5 Kasım 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

5 Kasım 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ağlama duvarı Uzun seneler radyoda hizmet görmüş olanlar - meselâ Hükmet Münir - o gün saat 13.30 daki programı dinledik- leri zaman hayret etmekten kendilerini alamadılar. Çünkü , radyo programların- da görülen şahsi propaganda gayreti şim- diye kadar bu dereceye vardırılmamışdı. Günlerden pazardı, sayım yapılıyor- du. Vatandaş istese de, istemese de ken- disine bir eğlence arayacaktı. Televizyon yoktu ki - bugünkü idare ile Allah'a şü- kür - bir çok şeyler görebilsin Nihayet iş kalakala radyoya kalıyordu. Vatandaş radyoyu, bilhassa Ankara'da Ankara Rad- yosunu dinlemek florunda idi. Bütün bir pazar sabahı bir buçuk senedenberi rad- yoya ne getirilmiş ise, yenilik adı altın- da ne i. Halbuki Ö leden sonra «İstanbul efendisi» bir operet mikrofona konulacaktı. ki bir eserdi, Müsahipzade Celâl bey tarafından kaleme alınmıştı. Eserin ope- ret olabilmesini temin edecek musiki bir çok kimselere aitti, fakat eski bir esere nah ve can vermek için onu yeni imiş- cesine de almak, hattâ besteleniyormuş gibi tetkikler yapmak, musikiyi bulmak, sazlara uydurmak 1lâzım geliyordu. Bu işi yapabilmek ancak ihtisasa dayanırdı, şark musikisinden anlıyan biri tarafından ele alınması lâzım gelirdi. Ve alındı... Bir tari Bundan iki buçuk üç sene evvel Hik- met Münir Radyoda operet temsil etmenin imkânlarını araştırmaga başla- mıştı. Hatırlardadır: Münir Radyoda operet oynamak yazılar da yazmıştı. ederken karşısına Fahri Kopuz çıkmıştı. uz, Müsahipzade Celâl beyin opereti üzerinde ge- Fahri Kop «İstanbul Efendisi» niş tetkikler yapmıştı; yapıyordu. Nota- larını buluyor, kitapları karıştırıyor, o- kuyor ve esere yeni bir ruh verilmesi i- çin çabalıyordu. Hikmet Münir'e bütün bunlan anlattı. Eseri mikrofona getirmek için çalıştığını söyledi. Hikmet Münir eseleyi ehem yetle ele aldı darecılerı ile görüştü Kopuz desteklendi. Faalıyetıne hız verilmesi iste- nildi Fahri Kopuz uzun müddet çalıştı ve eseri bütün hazırlıkları ile tamamladı. Fakat radyo idarecileri değişmişti. Yeni- ler gelmişti. Hazır eserini, radyo idareci- lerimin önüne kı Radyo idarecileri bu eseri radyonun en çok dinleneceği bir güne sakladılar. Sayım günü tercih edil- di. O pazar radyoyu açanlar, İstanbul E- operetinin takdime spikerin şu şekılde (başladığını duydular: — Şimdi eski bir eseri, Müsahipzade Celal beyin İstanbul Efendisi operetini dinliyeceksiniz. Eseri Devlet Tiyatrosu sanatkârları oynayacaklar...» Bir derin nefes alıştan sonra, «İstan- bul Efendisi, İskender Cenap Ege tara- fından tertiplenip, mikrofona konulmuş- .> denildi. Eser musiki bakımından da, bakımından da zayıf idi. Fakat meselenin ruhu burada değildi. «İstanbul Efendisi» ni İskender Cenap Ege mi - radyo müdür vekili - hazırlamıştı, yoksa işin iç yüzünü bilenlerin hayretlerini gizleyemedikleri gibi, Fahri Kopuz mu tertiplemişti? Şurası muhakkaktı ki, Fahri Kopuz «İstanbul Efendisi» nin notalarını bul- esası dar her şeyinde çalışmıştı. Fakat Fahri Kopuz'un bu işte rolü, anonsa göre, «Türk musikisini idare etmek» ten ileri- ye gidememişti. RADYO Eser bitti ve spiker gene tertip ede- nin ismini söylemekten çekinmedi: Her- kes bir kerre daha anlamalı idi ki, «İs- tanbul Efendisi» İskender Cenap Ege ta- rafından tertiplenmişti. Hazin gerçel Bu hâl, hazin bir gerçeği bütün çıp- laklığı ile ortaya döküyordu. Bir Fahri Kopuz vardı; bir eserin hazırlanı- şında A'dan Z'ye kadar faaliyet göster- mişti. Eser başkasına aitti, musiki de öy- le. Fakat bunların toplanmasını o temin etmişti. Geriye, «tertip> için ne kalıyor- du? Böyle bir eseri oynayacaklar... Esa- sen radyonun reklâm servisinde bile Dev- let Tiyatrosu sanatkârları çalışıyordu, bunda da rol almaları tabii idi. Devlet Tiyatrosu sanatkârlarının bir eseri oyna- yış tarzına İskender Ege'nin karışmasına da lüzum yoktu, hem her birisi yapacak- larını muhakkak ki, ondan daha iyi bi- lirlerdi. Üstelik tiyatro eserlerini radyo- da tanzim ve tertip eden bir mütehassıs vardı: Ahmet Evintan Geriye bir numaralı stüdyonun sa- zendelere, hanendelere ve — dinleyicilere ait olan iskemlelerini tanzim etmek ka- lıyordu ki, bu da herhalde bir radyodan «tertipci» olarak isim okutmağa kâfi gel- mezdi; ayrıca bir kocaman radyo müdür vekili böyle basit işlerle uğraşacak değil- di. Bu hakikatler ortada dururken, ni- çin ve neden bir radyonun müdür veki- linin ismini - hiç bir iş yapmadığı hal- de - anons ederler, bir hareketin mana— sını, iftiharını veya günahı - ler? İnsanın aklına bir çok ihtimal gele- bilirdi. Denilebilirdi ki, radyoda çalışan herkesin ismi bir program vesılesıyle a- nons ediliyordu da, radyo vekili İsken- der Cenap Ege'nin kabahati, suçu ne i- di? AKİS, 5 KASIM 1955

Bu sayıdan diğer sayfalar: