MİMARLIK Şehircilik İstanbul'u kurtarınız... U nlü mimar Le Corbusier bir kaç se- -e evvel İstanbul'a geldiğinde ken- disini iftiharla Florya'dan, Kavak'lara kadar gezdirmişler. İstanbul'da yeni eski göstermedik bir yer bırakmamışlar. Fa- at üstat şehrimizden ayrılırken —" İstanbul'a yazık etmişsiniz!" de- yip gitmiş. O zamanlar gerek ilim gerek idare adamlârımızın sükütla geçiştirmeyi ter- cih ettikleri bu mülâhaza bizim için ar- tık bir imdat işareti olmalıdır. İstanbul'- un bakımlı ve düzenli bir şehir olduğu efsanesine inanan içimizde de pek kal- mamıştır. Fakat bu gidişle yabancıların en büyük şehrimiz için «çirkin ve baya- ği bir şehir» damgasını basacakları gön uzak değildir. Harp — somundan beri İstanbul'da hum- malı bir imar faaliyeti başlamıstı. Bu hamlem düzenli ve planlı bir şekilde idare etmektense kendi tip demokrasi- mizde teşebbüs ve sermaye sahiplerini ba- şıboş bırakmayı tercih ettik. Şehirci Prost'un da ayrılması veya ayrılmaya mecbur edilmesinden sonra İstanbul'un keşmekeşi verili ilim adamlarımızın him- Arsa Ve kat spekulasyo— Sanat ve plân bakımından kontrolun he- men hemen hiç mesabesinde - olması İs- tanbul'u köksüz, karaktersiz silik bir şe- müesseseleri teşebbüs ve sahiplerinin muhtelif tazyikle- rine mukayemet edemediler. Teknik ba- kımdan yerli şöhretlerle teçhiz edilen şe- hir hizmet kurullarımız bu tazyiklere i- cap eden mukabeleyi ve müdahaleyi gös- teremediler. İhtisas adamlarımızın bazı- ları bu yeni havaya uymayı iterdin. etti- ler, bazıları sessiz sedasız kenara çekildi- ler. Fakat hiçbiri hakiki bir illim adamı- na yakışacak şekilde enerjik bir tepki ve direnme göstermedi. İstanbul inşaat spe- külatörlerinin ve bunların yarattığı muhtelif tesir ne nüfuz gruplarının e- linde, çehresini büsbütün değiştirmeğe başladı. Bu ikizli ihanetin sonunda am- me hizmetlerini tehlikeli bir şekilde bal- talayan ve şehri sosyal ve ekonomik ba- kımlardan zayıf ve hatta mefluç bırakan muhtelif spekülâsyon bölgeleri, kat ve, ifraz istismarına yol açan yersiz ve dü- zensiz siteler türeyip gittiler. Mimari a- narşi görülmedik bir şekilde, en basit meskenlerden devlet yapılarına kadar si- rayet etti. Üslupsuz, nizamsız, melez bir mimari bir vakitler halhalde güzeş olanı İstanbul'u zevksiz ve bayağılık — içinde bozmak tehlikesini göstermeğe başladı. Kültürel hayatımıza, medeni seviyemize muvazi ve uygun olarak şehirciliğimizde de bir keşmekeş alıp yürümüştü. Ağaclar ve korular biribiri ardına yok edilerek yesiliği zaten az olan İstanbul kuzey Af- rika şehirlerinden daha soluk, kirli ve renksiz bir beton yığının hazin bir de- koru haline geldi. İstanbul'dan — ecdat yadigârı beş camiyi kaldırınız, dosta düş- mana, güzelliği, inceliği, zevki selimiyle övünebileceğimiz bir eserimiz, bir âbide miz yoktur. İstanbul'un ağaçsızlığı, yeşil yoksulluğu, renksiz mahalleleri daha va- pur Rinana girerken bütün yabancıları havai sukutuna uğratmaktadır. —Aksini iddia etmek kendimizi avutmak olur. Kuruçeşme depoları, Dolmabahce stadı ve yeni sanayi bölgelerinden sonra İstanbul, bir ihanetler serisine maruz kaldı: paşa limanı. Yeni göçmen mahalleleri, Haydar- Üniversite bölgesi. dağ baş- Meşhur Taksim meydanı Katledilen şehir larına kurulan ikamet mıntıkaları, yer intihabı, hizmet fonksiyonları bakımın- dan, bizde yeni bir eslek talebesinin; Batı memleketlerinde ise bir lise öğrenci- sinin kolaylıkla çürüteceği yersiz, isabet- siz, keyfi teşebbüslerdir. Bunlarda yapı- lan hatalar gelecek nesillerimize feci rah- metler, büyük masraflar — yükleyecektir. Hazin olanı bu teşebbüslerin çoğunun i- lim adamlarımızın ünlü teknisyenlerimi- zin tasvibi ve hatta bazılarının da iştira- kiyle tahakkuk ettirilmek yoluna inatla koyulmuş olmasıdır. Kopya merakı imari üslüp bakımından İstanbul se- nelerdir hâlâ şuurlu bir hareket noktası bulamamıştır. Bu bakımdan mes- lek öğretim üyeleri hiç te iftihar edecek dunumda değillerdir. Şehir mimarisi zıt cereyanlar içerisinde kararsız ve acına- cak bir haldedir. Mimarlarımızın çoğu Sultan Mahmut devri ile Brezilya moder- nizimi arasında, ifı'atla tefrit — içerisinde bocalamakta veya esaretinden kurtulamamak'tadırlar İstanbul'da üslüp anarşisine en güzel misal dünyanın en müsait şartlan içinde hemen tamamen boş arsalara yapılan Atatürk bulvarı ve Harbiye caddesi apartmanlarıdır. Hele mimarlık ve İnşaat fakülteleri profesör ve dekanlarının kürsülerinin hemen ö- nünde yükselen Sürp Agop apartmanla- rının gülünç ve yüz kızartıcı halleri, ilim ve sanat adamlarımızın gerek okul. ge- rek meslek havadan bakımından gelecek nesiller için cesaret verici hamleler sa- yılmaktan çok uzaktırlar. Aynı nesil, hatta aynı promosyon i- çerisinde mimarlarımız birbirlerinden â- deta asırlarca farklı «eser» ler vermişler- dir ynı mimarın iki sene içeri- sinde bu tehlikeli tezatlara düştüğü gö- rülmemiştir. Fakat bu mimarların ekol ve talebe sahibi olmaları umumi efkârımız- da ne hazindir ki tepki uyandırmamıstır. Bu bakımdan tezatların tehlikesine işa- ret etimek sehrimizin ve geleceğinin sıh- hatti bakımından aydınlarımızın ve ilim adamlarımızın cemiyet vazifesidir. Beda- hatlar karsısında susmak veya tepki gös- termemek sanat ahlakı ve münevver hay- siyeti ile kabili telif sayılmamalıdır. İstanbul'a gelen hiç bir Batılıya i- nandıramazsınız k. Yeni Üniversite, Rad- yo Evi, «Adalet Sarayı, Taskıslanın yeni sekli, aynı asırda aynı senelerde, hemen emen aynı marlar tarafından yapıl- mıştır. Hatta bu mimarlardan bazıları Hilton'la teşriki mesaiyi prensip inhira- fi saymamışlardır. Özlü ve gerek sanatın en belirli vasfının — şahsiyetteki oldugunu kabul etmek hakikate uygun- İstanbul'u sevenlerin ve onu kur- tarmak isteyenlerin bu hakikati başka kaygılarda olanlara hatırlatmaları bir borçtur Öyle görünmektedir ki İstanbul'da speklülâsyon sanattı sadece arsalara ve if- razlara inhisar etmemektedir. Bunlara son verilmedikçe de İstanbul'un katlia- mı devam edip duracaktır. A. B AKİS, 5. KASIM 1955