Yazar, kitap yayınlamakta en büyük jüri olan okuyucu topluluğu — karşısına çıkmış olur. Kitap yayınlanmakla «aday, bir arm Kurumu, dilin gelişmesini, sadeleşmesini istiyorsa, armağanları koymakla maksadı buysa, böyle sınırlamalara gitmemelidir. Bu yıl alınan neticeler, bu bakımdan verimsiz ve yetersiz olmuştur. Bunu söy- lemekle, meselâ Cahit Külebi'nin Yeşe- ren Otlar'ı armağan kazanamıyacak bir eserdir demek istemiyoruz. Ama diyoruz ki, Cahit Külebi, bu armağanı, 1954 yı- lında yayınlanmış bütün şiir kitaplarının dı. B natçıları bile tatminden uzaktır. Bir şiir kitabı katılmış, o da armağan kazanmış, olur mu böyle şey? Bir edebiyat eserinin değerlendiril- mesi için yalnız «Dil» konusunu ele al- mak, yanlış değil ama çok eksik bir de- ğerlendirme yolu olur. Her edebiyat e- serinin kendi şartlar, özellikleri Seçme yapılırken bunlara dikkat etmek zaruridir. Eser başka türlü değerlendiril- Dil Kurumunun amaçları benim- senerek yazılmış «her eser, aynı zaman- da «edebi» veya «ilmi» değeri değildir. Kurum, böyle bir değeri olma- yan herhangi bir esere, yalnız «kurumun amaçları benimsenerek» yazılmış diye ar- mağan vermeğe razı mıdır? Başka bir mesele olunca bir mesele daha ortaya yor. Bir zamanlar hikâye ile ro- nan aynı «edebi çeşit» ten sayılıyordu. Bugün öyle değildir. Hikaye'nin, roman- dan tamamen, ayrı bir sanat olduğu an- laşılmıştır. Hikâyeye roman'ın avrusu gözüyle bakıldığı çağ — kendisini çoktan kanamıştır. Hâl böyle iken, ayrı şartlan, özellikleri olan eserleri bir arada oku- içi ne derece bir roman veya hikâye kitabiyle bir arada okunup değerlendirilmez. Bu, elmayla armudu toplatmak olur. Düşünün ki, bir şiir ki- tabiyle, bir hikâye kitabının dili, Dil Ku- rumu'nun «Amaçlarını — benimseyerek» yazılmıştır. İkisi de dil konusunda, ayırt edilmeyecek bir benzerlik, başarı göster- mektedir. Hangisini seçeceksiniz? Bu şiir kitabı bu hikâye kitabından daha güzel- dir, daha değerlidir mü diyeceksiniz? Bu biraz fazla gülünç olmaz mı? — Edebiyat eserlerini değerlendirirken, mutlaka bir ayırma yapmak gerekir. Bunlar yetmi- yorm'uş gibi, .Kurum bir de, tercüme e- serleri işin içine sokmuş. Tercüme ede- biyat eserleri de bu armağana katılabili- yorlar. Bu, işi büsbütün arap saçına çe- virmekten başka bir şey midir? Ama me- seleyi yalnız «Dil» konusundan 'ele alıp, edebiyat eserlerinin «Dilb» kadar önemli aa örünerek bir Böyle çıkı tır. Bir tercümedeki başarı ile bir telif eserdeki başarı kıyaslanabilir mi? Aday- lığını koyan Memed , Fuat'ın tercümele- AKİS, 5 KASIM 1955 ri öylesine başarılıdır ki, çevirdiği eser- lerin yazarları da öylesine değerlidir ki, insan gözü kapalı oyunu o tercümelere verebilir. nevi gösterir? Jüri ü- yelerinin eninde sonunda bir insan oldu- ğunu, elbette verilecek bir armağanı, yerli bir eserin kazanmasını isteyecekle- rini, ne kadar tarafsız olursa olsunlar, bu haklı duygunun tesirinden kendilerini kurtaramıyacaklarını düşünmek de gere- kir. Şimdi «Yeşeren Otlar» için ne diye- ceğiz? Dört tane tercüme, üç tane yerli hikâye kitabı içinde birinciliği kazanan bir şiir kitabı! Olur mu böyle şey? Üzerinde durulması gereken bir nok- ta da Jüri'dir. Dil Kurumu «Yargıcılar Kurulu» diyor. Bu, <«Yargıcılar Kurulu» da pek doğru görünmedi bize. Bu kusul hüküm veren bir kurul değildir. Seçen, EDEBİYAT ayıran bir kuruldur. (Jüri) denmek is- tenmiyorsa, «Seçiciler Kurula» — demek, bu kurulun yaptığı işe ve maksada daha uygun düşer. Bir edebiyat eserini değerlendirecek Jüride ilim adamlarının bulunması pe de gerekli değildi. Bunların yerine, ede- biyatla yakın ilgisi bulunan, güvenilir kimseler bulunabilirdi. «ek jüriyle, hem ilim eseri, hem edebiyat eseri seç- ime gayretlinden doğmuş bir hatadır. Ye- di kişilik bir jüride, tam mevcutla top lanamamıştır. Bu da ayrı bir eksikliktir. Türk Dil Kurumu, armağan işinde gerçekten faydalı olmak istiyorsa, bu ek- siklikleri düzeltmeli, 1955 yılı larını, daha şüpheden uzak, güvenilir şe- kilde dağıtmak imkânlarını sağlamalıdır. S. A.