Havadis Matbaası — Ankara Kapak resmimiz: Burhanettin Onat Eski fikirli yeni Kendi Aramızda Sevgili AKİS Okuyucuları Ön gün kadar oluyor. Gazetelerde bir beyanatı okuduğumuz zaman hayretten ağzımızın açık kaldığını his- settik. Gözlerimize inanmak istemiyor- duk ama, inanmaya mecburduk. Başka bir ümide kapıldık; istedik ki muha- bır yanılmış bulunsun. Bu yüzdendir tam on gün bir tekzip, bir tavzih bekledik. Gelmedi Demek ki okudu- ğumuz doğruydu. Demek ki o beyanat o şekilde yapılmıştı. Şimdi bu mesele- yb - meseleleri Meclise getırmek mev- kiinde bulunmadığımıza göre umu- mi efkârın önüne sermeyi vazıfe bili- yoruz Beyanat 26 Ekim tarihli Cumhu- riyet gazetesinde neşredilmiştir.İnsanı hayretler içinde bırakan kısmı aynen şudur: «Bir mebus bir vekâletin ve bir vekilin icraatını Meclis kürsüsünden tenkid ve murakabe eder. Arzu ettiği takdirde bu selâhiyetle kürsüyü teşri edebilirler. Tatmin edici cevap almala- rı her zaman mümkündür. İşin bu cep- hesi dururken hususi bir toplulukta, bir kısım meslek mensuplarının mu- vacehesinde o meslekdaşların tâbi ol- dukları üst kademelerin otoritesini ze- delemek hoş bir şey değildir.» Eğer bu azar laalettayin bir şah- sın ağzından çıkmış bulunsaydı, gülü- nüp geçilebilirdi. Herkes milletvekille- rinin haklarını, salâhiyetlerini, Anaya- sanın alâkalı maddelerini ezbere bil- mekle mükellef değildir. Hattâ bir demokraside, demokrasiyi de bırakınız Meclislere sahip memleketlerde bu sistemin nasıl işlediğini, Teşrii Meclislerin âzalarının nasıl davrandık- larını, onlardan ne beklendiğini işit- memiş olanlar da bulunabilir. Ama azarlayan zat o anda kabinede bir mevki işgal ediyorsa mesele ehemmi- yetli hale gelir. Yukardaki sözler ise Demokrat Parti hükümetinin Milli E- ğitim Bakanı Celâl Yardımcıya aittir. Bu bakımdan Demokrat Parti Meclis Gurubu mensuplarının kendi hakların- da bir kudretli bakanın ne düşündü- ğünü bilmelerinde büyük faydalar var- dır. Ayaklarını tetik alırlar ve başla- rına bir kazanın gelmesini önlerler! Demek ki milletvekilleri bir vekâ- letin ve bir vekilin icraatını — Meclis kürsüsünden başka yerde tenkid ve murakabe edemezler... Etmeye kalkı- şırlarsa, işte Celâl Yardımcının yaptı- ğı gibi derhal azarlanacaklar ve hiza- ya çağırılacaklardır. Hele meslek men- suplarının muvacehesinde üst kademe- lerin otoritesini zedelemek.. Aman ya- ratabil Millt Eğitim Bakanının «hoş bir şey değil» tâbirinin altında ne sert bir takbihin bulunduğunu anlamak için kılı kırk yarmaya lüzum yoktur. Ce- lâl Yardımcı <«işte Meclis kürsüsü» di- yor. İsteyen oraya çıkar ve ağzının payını alır. Demokrat Gurubu azalarının orada burada hükü- metin icraatını tenkid etmeye kalkış- maları karşısında Milli Eğitim Bakanı- nın hiddetlendiği anlaşılıyor. Ee, par- tinin Genel Başkanı disiplin hakkın- daki telâkkilerini açıklamış ve fiilen de göstermiş bulunuyor. Şimdi Celâl Yardımcı'nın da yaptığı, ilerin üzeri- ne nokta koymaktan başka şey değil- dir. Demokrat Parti Meclis Gurubu mensuplarının, heyecanlı olacağa ben- zeyen şu devrede bir bakanın ağzın- dan ifadesini bulan hükümet görüşü- nü bilip ona göre — davranmalarında nasıl fayda mülâhaza olunmaz? Meclis kürsüsünden başka yerde tenkid ve murakabe yok! O kadar.. Bugünkü Milli Eğitim Bakanı bir defa Meclis kürsüsünde başı sıkış- tığı zaman - o gün İsmet İnönü ile münakaşaya girişmek talihsizliğine uğ- ramış ve Adnan Menderes güç yetiş- mişti - kendisini «politikada tecrübeli olmadığını» söylemek suretiyle savun- maya kalkışmıştı. O günden bu yana bir buçuk yıl geçmiş bulunuyor. Celâl Yardımcı'nın biraz daha tecrübe edin- diğini sanmak herkesin hakkıdır, zira kendisi bu zamanı hep bakanlıkta ge- çirmiştir. Demek ki beyanatını mazur göstermek için öyle bir sebep te ileri sürülemez. O halde milletvekillerinin tenkid ve murakabe hakkını Meclis kürsüsüne inhisar ettiren garip fikri- ni nasıl müdafaa edecektir? Evet, ik- tidar partisinin yüksek sevk ve ıdare- sini bugün te eden kimselerin alışmamış bir demokrasi anlayışına sahip oldukları artık meydana çıkmış- tır. Bizzat Genel Başkan, kendisinin- larından dolayı partiden çıkarılan ve- ya ayrılmak zorunda bırakılan millet- vekillerini teşrit haklarından mahrum etmek arzusunu açıklamıştır. Şimdi de bir bakan, partide kalmak isteyen mil- letvekillerinin nasıl davranmaları ge- rektiğini bildiriyor. 1955 e kadar, hat- tâ tek parti devrinde, Meclis âzaları- nın tenkid ve murakabe hakkını ale- nen sınırlandırmaya çalışan, bu yolda beyanat veren bir bakan görülmemiş- ti. Demokrasimiz bize bu günleri de nasip etmiştir. Mılletvekıllerı bakanlıkların da, aatını istedikleri za- man ve ıstedıklerı yerde tenkid ve mu- rakabe ederler. Sadece milletvekilleri- nin değil, bütün vatandaşların buna hakkı vardır. Bu hakkı kısmaya kalkış- mak doğrudan doğruya anayasaya ay- kırı bir harekettir. Hele bakanlık Mil- li Eğitim Bakanlığı, bakan ise Celâl Yardımcı olursa bu bir hak da değil, bir vazifedir. Zira Milli Eğitim isleri- mizin tamamile karmakarışık halde bulunduğu ilkokul talebesine kadar herkesin malümudur. Saygılarımızla AKİS