Emmett Till Beyaz vahşilerin kurbanı gorduler Ceset ılk bakışta teşhis edile- memişti bir rafı kulağı- nın arkasından sıkılan bır kurşun hur- dahaş etmiş, diğer tarafı bıçak darbele- riyle tanınmaz bir hale getırılmıştı Mu- azzam bir vantilatör de cesedi suyun, di- binde tutacak ağırlık vazifesini görüyor— du Cesedi teşhis edebilmek için polisin epeyce ter dökmesi gerekmiştir. Neticede bunun 14 yaşında bir zenci' genci olan mmet Louis Till'in cesedi olduğu an- laşılmıştır. Emmet Louis Till, Mississipi'- ye tatilini burada bulunan amcasının ya- nında geçirmek Üüzere gelmişti. Zavallı- ya bir daha geri dönmek kısmet olma- mıştır. mm Louis Till'in ortadan kay- bolmadan dört gün önce çiklet almak üzere bakkal Buyant'a gittiği biliniyor. Polis tahkikatından anlaşılıyor ki zenci genci bakkalın dükkânda bulunan karı- sına söz atmış,, ıslık çalmıştır. Till'in bu hareketi esasen siyahlara karşı derin bir nefret ve kin besleyen Güneylileri çile- den çıkarmaya kâfi gelmiştir. Hâdiseden dört gün sonra zenci gencinin kapısına dayanan Bryant ve üvey kardeşi önce gencini amcasını bir temiz pataklamış- lar, sonra da Tiil'i alarak götürmüşler- dir.. 'Bundan sorara Tiil'i ilk görenler 1ır- makta cesedini bulanlardır. Zencilerin infiâli âdise Birleşik Amerika'daki zenciler arasında infial yaratmakta gecikme- miştir. Gerçekten, ötedenberi bir esir muamelesine tâbi tutulan bu zZavallılar en tabii haklarını elde edebilmek için se- nelerce uğraşmak Zzorunda kalmışlardı. Bu emeklerinin meyvelerini yavaş - yavaş topluyor ve kimi zaman o birliklerinin kaldırıldığını, da çocuklarına beyazlarla aynı sınıflarda okumak hakkının tanındığını görerek AKİS, 8 EKİM 1955 DÜNYADA OLUP BİTENLER Batılıların Yeni Plânı Gecen hafta içinde NewYork, bir kere daha dünya siyasetinin ağır- lık merkezi oldu. Bu büyük Amerikan şehrinde önce Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun onuncu toplantı devresi a- çıldı. Diğer yandan, Genel Kurulun bu toplantılarında bulunmak üzere New- Yorka gelmiş olan, Batılı dışişleri ba- kanları da, fırsattan faydalanarak ken- di aralarında istişareler yaptılar. Bu istişareler sonunda Batılı dış işleri ba kanları - Foster Dulles, Macmillan ve Pinay - 27 Ekimde toplanacak ikinci Cenevre konferansında takip edecek- leri hareket tarzını ve ortaya koyacak- ları teklifleri tesbit etmiş bulunuyor- lardı. Bu hareket tarzı ve teklifler, — esa- sında, geçen Cenevre konferansından sonra yenisini hazırlamakla görevlen- dirilmiş Batılı mütehassıslar tarafın- dan zaten tesbit edilmişti. Ancak ara- da mevcut bazı görüş ayrdıklarını ve anlaşmazlıkları kaldırmak için bir de Dışişleri bakanlarının bir araya gel- mesi gerekmiştir. Bu gözden geçirme sırasında Amerikan, İngiliz ve Fransız Dışişleri bakanlarına Paris andlaşma- ları ile bağımsızlığına ve hükümran- lığına kavuşmuş olan Batı Almanya- nın Dışişleri bakanı Von Brentano da katılmıştı. Batılı Dışişleri bakanlarının gözden geçirdikleri mütehassıslar raporunda- ki ana fikri bir nokta etrafında top- lamak mümkündür: Sovyetler Birli- ğine emniyet telkin edecek bir Avru- pa güvenlik sistemi kurmak. Ancak bu sistemin kurulabilmesi için bir ön şart koşulmuştur ki bu da herşeyden önce Alman birliğinin tesis edilmesidir. Ya- ni, Batılı devletler, Almanya birleşti- rıldıkten sonra Avrupada Sovyetlerin istediği gibi bir savunma sistemi kur- maya hazırdırlar. Batılı Dışişleri ba- kanları kendi aralarındaki görüşme- lerden sonra da, pek önemsiz bazı de- ğişiklerle bu teklıf“ı benimsemiş bulu- nuyorlar. Gayesi önümüzdeki Cenevre konferansında Batlıların takınacağı tutumu feshil etmek olan bu görüş- melerin sonunda söylenenlere bakılır- üvenliği ve Almanyanın bırleştırılmesı bu sefer de ön plâna iş- gal e tir. Fılhak ka aynı meselelerin geçen Ce- nevre toplantısında en hararetli mü- nakaşalara mevzu olduğu hatırlarda- dır. Bu toplantıda Ruslar, Avrupa gü- venliğini temin için, tecavüzi mahi- yetteki paktların - bu sözden N. A. T O. nun kasdedildiği aşikârdır - lağvı- nı ve bunların yerine Sovyet Rusya ile peyklerini de içine alan bir Avru- pa güvenlik sisteminin kurulmasını istemişlerdi. Düğer yandan Batılıların, — bilhassa Amerikalıların bu Rus teklifine — ya- naşmadıkları da hatırlardadır. İşin dikkate değer tarafı şudur ki üç Ba- tılı devlet de bu konuda kendi arala- rında aynı görüşe sahip değillerdi. Ö- tedenberi Almanyanın silâhlanmasını istemeyen Fransa, böyle bir sistemin Alman silâhlanmasına mâni olabilece- ğini düşünerek, Rus teklifine kayıtsız kalmamıştı, İngıltere ile Amerika a- rasındaki görüş ayrılığı ise Almanya- nın bırleştırılmesı ile Avrupa güven- liği meselelerinde yaptıkları tercihten geliyordu. Amerika Birleşik Devletleri önce Almanyanın birleştirilmesini, son- Avrupa güvenliği — bahsine geçil- mesini istiyordu. İngiltere ise, belli bir şekilde, her iki meselenin birlikte yürütülmesine taraftardı. Geçen hafta içinde New - York'ta toplanan Batılılar bu seferki Cenevre konferansında Rusların karşısına bir- leşik bir cephe halinde çıkmayı dene- mişler ve bunu da başarmışlardır. Mü- tehassıslar raporundakı esasları kabul eden üç dı: bakanı, neticede şu hususlar uzerınde ittifak etmiş bulu- nuyorlar: manyanın bırleştırılmesı Av- rupa'da kurulması istene iste- olduğunu gösterecektir. Bundan böyle Batılıla- rın Doğu Almanyayı tanımaları veya kurulacak bir ü sisteminde her iki Almanya — Eğer birleştirilmiş — Alman tekrar Atlantik paktına iltihak etmek isterse, Batılılar, Avrupa devletleri ile Varşova paktını imzalamış demir per- de gerisi devletlerini de içine alan bir güvenlik paktı kurmak suretiyle Sov- et Rusyaya istediği garantiyi verme- ye hazırdır. 3 — Bu güvenlik tedbirleri sadece kağıt üzerinde kalacak cinsten olma- malıdır. Karşılıklı kontrol ve teftiş e- sasına dayanan bir murakabe sistemi de kurulmalıdır. İşte bu ayın 27'sinde toplanacak ye- ni Dörtler konferansında Batılı dev- let adamlarının savunacakları tezler bunlardır. Sovyet Rusya bu hususları kabul etmeye yanaşacak mıdır? Bu suale kesin cevap verilemez. — Ancak şurası bir hakikattir ki samimt barış istekleri şimdiye kadar sadece Batılı- lardan gelmiş, karşı tarafa barış uğ- runda büyük taviz verenler sadece Batılılar olmuştur. Son günlerde Rus- ların giriştikleri yeni iyi niyet taar- ruzları hakiki niyetlerini — belirtecek kadar açık bir karakter taşımıyor. Ye- ni Cenevre konferansının işte bu ha- kiki niyetleri bir parça olsun meyda- na vurmak bakımından büyük bir ö- nemi vardır.