SİYASİ PANAROMASI ilk müşkül, İmar ve Kalkınma Ban kasiyle yapılan temaslarda teskini his- settırmıştır Banka, Türkiye iktisadi- yatına dair hazırladığı raporu takdim etmek üzere memleketimize bir heyet öndermişti. Raporda iktisadiyatımı- istikbali hakkında müsaid görüş- lere yer verilmekle beraber, enflâsyon tehlikesine işaret ediliyor ve ihtiyatlı bir yatırım siyaseti tavsıye olunuyor- tona dödükten sonra hislerini sakla- madı ve Seyhan Barajı için kredi ala- bilmek hususunda müşkülâta uğradık. Aynı tarihlerde, iktisadi yardım he- yeti başkanı Russell Dorr da memle- ketimizden ayrılmak — mecburiyetinde kaldı. Seyhan barajı için kredi ancak 1952 de temin edilebildi. Daha sonra inşasına başlanan baralarda ise, eski emanet usulünü andıran bir finans- man sisteminin tatbikına zaruret hasıl oldu. Bu sisteme göre, inşaatı deruh- te eden şirketlere fiili masrafın 15 nisbetinde ücret verilmektedir. 1952 den itibaren, duş ticaret açık- larının tediye muvazenesi üzerindeki tazviki ağırlaşmıştır. İthalâtın durma- ması için, döviz transferleri gecikti- rilerek yapılmasa başlanmıştır. Aynı zamanda, kredili itihalât teşvik edil- miştir. Transferlerin — geciktirilmesi, alacaklılar arasında sikâyetlere sebebi- yet vermiş ve kredili ithalât pahahlıgı arttırmıstır. Satıcılar, mal göndermek hususunda isteksiz davranmağa başla- mışlardır. İmzalanan kredi anlaşmala- rından istifade edebilmek, gün geç- tikçe zorlaşmıştır. Dahil! piyasada, sı- kıntılarla karşılaşılmıştır. Derde, an- cak Amerika'dan alınacak yüz milyon- ların deva teşkil edebileceğine kanaat getirilmiştir. Amerikadan yüz milyonları ala- bilmek için ne yapmalı idi? Akla bi ecnebi mütehassıs angaje etmek, ikti- sadi vaziyet hakkında rapor yazdırmak geldi Thornburg'a hükümetin ikti- sad müşaviri olarak vazife verildi. Thornburg'un intihabı, iki cephe- den talihsizlik teşkil ediyordu. Ken- disi, meslek itibariyle, iktisada değil- di yatı, bir petrol şirketinin idari işlerinde geçmişti. İsmi Avrupa'da du- yulmamış ve Amerikada az tanınmış- tı. Bir memleketin iktisadi mukadde- ratında söz sahibi olabilecek mevkide i. Diğer taraftan yazdığı kitap- ta, ekalliyetlerin vaziyeti ve Atatürk'- ü oğudaki icraatı hakkında tasvip edilemiyecek bazı satırlar mevcuddu. Batı dünyasında, milli vahdet fikrine uymayan neşriyat yapmış müelliflere hükümetlerin vazife vermeleri teamül olmadığından, Thornburg'un tayini hayret uyandırmıştı. B Thornburg, memleketimizde ay- AKİS, 8 EKİM 1955 larca kaldı. Takat tetkiklerini tamam- lamasını beklemeden, Fatin Rüştü Zorlu kredi meselesini halletmek üze- re Washington'a gitti. Washington'da üç hafta kalarak dertlerimizi anlatma- ğa çalıştı. Neticenin menfi çıkması, memleketimizde çok kimseleri ümitsiz- liğe düşürdü. İktidarın propaganda cihazı, red haberinden ancak birkaç gün sonra işlemeğe başlıyabildi. İstik- raz müzakerelerinin kesilmediği ve Türkiyede devam edeceği bildirildi. O esnada, Amerikan yardım heyeti baş- kanı bir defa daha istifaya mecbur kalarak ayrıldı. Fakat bu sefer Ame- rikalılar, heyet başkanlığına bir gene- ral tayin ettiler. Gazeteler, istikraz — meselesinin, Para Fonu toplantısında halledilece- ğini yazdılar... Para Fonu dağıldıktan sonra, müzakerelere girişilceğini ha- ber verdiler... Thornburg, memleketi- nrizi bırakıp gitti. Nihayet Susurluk nutkunda, Adnan Menderes Ameri- kan yardımına temas etti: İste Ame- rikadan 300 milyon dolar istikraz yap- hareket ve hamlelerimizi devam etti- receğiz.» Parti Grupu İktidar, 1951 de kabine değiştiği vakit, parti grupundan itimad re- yi istemişti. Menderes, program mü- zakereleri esnasında, muarız bir cere- yanla karşılaşmıştı. Yüzden fazla imza- lı bir takrir, kendisini müşkül vazi- yete düşürür gibi olmuştu. Fakat Ad- an Menderes, birkaç saat içinde gru- pun havasını yumuşatmış ve takip e- dilen siyaseti beğenimiyenlerin sayısı 01 e kadar düşmüştü. Sıtkı Yırcalı, i Cicek Fethı Çehkbaş ve Osman Şevki Çiçek- dağ ler arasında bulunuyorlardı. Şımdı Koylu Partisi Başkanı olan Cez- mi Türk ve Emin Kalafat reye katıl- mamışlardı. Enver Güreli ve Feridun Ergin'in de kırmızı rey kullandıkları zannedilmektedir Çabuk atlatılan bu buhrandan sonra, parti grupunda bir daha. mes'- uliyet bahsi açılmamıştır. Ancak red- dedilmesi devletin umumi hayatını fel- ce uğratacak ve hazırlanmasında bü- tün milletvekillerinin emeği — geçen Bütçe Kanunu çıktıkça, verilen reyleri bir itimad tezahürü olarak vasıflan- dırmak âdet edinilmiştir. Halbuki büt- çe, yalnız hükümetin malı değildir. Bir kanunun kabulü de, kullanılan reylerin mahiyeti itibariyle, itimad be- yanı telâkki edilemez. Fakat bütçe reylerinin bu şekilde tefsiri, müsaid bir hava yaratmağa hizmet etmekte- dir. Grupta ise, müzakerelerin Treye konulmaksızın gayesiz ve neticesiz bir şekilde cereyan etmesi, teamül halini almıştır. Grup mekanizması, fiili bir murakabe tesis edememiş, mes'uliyet mefhumu plâtonik bir ideal haline gelmiştir. cra kuvvetinin grupa karşı fii- len mesul durumda olmamasına mu- kabil, Parti Genel Kurulunun grup a- zası üzerinde titiz bir murakabe icra ettiği göze çarpmaktadır. Parlâmento sip kararına bağlamadığı bütün mese- lelerde, mebusların şahsi fikirlerini müdafaa etmek haklarıdır. Genel Ku- rul ise, isbat hakkı ve iktisad siyaseti gibi mühim mevzuların grupta müza- kere edilmesini istememiştir. Zira mü- zakerelerin böyle bir mecraya sürük- lenmesi hatâların deşilmesine ve me- suliyet bahsinin tazelenmesine sebebi- yet verebilirdi. Fakat grupta prensip kararma bağlanımıyan mevzularda fi- kirlerini söyliyenlerden ve reylerini kullananlardan On birlerin. Feridun Ergin'in ve bütçe müzakerelerinde Ek- rem Alican'ın nasıl bir zihniyetle kar- şılandıkları malümdur. Feridun Ergin encümen konuşma- larında, bütçe raporlarında ve maka- lelerinde, memleket menfaatlerini dü- şünerek siyasi ve iktisadi tahliller, tenkidler ve teklifler yapmıstır. Feri- rgin'in partiden — çıkarılması karardan bahseden iktidar yakınlarına göre, bütün icraat müşterek bir mes'uliyet rejimi altın- da yürütülmektedir. İcraatı tenkid e- den bir şahıs, kendini mes'üliyetin şü- mulü dışına çıkarmış demektir. Bi- naenaleyh partide işi yoktur hakkında verilen Demokrat Partide, mes'uliyet me- kanizması tersine islemektedir. Parti- nin ileri gelenleri, umumi iktisad si- yasetine dair grupa şimdiye kadar he- sap vermemişlerdir. Dış ticaret, para, döviz ve pahalılık ile alâkalı kararlar alırken de, ekseriyetin fikrini sorma- mışlar ve istememişlerdir. Fa- kat tatbik ettikleri tedbirlerin menfi neticelerinden, grupun ekseriyetini de kendilerile beraber mes'ul saymışlar- dır. Feridun Ergin hakkında verilen karar, parti bünyesi içinde münferid ve müstakil fikirlere en şiddetli aksü- lâmeller gösterileceğine herkesi inan- dırmıştır. Urfa milletvekilinin edilmesinden beklenen netice, da tenkidin yerine sükütun kaim ol- masıdır. asın Basın hürriyet meş'alesinin yandı- ğı mihraptır. Demokrat Parti, ba- sının yardımı sayesinde, zafer yolunda merhaleler aşmıştır. Halk Partisi dev- rinde gazeteler kapatılır ve gazeteciler meye verilirken, demokratlar hür bir matbuat rejiminin candan ta- raftarları idiler. Babıâli caddesinin e- mekdarları, Demokrat Parti kurucula- rının kendilerini sık sık ziyarete gel- diklerini ve yaptıkları her konuşma- dan sonra telefon açarak bunun kı- (Devamı 32 nci Sayfada)